"Günün kitabı" başlığı altında yayınladığımız yazılara bugün, üyelerimizden Ahmet beyin Kastaş yayınlarından çıkmış olan "Mac Arthur" kitabı hakkında ki tanıtımının 2. bölümünü ekliyorum.
"Sydney L Mayer’in 2002 yılında Kastaş Yayınlarında çıkan Mac Arthur hakkındaki kitabı, Amerikan tarihinin bu karizmatik ve çok popüler Generali hakkında yazılmış orta hacimli bir eser. 1935 yılında 55 yaşında iken emekli olur ve yeni kurulmakta olan Filipinler Ordusunun başına Mareşal rütbesi ile geçer. Böylece Amerikan tarihindeki tek (Amerikan Ordusunun değil Filipinler Ordusunun Mareşalidir.) yabancı bir ordu tarafından verilmiş olsa da Mareşal unvanı taşıyan General olur. 1941 yılında Japonların Pearl Harbour Baskını sonrası Filipinlere de saldırması ile birlikte Mac Arthur’un kariyerindeki en zorlu süreç başlar. Kitap burada Mac Arthur’un 1935 ile 1941 yılları arasında Filipinler Ordusunu ve Filipinler Adalarının savunulması için gerçekte hiçbir şey yapmadığını idda eder. Mac Arthur’un para sıkıntısının ardına sığındığını belirtir ki bu konunun Grup içerisinde bir alt başlık olarak tartışılması taraftarı olduğumu da ifade edeyim.
1942’de Filipinler Adasından ayrılan Mac Arthur, Güneybatı Pasifik Müttefik Kuvvetleri Baş komutanı olur. Orta, Güney ve Kuzey Pasifik Cephesi ise ABD Donanmasından Amiral Nimitz’e tevdi edilir. Kitap burada Her iki cephe komutanı arasında, Mac Arthur ve Nimitz kastediliyor, rekabet yaratılarak Japonya’ya karşı yürütülen savaşın daha bir erken tarihte sonuçlandırılmak istenmesi gerçeğinin de altını çizer. Yazar, Mac Arthur’un Filipinlerin işgaline kadar, Japonların güçlü olduğu adalar guruplarına saldırılmadan bunların atlanması ve daha zayıf adaların ele geçirilerek hava alanı – donanma üssü inşa ederek atlanan kuvvetli Japon üslerinin kademe kademe imkansızlık içinde bırakılarak tecrit edilmesine yönelik savaş stratejisini haklı buluyor. Filipinlerin işgalini ise verilen büyük can kayıpları ve bu ada gurubunun Japonya’ya olan uzaklığı nedeni ile sadece Mac Arthur’un 1941 yılında bu adaları terk etmesinin onun üzerinde yarattığı yenilmişlik hissini (egosunu diyelim) tatmin için yaptığını idda eder. Burada da grup içinde ikinci bir tartışma konusu açılabilir düşüncesindeyim. Çünkü, Leyte Körfezi ve Filipinler Deniz Savaşları olmazsa Japon İmparatorluk Donanması ve Deniz Hava Gücünün ezilip ezilemeyeceği tartışılabilir kanaatimce.
Kitabın son bölümü 1945’e gelindiğinde Mac Arthur ve diğer sınıflardan General ve Amirallerin giderek tonu artan bir şekilde Washington’’u Japonya’ya karşı yapılacak bir istilanın muazzam insan ve malzeme kaybı ile ancak kazanılabileceği uyarılarının, yeni Başkan Truman’ın Japonya’ya karşı Atom Bombası kullanılması fikrini daha fazla içselleştirmesinde rol oynadığını savlar. Ardından Mac Arthur’un biyografisi, Japonya’da yaptığı Müttefik Kuvvetler Başkomutanlığı görevine ve Kore Savaşındaki Komutanlığına bu savaş esnasında Başkan Truman tarafından görevden alınmasına değinmeden sonlanır.
Kitabın çevirisine gelirsek, çeviri dili biraz sorunlu. Ayrıca dizgi esnasında bir çok kelime hatalı ve/veya yanlış dizilmiş. Bunlar eksiler. Artı olan ise KASTAŞ Yayınlarının, Ülkemizdeki Savaş Tarihi Disiplinine fedakarca yaptığı ESER Kazandırma katkısıdır ki işte bu PARA ile ölçülemez."
İlgilenen tüm arkadaşlar adına, verdiği emek için kendisine tekrardan teşekkür ediyorum.
"Sydney L Mayer’in 2002 yılında Kastaş Yayınlarında çıkan Mac Arthur hakkındaki kitabı, Amerikan tarihinin bu karizmatik ve çok popüler Generali hakkında yazılmış orta hacimli bir eser. 1935 yılında 55 yaşında iken emekli olur ve yeni kurulmakta olan Filipinler Ordusunun başına Mareşal rütbesi ile geçer. Böylece Amerikan tarihindeki tek (Amerikan Ordusunun değil Filipinler Ordusunun Mareşalidir.) yabancı bir ordu tarafından verilmiş olsa da Mareşal unvanı taşıyan General olur. 1941 yılında Japonların Pearl Harbour Baskını sonrası Filipinlere de saldırması ile birlikte Mac Arthur’un kariyerindeki en zorlu süreç başlar. Kitap burada Mac Arthur’un 1935 ile 1941 yılları arasında Filipinler Ordusunu ve Filipinler Adalarının savunulması için gerçekte hiçbir şey yapmadığını idda eder. Mac Arthur’un para sıkıntısının ardına sığındığını belirtir ki bu konunun Grup içerisinde bir alt başlık olarak tartışılması taraftarı olduğumu da ifade edeyim.
1942’de Filipinler Adasından ayrılan Mac Arthur, Güneybatı Pasifik Müttefik Kuvvetleri Baş komutanı olur. Orta, Güney ve Kuzey Pasifik Cephesi ise ABD Donanmasından Amiral Nimitz’e tevdi edilir. Kitap burada Her iki cephe komutanı arasında, Mac Arthur ve Nimitz kastediliyor, rekabet yaratılarak Japonya’ya karşı yürütülen savaşın daha bir erken tarihte sonuçlandırılmak istenmesi gerçeğinin de altını çizer. Yazar, Mac Arthur’un Filipinlerin işgaline kadar, Japonların güçlü olduğu adalar guruplarına saldırılmadan bunların atlanması ve daha zayıf adaların ele geçirilerek hava alanı – donanma üssü inşa ederek atlanan kuvvetli Japon üslerinin kademe kademe imkansızlık içinde bırakılarak tecrit edilmesine yönelik savaş stratejisini haklı buluyor. Filipinlerin işgalini ise verilen büyük can kayıpları ve bu ada gurubunun Japonya’ya olan uzaklığı nedeni ile sadece Mac Arthur’un 1941 yılında bu adaları terk etmesinin onun üzerinde yarattığı yenilmişlik hissini (egosunu diyelim) tatmin için yaptığını idda eder. Burada da grup içinde ikinci bir tartışma konusu açılabilir düşüncesindeyim. Çünkü, Leyte Körfezi ve Filipinler Deniz Savaşları olmazsa Japon İmparatorluk Donanması ve Deniz Hava Gücünün ezilip ezilemeyeceği tartışılabilir kanaatimce.
Kitabın son bölümü 1945’e gelindiğinde Mac Arthur ve diğer sınıflardan General ve Amirallerin giderek tonu artan bir şekilde Washington’’u Japonya’ya karşı yapılacak bir istilanın muazzam insan ve malzeme kaybı ile ancak kazanılabileceği uyarılarının, yeni Başkan Truman’ın Japonya’ya karşı Atom Bombası kullanılması fikrini daha fazla içselleştirmesinde rol oynadığını savlar. Ardından Mac Arthur’un biyografisi, Japonya’da yaptığı Müttefik Kuvvetler Başkomutanlığı görevine ve Kore Savaşındaki Komutanlığına bu savaş esnasında Başkan Truman tarafından görevden alınmasına değinmeden sonlanır.
Kitabın çevirisine gelirsek, çeviri dili biraz sorunlu. Ayrıca dizgi esnasında bir çok kelime hatalı ve/veya yanlış dizilmiş. Bunlar eksiler. Artı olan ise KASTAŞ Yayınlarının, Ülkemizdeki Savaş Tarihi Disiplinine fedakarca yaptığı ESER Kazandırma katkısıdır ki işte bu PARA ile ölçülemez."
İlgilenen tüm arkadaşlar adına, verdiği emek için kendisine tekrardan teşekkür ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder