2. Dünya Savaşı'nın, Pasifik cephesine damgasını vuran olgulardan biri, Japon Silahlı Kuvvetlerinin 1944 sonbaharından itibaren başlattığı "Kamikaze" saldırılarıdır. Tercüme etmeye çalışırsak, Japonca, "Kami", "Tanrı" veya "tanrısal", "Kaze" ise, "rüzgar" anlamına gelir.
Kelimenin kökeni, 1274 ve 1281 tarihlerinde, Kubilay Han'ın Japonya'yı işgal amacı ile yolladığı 2 filoyu batıran, tayfunları yaratan, rüzgarlara dayanır.
1942 yılı boyunca, Amerikan donanmasının gerçekleştirdiği bir kaç harekât sonrasında, Japan Hava Kuvvetleri, sahip olduğu, tecrübeli pilotların büyük bir kısmını yitirdi. (Solomon adaları, Yeni Guinea ve Santa Cruz Operasyonları gibi..) Bunun yanında, savaş boyunca, Japonlar yeni pilot eğitimine hiç bir zaman gereken önemi vermediler.
Ayrıca, Amerikan donanması, Pasifik okyanusuna düşen pilotlarını kurtarmak için her türlü çabayı gösterirken, Japonlar hem gereken olanaklara sahip değildiler, hemde "ölüm", zaten, İmparator ve Japonya için ulaşılabilecek en yüksek mertebe idi. Ayrıca, uçak teknolojisinde, savaş ilerledikçe, Amerikalıların gerisine düştüler. Bu da, hem hava savaşlarında hem de gemi ve yer hedeflerine yaptıkları saldırılarda başarı oranlarını çok düşürdü.
Bu durum karşısında, Japon üst komuta kademesi, "bir uçak bir gemi" sloganı ile, saldırıyı yapan pilotların, bir intihar saldırısı ile düşman gemilerine çarpmalarını öngören bir uygulama başlattı.
Şunu da unutmamak gerekir ki, normal koşullarda, düşmana saldıran uçağı kullanan pilot, kendisini ve uçağı kurtarmak amacıyla (hayatta kalma refleksinin bir gereği!), bir noktadan sonra, kaçmaya çalışır. Buna bağlı olarak, taşıdığı bomba veya torpedoyu, hedefi vurup vurmayacağını düşünmeden atar.
Kayıtlara göre, ortalama olarak, savaşın sonuna kadar 4.000'e yakın kamikaze saldırısı yapılmıştır. Ancak, bunların yalnız, % 20'sinin hedeflerini vurduğu saptanmıştır.
"Kamikaze" konusunda, en çok tartışılan diğer bir unsur ise, pilotların, gerçekten "gönüllü" olup olmadıkları idi. Her ne kadar, yapılan propaganda, bu pilotların, gönüllü olarak, imparator ve Japonya için, kahramanca, kendilerini feda ettiklerini anlatsa da, son 20 yılda yapılan bazı araştırmalar, bunun her zaman öyle olmadığını kanıtlamıştır
"Gönüllü" olarak seçilen bir çok pilot, savaş bitimi nedeniyle, hayatta kaldıklarından, bunların bir kısmı, son 20 yıl içerisinde, yaptıkları açıklamalarla, konuya değişik bakış açıları getirmişlerdir.
İşte, bu 2013 yapımı film, bir avcı uçağı pilotunun öyküsü etrafında, bu konuyu işliyor. 144 dakikalık uzun bir film ve fazla savaş sahnesi yok. Pilotların, birey ve grup olarak konuya yaklaşımlarını, üst düzey komuta kademesinin tavrını, sivillerin yaşadıklarını anlatan çok güzel bir yapım.
Japonlar artık, kendi hikayelerini anlatmaya başladılar, seyredin..
Kelimenin kökeni, 1274 ve 1281 tarihlerinde, Kubilay Han'ın Japonya'yı işgal amacı ile yolladığı 2 filoyu batıran, tayfunları yaratan, rüzgarlara dayanır.
1942 yılı boyunca, Amerikan donanmasının gerçekleştirdiği bir kaç harekât sonrasında, Japan Hava Kuvvetleri, sahip olduğu, tecrübeli pilotların büyük bir kısmını yitirdi. (Solomon adaları, Yeni Guinea ve Santa Cruz Operasyonları gibi..) Bunun yanında, savaş boyunca, Japonlar yeni pilot eğitimine hiç bir zaman gereken önemi vermediler.
Ayrıca, Amerikan donanması, Pasifik okyanusuna düşen pilotlarını kurtarmak için her türlü çabayı gösterirken, Japonlar hem gereken olanaklara sahip değildiler, hemde "ölüm", zaten, İmparator ve Japonya için ulaşılabilecek en yüksek mertebe idi. Ayrıca, uçak teknolojisinde, savaş ilerledikçe, Amerikalıların gerisine düştüler. Bu da, hem hava savaşlarında hem de gemi ve yer hedeflerine yaptıkları saldırılarda başarı oranlarını çok düşürdü.
Bu durum karşısında, Japon üst komuta kademesi, "bir uçak bir gemi" sloganı ile, saldırıyı yapan pilotların, bir intihar saldırısı ile düşman gemilerine çarpmalarını öngören bir uygulama başlattı.
Şunu da unutmamak gerekir ki, normal koşullarda, düşmana saldıran uçağı kullanan pilot, kendisini ve uçağı kurtarmak amacıyla (hayatta kalma refleksinin bir gereği!), bir noktadan sonra, kaçmaya çalışır. Buna bağlı olarak, taşıdığı bomba veya torpedoyu, hedefi vurup vurmayacağını düşünmeden atar.
Kayıtlara göre, ortalama olarak, savaşın sonuna kadar 4.000'e yakın kamikaze saldırısı yapılmıştır. Ancak, bunların yalnız, % 20'sinin hedeflerini vurduğu saptanmıştır.
"Kamikaze" konusunda, en çok tartışılan diğer bir unsur ise, pilotların, gerçekten "gönüllü" olup olmadıkları idi. Her ne kadar, yapılan propaganda, bu pilotların, gönüllü olarak, imparator ve Japonya için, kahramanca, kendilerini feda ettiklerini anlatsa da, son 20 yılda yapılan bazı araştırmalar, bunun her zaman öyle olmadığını kanıtlamıştır
"Gönüllü" olarak seçilen bir çok pilot, savaş bitimi nedeniyle, hayatta kaldıklarından, bunların bir kısmı, son 20 yıl içerisinde, yaptıkları açıklamalarla, konuya değişik bakış açıları getirmişlerdir.
İşte, bu 2013 yapımı film, bir avcı uçağı pilotunun öyküsü etrafında, bu konuyu işliyor. 144 dakikalık uzun bir film ve fazla savaş sahnesi yok. Pilotların, birey ve grup olarak konuya yaklaşımlarını, üst düzey komuta kademesinin tavrını, sivillerin yaşadıklarını anlatan çok güzel bir yapım.
Japonlar artık, kendi hikayelerini anlatmaya başladılar, seyredin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder