Char B_bis, Fransız ordusunun sahip olduğu ve seri üretimi gerçekleştirilen en
ağır tanktı. (10 adet üretilen Char 2C tankını dahil etmezsek!) 32 ton ağırlığındaydı ve 4 kişilik bir mürettebatı vardı. 2
adet 7,5 mm.'lik makinalı tüfeği vardı. Bu ağırlıkta, hızı, doğal olarak
17 mil ile sınırlıydı. Başlangıçta Alman tank ve tanksavarlarının
korkulu rüyası idi. 60 mm.'lik zırhı ise, uzak mesafelerden, ancak 8.8'lik uçaksavar topları tarafından delinebiliyordu. Ancak, zamanla, bu "yürüyen devin" en zayıf
tarafının, "havalandırma ızgaraları" olduğunu saptayan, Almanlar için,
bir sorun olmaktan çıktı.
Tek kişilik tarete yerleştirilmiş olan 47 mm.'lik topun yanında, gövdeye sabitlenmiş 75 mm.'lik ikinci bir topu daha vardı. Aslında, bir "havan topu" olarak kullanılmak amacıyla üretilmiş olan bu top, tüm Alman tanklarının zırhlarını delebiliyordu. Ancak, öngörülebildiği gibi en büyük dezavantajı, topu döndürmek için, gövdeyi döndürmek gerekiyordu.
Diğer bir sorun ise, tankı kullanan sürücü, aynı zamanda, topun eğimini ayarlamakla görevliydi. Tıpkı, tarette tek başına birden fazla fonksiyonu yerine getirmek zorunda olan tank komutanı gibi, aynı anda birden fazla karar vermek ve uygulamak zorundaydı.
Buna, bir de, bir çatışma esnasında, oluşan gürültü, toz, sıcaklık ve kişisel stresi eklersek, altından kalkması zor olan bu görevler çok daha yıpratıcı bir hale geliyordu.Diğer bir değişle, öteki Fransız tankları ile kıyaslandığında, bu tankda, verimliliği düşük olan 1 değil, 2 hayati pozisyon vardı.
4 bölümden oluşan bu kısa derlemeden de anlaşılacağı gibi, Fransız ordusu, İngilizlerden sonra, "tank" konusunda, ilk seri üretimi ve kullanımı gerçekleştirmelerine rağmen, 1. Dünya Savaşı'nı izleyen dönemde, bu yeni silahın taktiksel ve stratejik kullanım doktrinini geliştirememişlerdir.
Teknolojik açıdan bakıldığında, zırh ve ateş gücüne yatırım yapmışlar; ancak, tek kişilik taret uygulamasından vazgeçmediklerinden, ateş gücünün taktiksel anlamda kullanma konusunda, ilerleme kaydedememişlerdir.
Operasyonel düzeyde, birlikler arasında ki haberleşmenin, bisikletli ulaklar tarafından gerçekleştirildiği bir ordudan, askeri strateji açısından başarılı olmasını beklemek ise, hayalperestlik olurdu.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Tank
Tek kişilik tarete yerleştirilmiş olan 47 mm.'lik topun yanında, gövdeye sabitlenmiş 75 mm.'lik ikinci bir topu daha vardı. Aslında, bir "havan topu" olarak kullanılmak amacıyla üretilmiş olan bu top, tüm Alman tanklarının zırhlarını delebiliyordu. Ancak, öngörülebildiği gibi en büyük dezavantajı, topu döndürmek için, gövdeyi döndürmek gerekiyordu.
Diğer bir sorun ise, tankı kullanan sürücü, aynı zamanda, topun eğimini ayarlamakla görevliydi. Tıpkı, tarette tek başına birden fazla fonksiyonu yerine getirmek zorunda olan tank komutanı gibi, aynı anda birden fazla karar vermek ve uygulamak zorundaydı.
Buna, bir de, bir çatışma esnasında, oluşan gürültü, toz, sıcaklık ve kişisel stresi eklersek, altından kalkması zor olan bu görevler çok daha yıpratıcı bir hale geliyordu.Diğer bir değişle, öteki Fransız tankları ile kıyaslandığında, bu tankda, verimliliği düşük olan 1 değil, 2 hayati pozisyon vardı.
4 bölümden oluşan bu kısa derlemeden de anlaşılacağı gibi, Fransız ordusu, İngilizlerden sonra, "tank" konusunda, ilk seri üretimi ve kullanımı gerçekleştirmelerine rağmen, 1. Dünya Savaşı'nı izleyen dönemde, bu yeni silahın taktiksel ve stratejik kullanım doktrinini geliştirememişlerdir.
Teknolojik açıdan bakıldığında, zırh ve ateş gücüne yatırım yapmışlar; ancak, tek kişilik taret uygulamasından vazgeçmediklerinden, ateş gücünün taktiksel anlamda kullanma konusunda, ilerleme kaydedememişlerdir.
Operasyonel düzeyde, birlikler arasında ki haberleşmenin, bisikletli ulaklar tarafından gerçekleştirildiği bir ordudan, askeri strateji açısından başarılı olmasını beklemek ise, hayalperestlik olurdu.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Tank
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder