"Deutsche Welle" İnternet sayfasından, Aslı Işık imzalı haber:
2010-2015 yılları arasında kimi savunma malzemelerinin Türkiye'ye ihracatına sekiz kez izin vermeyen Alman hükümetinin, 2016 Kasımı'ndan bu yana da tam 11 kez silah ihracatını engellediğinin ortaya çıkması gözleri Türkiye'ye çevirdi. Sol Parti'nin konu ile ilgili soru önergesini yanıtlayan hükümet, hafif silahlar, cephanelik ve bazı savunma malzemelerinin ihracatına izin verilmediğini açıklamıştı.
Alman hükümetinin aldığı kararın sadece ‘hafif silahlar, cephanelik ve diğer silahlanma malzemelerini' kapsadığına dikkat çeken Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nda (SSM) uzun yıllar proje koordinatörü olarak görev yapan aynı zamanda Johns Hopkins Üniversitesi’nin Orta Asya ve Kafkasya Araştırma Merkezi’nde analist olarak çalışan Kemal Kaya, "Bu, daha çok siyasi mesaj içeren bir karardır. Mühimmat Türkiye için ‘kritik teknoloji' değildir” diyerek şunları söyledi: "Alman silah ambargosu mühimmatta Türkiye'yi etkilemez. Mühimmatla ilgili teknolojiyi zamanında Almanlardan aldık ama artık kendimiz üretiyoruz. Üretim kapasitemiz yetmeyince, Almanlardan alıyorduk. Ancak Türkiye'nin alternatifleri mevcut. Rusya ve Ukrayna mühimmat satmak için fırsat kolluyor. Bu ambargo güvenlik açısından Türkiye'yi etkilemez. MKE (Makine Kimya Endüstrisi) ortadaki hareketliliğe cevap verecek kapasite artışına gidebilir. Mühimmat açığı bizden ziyade, bizim üzerimizden sağa, sola giden mühimmat açığıdır. Biz de mühimmat kullanılması durumu yok. Bunlar Suriye'de harcanıyordur.”
Alman G-3'ler envanterden çıkıyor
Kara kuvvetlerinde kullanılan Alman yapımı G-3 tüfeklerinin de, yerli 5-56 tüfeklerinin üretimi arttıkça, Türk Silahli Kuvvetleri'nin envanterinden çıkacağını söyleyen Kaya, "Biz zaten Almanlardan teknoloji alıyoruz, hafif silahlar bu kapsamda değil” dedi. Almanya'nın Osmanlı'dan bu yana, kara sistemlerinde etkin olduğunu belirten Kaya, "Ancak eskiye göre etkileri azaldı. Türk Kara Kuvvetlleri'nde ana sistemlerden biri olan Alman Leopar tanklarının modernizasyonunu ASELSAN (Askeri Elektronik Sanayi) Almanlarla yapıyor. Söz konusu modernizasyon desteği konusunda ciddi sıkıntılar yaşanabilir” dedi.
Eksen kayması endişesi
Emekli Özel Harp Subayı Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar ise DW Türkçe'ye, Almanya'nın Türkiye'ye silah satışı gerçekleştirmemesinin yeni olmadığını belirterek şunları söyledi: "Türkiye ile Almanya ve AB ülkeleri arasında gerginlik var. Onlar doğal olarak ellerindeki inisiyatifleri bir ‘koz ve cezalandırma' aracı olarak kullanıyor. Bu konuda temel kırılmalardan bir tanesi, PKK'dır. PKK'nın DEAŞ'la (IŞİD) mücadele etmesi, Batı ile Türkiye arasında kırılmaya yol açtı. Batı'nın tavrının NATO üyesi olan ülkelere büyük sonucu olacak. Bu tavır jeopolitik anlamda eksen kaymasına sebep olabilir. Bu tür yaptırımları yapabilirsiniz ama dozajını partner olarak çok iyi ayarlamalısınız. Partnerinizin ihtiyaçlarını karşılamadığınızda, Asya gibi başka eksenlere kayacağını öngörmelisiniz.”
Bedava vermiyorlar
Türkiye'nin silahları bedava almadığını, bedel ödeyerek aldığını vurgulayan Ağar, "Ülkenin savunması için silah sistemine ihtiyaç duyulursa, başka kaynaklara başvurabilir. Yunanistan da NATO üyesi ama S-300,400 füzelerini, entegre etmiş durumda. Benzer fotoğraf Türkiye için de geçerli olabilir” diye konuştu.
Almanya'nın kararının, Türkiye savunma sanayisinde büyük yatırımları olan Alman şirketlerini etkilemesi beklenmiyor. MTU ve HDW gibi devler, Türkiye'ye teknoloji dahil pekçok ürün satıyor ve büyük projeler yürütüyor. Geçen yıl Almanya'nın 1915 olaylarını ‘soykırım' olarak tanımasına tepki gösteren Ankara, SSM Müsteşarı İsmail Demir'in ağzından, "Almanlarla yürütülen denizaltı projesinde Türkiye'nin kendi başına yola devam edebileceğini' duyurmuştu.
Ancak denizaltılar için Alman ThyssenKrupp Marine System (HDW) şirketi ile imzalanan 2,2 milyar euroluk sözleşme halen yürürlükte. Alman tasarımı denizaltıların ilki 2020 yılında teslim edilecek.
Milli gemi ve milli tankta Alman imzası
Alman firmaları, Türkiye'ye genelde teknoloji satıyor. Hükümetin, bir süre önce duyurduğu, milli tank ve milli gemi projeleri de yine Türk ve Alman şirketlerinin ortak çalışması olarak yürütülüyor. Koç Grubu tarafından üretilen ve milli olarak lanse edilen ‘Altay' tankı geliştirme projesinin en önemli parçası olan motor da, bir Alman firması olan MTU'ya ait. Aracın, atış ve komuta kontrol sistemleri ise ASELSAN tarafından üretiliyor. Silah sistemi, Hyundai-Rotem'dan teknoloji transferi yapılarak MKE tarafından, modüler zırh paketi ise Roketsan tarafından imal ediliyor.
Türkiye'nin büyük önem verdiği milli gemi (MilGem) projesinde de Alman MTU motorları kullanılıyor. MilGem projesiyle, Türk savunma sanayisi ilk kez korvet tipi bir askeri gemi inşası kabiliyeti kazandı. Bu şekilde iki gemi denize indirilirken, üçüncünün inşası devam ediyor.
2010-2015 yılları arasında kimi savunma malzemelerinin Türkiye'ye ihracatına sekiz kez izin vermeyen Alman hükümetinin, 2016 Kasımı'ndan bu yana da tam 11 kez silah ihracatını engellediğinin ortaya çıkması gözleri Türkiye'ye çevirdi. Sol Parti'nin konu ile ilgili soru önergesini yanıtlayan hükümet, hafif silahlar, cephanelik ve bazı savunma malzemelerinin ihracatına izin verilmediğini açıklamıştı.
Alman hükümetinin aldığı kararın sadece ‘hafif silahlar, cephanelik ve diğer silahlanma malzemelerini' kapsadığına dikkat çeken Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nda (SSM) uzun yıllar proje koordinatörü olarak görev yapan aynı zamanda Johns Hopkins Üniversitesi’nin Orta Asya ve Kafkasya Araştırma Merkezi’nde analist olarak çalışan Kemal Kaya, "Bu, daha çok siyasi mesaj içeren bir karardır. Mühimmat Türkiye için ‘kritik teknoloji' değildir” diyerek şunları söyledi: "Alman silah ambargosu mühimmatta Türkiye'yi etkilemez. Mühimmatla ilgili teknolojiyi zamanında Almanlardan aldık ama artık kendimiz üretiyoruz. Üretim kapasitemiz yetmeyince, Almanlardan alıyorduk. Ancak Türkiye'nin alternatifleri mevcut. Rusya ve Ukrayna mühimmat satmak için fırsat kolluyor. Bu ambargo güvenlik açısından Türkiye'yi etkilemez. MKE (Makine Kimya Endüstrisi) ortadaki hareketliliğe cevap verecek kapasite artışına gidebilir. Mühimmat açığı bizden ziyade, bizim üzerimizden sağa, sola giden mühimmat açığıdır. Biz de mühimmat kullanılması durumu yok. Bunlar Suriye'de harcanıyordur.”
Alman G-3'ler envanterden çıkıyor
Kara kuvvetlerinde kullanılan Alman yapımı G-3 tüfeklerinin de, yerli 5-56 tüfeklerinin üretimi arttıkça, Türk Silahli Kuvvetleri'nin envanterinden çıkacağını söyleyen Kaya, "Biz zaten Almanlardan teknoloji alıyoruz, hafif silahlar bu kapsamda değil” dedi. Almanya'nın Osmanlı'dan bu yana, kara sistemlerinde etkin olduğunu belirten Kaya, "Ancak eskiye göre etkileri azaldı. Türk Kara Kuvvetlleri'nde ana sistemlerden biri olan Alman Leopar tanklarının modernizasyonunu ASELSAN (Askeri Elektronik Sanayi) Almanlarla yapıyor. Söz konusu modernizasyon desteği konusunda ciddi sıkıntılar yaşanabilir” dedi.
Eksen kayması endişesi
Emekli Özel Harp Subayı Terör ve Güvenlik Uzmanı Abdullah Ağar ise DW Türkçe'ye, Almanya'nın Türkiye'ye silah satışı gerçekleştirmemesinin yeni olmadığını belirterek şunları söyledi: "Türkiye ile Almanya ve AB ülkeleri arasında gerginlik var. Onlar doğal olarak ellerindeki inisiyatifleri bir ‘koz ve cezalandırma' aracı olarak kullanıyor. Bu konuda temel kırılmalardan bir tanesi, PKK'dır. PKK'nın DEAŞ'la (IŞİD) mücadele etmesi, Batı ile Türkiye arasında kırılmaya yol açtı. Batı'nın tavrının NATO üyesi olan ülkelere büyük sonucu olacak. Bu tavır jeopolitik anlamda eksen kaymasına sebep olabilir. Bu tür yaptırımları yapabilirsiniz ama dozajını partner olarak çok iyi ayarlamalısınız. Partnerinizin ihtiyaçlarını karşılamadığınızda, Asya gibi başka eksenlere kayacağını öngörmelisiniz.”
Bedava vermiyorlar
Türkiye'nin silahları bedava almadığını, bedel ödeyerek aldığını vurgulayan Ağar, "Ülkenin savunması için silah sistemine ihtiyaç duyulursa, başka kaynaklara başvurabilir. Yunanistan da NATO üyesi ama S-300,400 füzelerini, entegre etmiş durumda. Benzer fotoğraf Türkiye için de geçerli olabilir” diye konuştu.
Almanya'nın kararının, Türkiye savunma sanayisinde büyük yatırımları olan Alman şirketlerini etkilemesi beklenmiyor. MTU ve HDW gibi devler, Türkiye'ye teknoloji dahil pekçok ürün satıyor ve büyük projeler yürütüyor. Geçen yıl Almanya'nın 1915 olaylarını ‘soykırım' olarak tanımasına tepki gösteren Ankara, SSM Müsteşarı İsmail Demir'in ağzından, "Almanlarla yürütülen denizaltı projesinde Türkiye'nin kendi başına yola devam edebileceğini' duyurmuştu.
Ancak denizaltılar için Alman ThyssenKrupp Marine System (HDW) şirketi ile imzalanan 2,2 milyar euroluk sözleşme halen yürürlükte. Alman tasarımı denizaltıların ilki 2020 yılında teslim edilecek.
Milli gemi ve milli tankta Alman imzası
Alman firmaları, Türkiye'ye genelde teknoloji satıyor. Hükümetin, bir süre önce duyurduğu, milli tank ve milli gemi projeleri de yine Türk ve Alman şirketlerinin ortak çalışması olarak yürütülüyor. Koç Grubu tarafından üretilen ve milli olarak lanse edilen ‘Altay' tankı geliştirme projesinin en önemli parçası olan motor da, bir Alman firması olan MTU'ya ait. Aracın, atış ve komuta kontrol sistemleri ise ASELSAN tarafından üretiliyor. Silah sistemi, Hyundai-Rotem'dan teknoloji transferi yapılarak MKE tarafından, modüler zırh paketi ise Roketsan tarafından imal ediliyor.
Türkiye'nin büyük önem verdiği milli gemi (MilGem) projesinde de Alman MTU motorları kullanılıyor. MilGem projesiyle, Türk savunma sanayisi ilk kez korvet tipi bir askeri gemi inşası kabiliyeti kazandı. Bu şekilde iki gemi denize indirilirken, üçüncünün inşası devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder