Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

29 Mayıs 2016 Pazar

Günün filmi: 9. Nisan / Danimarka'ya saldırı

Günün filmi, itiraf edeyim, şans eseri keşfettiğim, Danimarka yapımı, çok yeni bir eser. Başlığı, ‘9 Nisan / Danimarka’ya saldırı”, 1940 yılında, Nazi Almanya’sının, “Weserübung” (Weser manevrası) ismiyle gerçekleştirdiği Danimarka ve Norveç istilasına dayanıyor.

Polonya’nın işgaline seyirci kalan Müttefikler, Norveç’in, Almanya’ya yaptığı krom ihracını engellemek için, bu ülkeyi işgal etmeye karar verirler. Ancak, bu işgali haber alan, Alman Silahlı Kuvvetleri, daha önceden hazırlanmış ve “Weserübung” kod ismi takılmış istila planını uygulamaya koyarak, Danimarka ve Norveç’e saldırır.

Film, 2015 yılında çevrilmiş, 93 dakikalık bir yapım. Tamamiyle, Danimarka’lı aktörler ve çekim ekibi tarafından çekilen, belgesel tarzında filmin anlatımı çok gerçekçi. Orijinal mekanlarda, orijinal araç ve silahlarla, hiç bir abartıya kaçmadan, Danimarka gibi küçük bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin, o devrin en güçlü ordularından birine karşı verdikleri mücadeleyi akıcı bir dille anlatıyor. Hollywood ürünü bazı “masallarla” karşılaştırınca, zevkle izliyorsunuz.

Sınıra en birlik bisiklet (Evet, bisiklet, yanlış okumadınız!) ve motorsiklet bölüğünün komutanı olan Teğmen Sandü, sınıra geçen, Alman birliklerine karşı ilk direnişi örgütlemekle görevlendirilir. Daha geride yer alan yerleşim yerlerinde ki birliklere, direniş için gerekli zamanı kazandırmak için, kendisinden kat ve kat üstün Almanlara karşı mücadele etmekle görevlendirilir.

Youtube’da Almanca fragmanı:



Bırakın ünlüsünü, tanıdık bir oyuncu bile bulmakta zorlanıyorsunuz; ancak, bu size hiç rahatsız etmeyecek, tam tersine gösterilen performansa ve senaryonun kendi içinde bütünlüğüne hayran olacaksınız. 2. Dünya Savaşı öncesinde, küçük bir ülkenin  silahlı kuvvetlerinin yapısını, ellerinde ki silah ve insan gücüne dayanarak askeri stratejisini nasıl oluşturduğunu bile küçük vurgularla aktarmayı becermişler.

İşgal sırasında, 16 ölü, 20 yaralı asker ve 3 sivil Danimarka’lı kaybına karşılık, Alman ordusunun kayıpları 230 ölü asker olmuş. Kaybetmişler, ama direnmişler…

Daha fazla bilgi için IMDB sayfası:


Vaktiniz olduğunda, bir şans verin.

25 Mayıs 2016 Çarşamba

1940 Batı / Fransa seferinde ki, "Dur!" emri!

İngiliz tarihçi Sir İan Kershaw'a göre, 1940 Mayıs Batı seferinde, Hitler'in verdiği "Dur!" emri, sadece İngiliz ordusunu değil, Winston Churchil'in politik kariyerini de kurtarmış. Sör'e göre, (Adamın ünvanını yazmazsak, ayıp olur!) eğer, BEF (British Expeditionary Force / Britanya Seferi Kuvveti) imha edilmiş olsaydı, çok büyük ihtimalle, Churchill görevden alınacaktı.

Yani, Hitler, hem İngiliz ordusunu, hem de en büyük düşmanlarından birisini kurtarmış. (Baş düşmanını değil!)

Alman askeri tarihçi (subay) Karl-Heinz-Freser'e göre, Hitler, ne tank tümenlerini korumak istiyordu; ne de İngiltere'nin bir barış teklifinde bulunmasına imkan vermek istiyordu.


Tek amacı, seferin başından beri kaybettiği (özellikle Guderian ve Rommel yüzünden) kontrolü, tekrardan ele geçirmekti.

Sedan alındıktan sonra, verdiği ilk "Dur!" emri, çoğu kimse tarafından bilinmez. Ama, başta Guderian olmak üzere, onun sağ kanadını korumakla yükümlü Rommel'le birlikte, cephede bulunan, Alman generaller, verilen emri kulak arkası etmişlerdir.


Hitler gibi, kontrol hastası bir diktatör, bunu asla affetmez. Generallerin şansı, harekâtın başarılı bir biçimde devam etmesidir. Ancak, son aşamaya gelindiğinde, Hitler, masaya vurarak, son sözün kendisinde olduğunu hatırlatmak için, Dunkerque önlerinde ki Alman kuvvetlerini durdurmuştur.



2 (Bazı kaynaklara göre 3 gün!) gün boyunca, Berlin'de ki Genelkurmay'da yapılan tartışmalar sonunda, Hitler, verdiği emrin yanlışlığını anlayarak, geri çekmiştir. Ancak, atı alan da, Kanalı geçmiştir.

Not: Bazı kaynaklara göre de, emri vermesini Kluge ile Rundstedt, tavsiye etmişlerdir.



22 Mayıs 2016 Pazar

Günün anektodu: Gerd von Rundstedt hakkında

Çoğu savaş tarihi meraklısı, Normandiya Çıkarması öncesi Erwin Rommel'in, Gerd von Rundstedt ile olan tartışmasını bilir. Batı Cephesi B Ordular grubu komutanı olarak ana görevi, "Atlantik Duvarı"'nı güçlendirmek olan Rommel, olası bir çıkarma karşısında başarılı olabilecek tek bir savunmanın, düşman kuvvetleri sahile çıkmaya başladıkları anda yapılacak büyük bir karşı saldırı olduğunu savunuyordu. Bunun için, bölgedeki panzer tümenlerinin mümkün olduğu kadar kıyıya yakın konuşlandırılmasını istiyordu.

O dönemde, Batı Ordular Grubu Başkomutanı olan von Rundstedt ise, tam tersini savunmaktaydı. Rommel'in, sert bir tartışmaya girdiği von Rundstedt'i "alter sturer Bock" (yaşlı-inatçı keçi) olarak isimlendirdiği iddia edilir. (Kendisi, maalesef anılarını yazma imkanı bulamadan aramızdan ayrılmıştı!)


1939 Polonya Seferi bağlamında, Manstein'ın anılarını tekrardan gözden geçirirken, Rundstedt'le ilgili bir anısına denk geldim. Orijinal Almanca kitabın 43. sayfasında, "Her fırsatta, ateş hattından gelen asker ve subaylarla görüşüp, harekâtın bir sonraki adımında gerekli değişiklikleri yapabilmemize olanak verecek, güncel bilgileri topluyorduk. Bu bilgiler arasından önemli olduğunu düşündüklerimizi, üst kademeye hiç vakit geçirmeden aktarıyorduk. Buradaki amaç, Genelkurmayın Polonya Seferi planlarını düzeltmek değildi. Doğal olarak, savaş esnasında sıcağı sıcağına olan bazı gelişmeler, bazı konularda fikir ayrılığına düşmemize neden oluyordu. Ama, ne yazık ki, herkesten önce general von Rundstedt, Ordular grubu komutasına en küçük bir şekilde karışılmasına bile izin vermiyordu."

Bu paragraftan da anlaşıldığı gibi, tüm savaş boyunca Rundstedt, bir Genelkurmay subayı olarak, cephede görev yapan üst düzey komutanların tavsiyelerine pek kulak vermemiş. Savaş başladığında neredeyse 65 yaşında olduğunu düşünürsek, aristokrat bir Prusyalı olarak, "dediğim dedik" bir yönetim tarzına sahip olduğu kesin.


Ne olursa olsun, cepheden gelen haberlere ve 5 yıl boyunca edinilen tecrübelere (Rommel konusunda!) kulak tıkaması bu düzeyde bir komutanda olmaması gereken zayıflık!

Bir ara, Guderian'ın anılarını karıştırmak lazım. Bakalım, o neler yazmış!

19 Mayıs 2016 Perşembe

19 Mayıs Atatürk'ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun!





Bir kere daha, ATAM'ızı anıp, onun kurduğu Cumhuriyet'i teslim ettiği gençlere (ve hepimize!) "İyi Bayramlar" dilerim.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

Günün sözü, General Sherman'dan...

1861 - 1865 yılları arasında hüküm süren Amerikan İç Savaş'ının ünlü generallerinden birisi olan William Tecumseh Sherman, "günün sözü" köşemizde!

Sherman, Amerikan İç Savaşı'nda Kuzey ordularının stratejisini değiştirerek, "topyekûn savaş" olgusunu yaratan yeni komuta kademesinin en ünlü generalidir. "Yanık toprak" uygulamasını, düşman topraklarına taşımış, bir çok Güney eyaletini çorak bir hâle getirdiği gibi, Atlanta şehrini yerle bir etmiştir. Sivilleri de hedef alan bu uygulaması ile, en azından Güney eyaletlerinde nefret edilen bir komutan olarak, tarihte ki yerini almıştır.

Onun sözü: "Savaşmaktan bıkıp usandım. Savaşın şanı, şerefi boş laftır. Aslında savaş, cehennemdir."



13 Mayıs 2016 Cuma

John Keegan ve Clausewitz!

John Keegan, özellikle "Savaş Sanatı Tarihi" isimli eserinde, Clausewitz'in fikirlerini eleştirir.

Ona göre, Clausewitz, "Gerçi son derece iyi çalışan bir beyne sahipti, ama, eğer fazladan bir entelektüel boyuta sahip olabilseydi, savaşın politikadan çok daha fazlasını kapsadığını görebilirdi.(Sayfa 32) (Üstü kapalı bir aşağılama!)

1831 yılında, Avrupa'yı saran kolera salgını sonucu ölen Clausewitz, geriye sadece notlarını bırakmıştır. Bırakın kitap haline getirmeyi, söz konusu notlarını, derli toplu bir taslak haline bile getiremeden ölmüştür. Notları, dul karısının çabaları ile bir kitap haline getirilmiştir.

"Savaş" gibi, çok komplike bir konuda, yıllardır derlediği notlarını, bir kitap haline getirseydi, ne gibi değişiklikler yapardı?

Savunduğu bazı fikirleri değiştirir miydi?

Bunlara yenileri ekler veya karşıt fikirlerle bir sentez mi oluştururdu?

Sorulacak sorular çok fazla ve bunlara verilecek hiç bir cevap yok.

Bilinen tek şey, "Savaş üzerine" isimli kitabın, düşüncelerini kitap haline getirmeden önce, son bir defa süzgeçten geçirip derleme imkanı bulmadan, hayattan ayrılmış bir askeri stratejistin eseri olduğudur.

Bundan dolayı, Keegan'ın Clausewitz'e bu kadar yüklenmesini pek anlamam. Klasik, Alman-İngiliz çekişmesi mi? Clausewitz'in ünü mü?

Belki, okudukça açıklığa kavuşur.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
JohnKeegan

10 Mayıs 2016 Salı

Günün kitabı: II. Dünya Savaşı'nda Askeri Hatalar / Kenneth John Macksey

Bugün tanıtmak istediğim kitap, İş Bankası Kültür Yayınları, tarih dizisinden, 2012 yılında çıkmış.

Başlığı, "II. Dünya Savaşında Askeri Hatalar" (Military Errors of World War II) olan kitabın  yazarı Kenneth John Macksey, 1923-2005 yılları arasında yaşamış, İngiliz bir askeri tarihçi. 2. Dünya Savaşı boyunca, Kraliyet Zırhlı Kolordusu'nda (Royal Armoured Corps) ve Percy Hobart'ın komutasında görev yapmış.


[Alt not: Percy Hobart, ülkemizde, çok az tanınan, bir İngiliz istihkâm subayıdır. Normandiya Çıkarması'nda kullanılan ve "Hobart's Funnies" takma adıyla tanınan, çeşitli tank tiplerinin yaratıcıdır. Ünlü Atlantik duvarı (İsmi, Müttefiklere varlığından daha çok kafa yorduran, var-yok arası bir engeller dizisi!) boyunca, Almanların kurduğu çeşitli engelleri aşmak için, ağırlıklı olarak İngiliz tanklarına, bir takım mühendislik harikası (çok iyi verim alınan) eklemeler yapmıştır. Başlı başına, başka bir yazı konusudur.]
Emekliliğinin son yıllarından itibaren, askeri tarih konusunda bir çok kitap yazmıştır. Bunların arasında, Guderian, Kesselring, Rommel ve doğal olarak Percy Hobarth üzerine yazılmış biyografilerle, Africa Corps ve tank savaşını konu edinen eserler vardır. Ayrıca, alternatif tarih dalında 2 kitabı vardır. Birincisi, 1940 yılında İngiltere'nin Nazi Almanya'sı tarafından işgalini anlatır. Diğeri, hayali bir NATO-Varşova Paktı savaşını konu edinir.
Bugün bahsettiğim kitabın tercümesini, askeri tarih alanında, bir çok kitabı dilimize kazandıran Mehmet Tanju Akad yapmış.

Kitabın alt bölümleri;
I.Kaygısızlık ve kibir günahları
1940 öncesinde ki olaylar
II.Hayal edilmesi zor bir sefer
Almanya'nın Batı Avrupa'yı fethi
III.Ölümcül erteleme
Britanya savaşı
IV.Rusya'ya doğru yan adımlar
İstilanın ön hazırlıkları
V.Aşırı güvenin sonucu
Rusya'da ki muharebeler 1941
VI.Yeteneksizlikten kaynaklanan sıkıntılar
Batı çölü seferleri, Aralık 1940'dan Şubat 1942'ye
VII.Egonun fesadı
Gazala'dan El Alameyn'e 1942
VIII.İlham kuruntuları
Atlantik muharebesi, ilk aşama
IX.Hayal gücü olmayanlar için cezalar
Atlantik muharebesi, nihai aşama
X.İnisiyatifin bedeli
Japon müdahalesi, 1941
XI.Almanya üzerine yanlış düşünceler
Avrupa'da bombardıman taaruzu 1940 - 1943
XII.Berlin için kararlar
Bombardıman taaruzu 1944
XIII.Arnheim'da kumar
Hava İndirme taaruzu 1944
XIV.Yenilmezlik kuruntuları
1942 Pasifik seferi
XV.İntihar dürtüleri
Leyte Körfezi muharebesi
XVI.Hataların toplamı

Yazar, neredeyse, 2. Dünya Savaşı'nın yer aldığı her coğrafyada gerçekleşen önemli muharebelere değinmiş. Toplam 15 ayrı alt bölümde, Müttefik ve Mihver devletler ayrımı yapmadan, gördüğü hataları dile getirmiş ve son bölümde, toplam bir analiz yapmış.
Savaşın içinde yer almış profesyonel bir asker olarak, okunmaya değer, önemli bir eser vermiş. 2. Dünya Savaşı'nı global bazda anlayabilmemize yardımcı olabilecek değerli bir kitap. Yazılmasının üzerinden, neredeyse 30 yıl geçmesine rağmen, kütüphanenizde bulunmalı.

Benim dikkatimi, cümlelerin uzunluğu ve bazı analizlerde ki "kuru" diyebileceğimiz tanımlamalar çekti. Neyseki, konuya hakim olan Tanju beyin tercümesi, kitabı daha akıcı bir hale getirmiş.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

7 Mayıs 2016 Cumartesi

Günün dizisi: Manhattan / İlk atom bombasının üretimi için başlatılan proje!

1942 yılında, A.B.D. öncülüğünde ve İngiltere ile Kanada'nın desteğinde başlatılan Manhattan projesi, ilk atom bombasını üretmek amacıyla, uygulanmaya konan, bir araştırma ve geliştirme programıydı.

Julius Robert Oppenheimer isimli, Yahudi kökenli Amerikalı ünlü fizikçinin yönetiminde ki proje, bugün hepimizin bildiği gibi, başarıyla sonuçlandı. 16 Temmuz 1944 tarihinde, yapılan ilk nükleer bomba denemesi istenilen sonucu verince, 3 adet atom bombası üretilmiştir.

Bugün, bahsetmek istediğim, bu proje değil, projeyi konu alan, 2014 yapımı bir mini-dizi. İlk sezonu, 13 bölümden oluşan, dizi, ikinci sezon onayını aldı ve 2015 Ekim ayından itibaren yayınlanacak.


Dizi, bazı seyirciler tarafından, "soap opera" özelliklerine fazla yer verdiği öne sürülerek, sertçe eleştirildi. Benim kanaatim, bu eleştirileri yapanların biraz fazla acımasız davrandıkları...Dizide, sadece, dönemin askeri ve politik unsurları ön plana çıkartılmamış, gerek projede çalışan bilim adamları gerekse onların ailelerinin günlük hayatlarına da ağırlıkla yer verilmiş. Her cinsten ve her yaştan farklı insanların, o günün koşullarında, sınırlı imkanlarla ve gizlilik kurallarının ağır bastığı bir ortamda gösterdikleri tepkiler, diziyi sürükleyen ana tema.

Türün belgesel olmadığı gerçeğini göz önüne alırsak, seyri rahat, bilhassa o dönemin arka planına, cephe gerisine (Amerikan toplumunda) ilgi duyanlar için, tavsiye ederim.

4 Mayıs 2016 Çarşamba

"Atlas Tarih" dergisinin, 40. sayısı (Nisan/Mayıs 2016)!

Nisan ayında tanıtımını yaptığımız bir tarih dergisi, 2 ayda bir çıktığından, geçen ay gözden kaçırmış olan okuyucular için bu ay bir tekrar yapıyorum:

O da “Atlas Tarih”. İki ayda bir yayınlanan bu süreli yayının 40. sayısı (Nisan/Mayıs 2016) çıktı.


Bu ayki sayfa sayısı 146 olan derginin, satış fiyatı 14.- TL.

Gazete bayine.. (En azından eskiden öyleydi!)

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

tarihdergileri 

1 Mayıs 2016 Pazar

“Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 24. sayısı (Mayıs 2016)!

Her ayın, olmazsa olmaz, süreli yayını, “Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 24. sayısı (Mayıs 2016) çıktı.



Bu sayının kapak konusu “-devşirmeler, muhtediler, dönmeler, hizmetliler- ‘Gavur’ atalarımız” başlığı ile, Osmanlı İmparatorluğu’nda  Müslüman doğmayan, ancak sonradan din değiştirip, hizmet eden devlet adamlarına ayrılmış. “Kafir doğdular, Osmanlı oldular, tarih yazdılar.” alt başlığıyla, çok tartışılan bir konuyu ele almışlar.
Tıp tarihi kısmında, insanoğlunun bitmeyen düşmanı “hastalıklar” konu edinilmiş. “İnsanlığın hastalıklarla sonsuz mücadelesi” başlığı, kapağın alt kısmında yer verilen alt başlıktan birisi.
Diğer alt başlıklardan birisi, “Vergi kaçırma ve kayıt dışı paranın offshore mücadelesi”, güncel bir konuya değiniyor.
Son 10 yılın büyüyen devi, Çin, diğer alt başlık konulardan birisi olmuş. Çin tarihinde, büyük bir yer edinen “Kültür Devrimi” 50. Yılı nedeniyle, derginin bu sayısında, ele alınmış. “Çin’in proleter atılımı, kapitalizme yol açtı.” alt başlığı altında konuya farklı bir bakış açısı getirilmiş.
"Edito“ başlığı altında, editör Gürsel Göncü’nün yazısı, „interaktif“ kısmında, okuyuculardan gelen, e-postalar, fotoğraflar, soru ve cevaplar, Kasım ayında, gün ve gün, Dünya tarihinden seçmeler, bilmece ve çoktan seçmeli 10 soru, ajanda, gastro tarihi, kurmaca, hafıza-ı beşer, gezgin göz, isimli bir çok bölüm daha, farklı konularla okunmayı bekliyor.
Bu ayki sayfa sayısı 116 olan derginin, satış fiyatı 12.- TL.
Her ay olduğu gibi, yine “dolu dolu“ bir dergi okunmayı bekliyor.

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar: