Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

30 Ocak 2016 Cumartesi

Günün kitabı: Kafkasya'da imparatorluklar savaşı - Cengiz Fedakâr

Yeni yılın ilk "Günün kitabı" tanıtımında yer alan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından, Mart 2014 tarihinde yayınlanmış olan, "Kafkasya'da imparatorluklar savaşı" isimli eser.

299 sayfalık kitap, Trakya Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapan, Cengiz Fedakâr'ın, doktora çalışmasına dayanıyor.

Eser, ülkemizin, askeri tarih birikiminde ihmal edilen, "kale" unsurunu, 18 yüzyılın ikinci yarısında, Kafkaslar coğrafyasında yer alan, Anapa kalesi bağlamında ele almış. Yazar, Rus ve Osmanlı imparatorlukları arasında ki dengenin, yavaş yavaş Ruslar lehine değişmeye başladığı bu dönemde, sadece askeri unsurları değil, kale yapımında rol oynayan lojistik faaliyetleri ve sivil yapıyı da irdelemiş.

Kafkasya gibi, Osmanlı imparatorluğu için askeri strateji ve nüfus yoğunluğu açısından hayati önem taşıyan bir bölgeyi baz alan, Fedakâr, gerek coğrafi, gerekse burada yaşayan halkların, konuya olan etkilerini, ayrıntılı tablolarla anlaşılır bir dilde anlatmış.

3 adet harita, 12 adet resim, 2 adet ek belgenin yanında, 36 sayfalık notlar ve 5 sayfalık kaynakça, yapılan doktora çalışmasının önemini vurgularken, konu ile ilgilenenlere, geniş bir başvuru listesi sunuyor.

Askeri tarihle ilgilenen herkesin, kütüphanesinde bulunması gereken bir yapıt. Bilhassa, askerin tarihin temel taşlarından birisini oluşturan "kale" konusunda, bir Türk tarafından yazılan çok az sayıda eser bulunduğunu göz önüne alırsak, kaçırılmaması gereken bir eser.



24 Ocak 2016 Pazar

Günün filmi: "Beyond The Frontline: Kampf Um Karelien" / "Cephe gerisinde: Karelya muharebesi" - Almanca fragman

Bugün fragmanını tanıtmak istediğim film, ülkemize çok uzak ve yabancı  bir ülke olan(Kökenlerimiz, yakında olsa!) Finlandiya yapımı.

1939'da Sovyetler Birliği'nin, Finlandiya'ya saldırmasıyla başlayan "Kış Savaşı"'nın (Bazı belgelerde, "Finlandiya Seferi" olarak isimlendirilir.) sonunda, 1940 yılında imzalanan Moskova Barış Antlaşması ile Fin Karelyası'nın büyük kısmı Sovyetler Birliği tarafından ele geçirildi. Yaklaşık 400 bin Finli, Finlandiya içerisine dağıldı. Bu yenilgiyi unutmayan Finliler, Hitler ile anlaşma yapıp, "Barbarossa Harekâtı"'nda, 22 Haziran 1941 tarihinde, Sovyetler Birliği'ne saldırdı. Ancak, Finli lider Mareşal Carl Gustav Mannerheim, Fin ordusunun, "Kış Savaşı"'nda kaybettikleri toprakları geri aldıktan sonra, daha fazla ilerlemesine izin vermemiştir.

1941-1944 yılları arasında süren savaş, tarihe "Continuation War" olarak geçmiştir. 2. Dünya Savaşı Doğu Cephesi'nin göz ardı edilen muharebelerinin yer aldığı bu dönemden bir kesidi anlatan film, 2004 yılı Finlandiya yapımı.

Filmin senaryosu, İsveçli gönüllerin oluşturduğu 61. piyade birliğinin öyküsüne dayanıyor. Bu birlikte görev yapan İsveçli'lerin günlüklerine dayanılarak yazılan senaryo, bize oldukça uzak olan bir savaşı anlatıyor. Hollywood'un maddi olanaklarına ve tecrübesine sahip olmayan bir film endüstrisi tarafından çekildiğini unutmadan seyredin. Bence, bir çok Hollywood propagandasında çok daha gerçekçi.

127 dakikalık filmde, kullanılan silahlar ve araçlar bakımından tarihsel gerçekçiliğe mümkün olduğu kadar sadık kalınmış ve orijinal mekanlarda çekim yapılmış.



Filmin IMDB sayfası:

20 Ocak 2016 Çarşamba

Günün kitabı: Moskova - Stalingrad - Berlin / Theodor Plivier


Bugün tanıtmak istediğim, diğer bir üçleme, Alman yazar Theodor Plivier'ın yazdığı, bir "belgesel"-roman dizisidir.

Yazar, Moskova - Stalingrad - Berlin üçlemesi ile, 2. Dünya Savaşı'nda, Doğu cephesinin en ünlü üç şehir muharebesini anlatmıştır.


Yazar, 1.Dünya Savaşı’nda Alman donanmasının „SMS Wolf“ isimli korsan gemisinde mecburi tayfalık yaptı. Söz konusu gemi, kendi sınıfında, Alman Deniz Kuvvetleri'nin en başarılısıdır. 400 gün boyunca, hiç bir limana uğramadan, sadece batırdığı düşman gemilerinden ele geçirdiği erzak ve malzemeyle, neredeyse tüm Dünya denizlerini dolaşarak, Almanya’ya geri dönmeyi başarmıştır.
„Büyük Savaş“ sonrası, yazarlığa başlayan Plivier, her iki savaş sonrasında yazdığı eserlerde, savaş karşıtlığını ve ulusal suçluluk kavramını işleyen ilk Alman yazarlarındandır.
Nazilerin iktidara gelmesinden sonra, eşiyle birlikte, Sovyetler Birliği’ne iltica eden yazar, savaş sonrasında, özellikle, Stalingrad’da esir düşmüş bir çok Alman subayı ve askeri ile konuşarak, „Stalingrad“ isimli eserine, neredeyse belgesel bir nitelik kazandırmıştır. 1945 yılının ikinci yarısında Almanca baskısı gerçekleştirilen kitap sayesinde, Alman halkı, ilk defa, Stalingrad yenilgisinin ayrıntıları hakkında gerçekçi bir bakış açısına kavuşmuştur.


2. Dünya Savaşı hakkında ki eserlerinin orijinal ve Türkçe tercümelerinin basım tarihleri şöyle:
Stalingrad       (1945 - 1978),
Moskau           (1952 - 1977),
Berlin              (1954 - 1978).
Tercümeleri, Semih Yazıcıoğlu tarafından yapılmış olan kitaplar, ortalama olarak 400 sayfalık eserlerdir. Günümüzde, sahaflarda kolaylıkla bulunabilen, uygun fiyatlı bir üçlemedir. Rahat okunan, bu akıcı kitapları tavsiye ederim.

14 Ocak 2016 Perşembe

Ordular neden "motorize" edilmişlerdir? Diğer bir deyişle, stratejik açıdan, askeri birliklerin "motorize" edilmesinin faydaları nelerdir?

Stratejik açıdan, askeri birliklerin "motorize" edilmesinin bir çok faydası vardır.

Motorize edilmiş bir ordu, "harekât" kapasitesi yüksek bir saldırı gücü demektir.

Hareketliliği yüksek bir saldırı gücü, inisiyatifi elinde tutar, yani düşmana nazaran daha avantajlı bir durumdadır.

İyi bir istihbarat sonucu elde edilen bilgiler doğrultusunda, düşmanın zayıf noktasından, ani ve güçlü bir saldırı ile cepheyi yaran, hareketli bir ordu, sayıca az bile olsa, içinde olduğu muharebeyi kazanabilir. (Hatta, düşmanın askeri, ekonomik ve psikolojik kapasitesine, savaşın sonunu getirebilecek düzeyde bir darbe vurabilir.)


Şunu da unutmamak gerekir ki, bu "hareketlilik" sadece saldırı değil, savunma amaçlı da kullanılır. Kendi cephe gerisinde, "stratejik bir yedek" olarak tuttuğu, motorize birlikler, savunmanın zorlandığı, hatta yarıldığı bölgelerde hızla ve savaş gücü yüksek bir biçimde devreye girip, düşman saldırısını durdurabilir.

Hareket (Stratejik bazda, "harekât") üstünlüğüne sahip olan taraf, savunmada ki düşmanına beklenmedik bir yer ve zamanda saldırarak, onun kurduğu tüm plan ve mevzileri geçersiz hale getirebilir. Yeniden organize olmakla uğraşan düşman birlikleri, bu sefer, yüksek bir harekât kapasitesine sahip saldırı gücü tarafından, hiç beklemedikleri bir anda, savunma için daha tam hazırlanmamışken, (diğer bir deyimle, "açıkta yakalanarak" ya da "off guard" / gardı düşmüşken) uğrayacakları ikinci bir saldırı ile panik ve/veya bozguna uğrayabilirler. (1940 Batı seferi, buna güzel bir örnektir.)

Aslında, avantajları konusunda fazla kalem oynatmaya gerek yok. Bu konuda askeri tarihe bir göz atmak yeter. En bilinen örneği de, 2. Dünya Savaşı'nın ilk yıllarında, Nazi Almanya'sı ordusunun gerçekleştirdiği "Blitzkrieg" operasyonlarının temelinde yatan motorize, mekanize ve zırhlı tümenlerin başarılarıdır.

11 Ocak 2016 Pazartesi

Motorize piyade oluşumu!

Dilimizde, "Bindirilmiş piyade" olarak da kullanılır. Askeri birliklerin, özellikle piyadelerin naklinin motorlu araçlarla yapılması, stratejik planlama açısından, bir orduya büyük avantajlar sağlar.

"İçten yanmalı motor"'un keşfi, askeri tarihin en önemli buluşlarından birisidir.

Sanayi Devrimi'ni gerçekleştiren ülkelerin üretim kapasitesi arttıkça, motorlu askeri araçların ortaya çıkış süreci başlamıştır. Bu bağlamda, orduların motorize olma sürecinin, 1. Dünya Savaşı'ndan önce başladığını ve Büyük Savaş'ın son iki yılında hızlandığını söylemek gerekir. Ancak, "motorize birlik" olgusunun yaygınlaşması, 1930'lı yılların ortalarında, Nazi Almanyası ordusunda gerçekleştirilmiştir.


Unutulmaması gereken unsur, bu tip bir organizasyonda sadece, piyadelerin değil, söz konusu birliğe ait her türlü silah ve malzemenin, motorlu araçlarla nakledilmesidir.

Bu tip bir organizasyonun kuruluş aşamasında, kullanılan araçlar sivil kamyon, kamyonet tipi motorize nakil araçlarına çok benzerler. Aralarında ki fark, motor, tekerlek ve şase gibi parçaların güçlendirilmiş olmasıdır. Motor daha güçlü, tekerlekler daha büyük, geniş ve dayanıklı, şase daha güçlendirilmiştir.


Amaç, asker, silah ve her türlü askeri malzemeyi taşıyan araçların, savaş koşullarında, bakım ve tamir gerektirmeden kullanılabilecekleri süreyi maksimize etmektir. Yıpratıcı yol ve hava koşullarının yanında, düşmanın yakın ve uzak menzilli silahlarıyla saldırıya uğrayabileceklerini ihtimali göz önüne alınarak, mümkün olduğu kadar dayanıklı ve aynı oranda bakımı ve tamiri kolay ikmal araçlarının üretimi, bu tip bir organizasyonun olmazsa olmaz koşuludur.

Şunu unutmamak gerekir ki, bir savaşta önemli olan, sadece cephede çatışma halinde ki birliklerin durumu değildir. Bu birliklerin sürekli ikmali, çatışmanın gidişatına bağlı olarak, bazı birliklerin cephenin başka bölgelerine hızlı bir biçimde intikali, gerektiğinde cephe gerisinde bekleyen yedek birliklerin cepheye intikali, yaralıların cepheden taşınması gibi bir çok hayati unsurun hızlı ve yorucu olmadan gerçekleştirilmesi, motorize edilmiş birliklerle çok daha verimli bir biçimde gerçekleştirilir.

Özellikle 2. Dünya Savaşı boyunca gelişen silah teknolojisi ve artan tahrip gücü karşısında, motorlu araçlarla donatılmış birliklerin ikmal sırasında, çok korumasız kaldıkları ve bir düşman saldırısı karşısında çok kayıp verdikleri ortaya çıkınca, orduların donanımında bir sonraki aşamaya geçilmiştir.

O da "mekanize piyade" dir.

7 Ocak 2016 Perşembe

"Atlas Tarih" dergisinin, 37. sayısı (Aralık2015/Ocak2016)!

Aralık ayında tanıtımını yaptığımız bir tarih dergisi, 2 ayda bir çıktığından, geçen ay gözden kaçırmış olan okuyucular için bu ay bir tekrar yapıyorum:

O da “Atlas Tarih”. İki ayda bir yayınlanan bu süreli yayının 37. sayısı (Aralık2015/Ocak 2016)çıktı.

Bu ayki sayfa sayısı 146 olan derginin, satış fiyatı 14.- TL.

Gazete bayiine.. (En azından eskiden öyleydi!)

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

tarihdergileri 

4 Ocak 2016 Pazartesi

“Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 20. sayısı (Ocak 2016)!

2 gün önce, şu güzel haberi vermiştim:

"Temmuz 2013’te kapatılan NTV Tarih dergisinde ki ekip 1 Haziran 2014'te "#tarih" dergisini çıkarmaya başlamıştı.

Derginin kapandığı yazısını okudum, çok üzüldüm. Bunu hiç haketmeyen bir yayındı.

Umarım, başka bir dergi ile karşımıza çıkarlar. Herşey için teşekkürler..."

Bugün öğrendiğime göre, dergiyi çıkaran ekip, yeni bir Sponsor bulmuşlar.

Dergi kaldığı yerden devam ediyor.

Ne mutlu tarih meraklılarına..."

Dergi kaldığı yerden 20. sayısı (Ocak 2016) ile devam ediyor.


Bu ayki sayfa sayısı 116 olan derginin, satış fiyatı 12.- TL.
Her ay olduğu gibi, yine “dolu dolu“ bir dergi okunmayı bekliyor.

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

2 Ocak 2016 Cumartesi

Yeni yılın ilk mesajında, güzel bir haber vermek, kısmet oldu!



1 Aralık 2015 tarihli mesajımızda, kötü bir haber vermek zorunda kalmıştım.

"Bugüne anlamak için #tarih" dergisinin yayınına son verdiğini yazmak zorunda kalmıştım.

"Üzücü bir haber: Bu sayı, "‪#‎tarih"‬ dergisinin son sayısı.

Son çıkan 19. sayısı ile yayın hayatına son veren dergi NTV Tarih dergisinin kapanmasından sonra aynı ekip tarafından çıkarılıyordu.


Son sayısında yer alan metin:

“Elinizdeki sayıyla dergimiz yayın hayatına son veriyor.
“Sizlerin ilgisine rağmen, bağımsız bir yayını sürdürmenin maddi külfeti, biz, bu kararı almaya zorladı. 19 aylık birlikteliğimiz noktalanıyor ama, sizlerle birlikte çıktığımız bu tarih yolculuğu inşallah sona ermeyecek.”

Temmuz 2013’te kapatılan NTV Tarih dergisinde ki ekip 1 Haziran 2014'te "#tarih" dergisini çıkarmaya başlamıştı.

Derginin kapandığı yazısını okudum, çok üzüldüm. Bunu hiç haketmeyen bir yayındı.

Umarım, başka bir dergi ile karşımıza çıkarlar. Herşey için teşekkürler..."

Bugün öğrendiğime göre, dergiyi çıkaran ekip, yeni bir Sponsor bulmuşlar.

Dergi kaldığı yerden devam ediyor.

Ne mutlu tarih meraklılarına...

Adolf Hitler'in kitabı "Mein Kampf- Kavgam" 70 yıl sonra ilk kez önümüzdeki hafta Almanya'da satılmaya başlanacak.

BBC Türkçe sayfasından meraklılarına müjde:

Adolf Hitler'in kitabı "Mein Kampf- Kavgam" 70 yıl sonra ilk kez önümüzdeki hafta Almanya'da satılmaya başlanacak.
Hitler'in Nazi ideolojisinin çerçevesini çizdiği kitabın satışı, telif haklarını elinde bulunduran Bavyera eyaleti hükümeti tarafından yasaklanmıştı.
Telif hakkının süresi dolarken, Münih'teki Çağdaş Tarih Enstitüsü gelecek hafta yeni bir baskı yapacağını duyurdu.

Kitabın açıklamalı versiyonunun Almanya dışında birçok ülkede basılması bekleniyor.
Yeni baskıdaki binlerce akademik dipnot kitabın ne kadar tutarsız olduğu ve kötü yazıldığını göstermeyi amaçlayacak.
Tarihçiler Kavgam'ın bilim insanlarının Nazi dönemindeki Yahudi Soykırımı'nın nasıl yaşandığının anlamasına yardımcı olacağını söylüyor.


Birçok Yahudu örgütü de kitabın bu versiyonunun basılmasını memnuniyetle karşılıyor.

Kavgam ilk olarak 1925'te, Hitler iktidara gelmeden sekiz yıl önce basılmıştı.
Nazi Almanya’sı 1945'te yenildiğinde müttefik güçler kitabın telif haklarını Bavyera hükümetine vermişti.
Kitap savaş sırasında milyonlarca kopya basılmış ve kolayca bulunabilir olsa da Bavyera hükümeti yeniden basılmasını yasaklamıştı.
Alman yasalarında telif haklarının süresi 70 yıl ve artık yayıncılar kitabı ücret ödemeden basabilecek.

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Kavgam

1 Ocak 2016 Cuma

Sağlık ve mutluluk dolu bir yeni yıl dileğiyle...

Tüm savaşların "kartopu savaşı" olması dileğiyle...