Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

10 Eylül 2014 Çarşamba

2. Dünya Savaşı öncesinde Sovyetler Birliği ile olan "soğuma sürecinin" gelişimi...

Merhaba!

TBMM'ni ilk tanıyan devlet Sovyet Rusya ile kurulmuş olan dostane ilişkilerin yavaş yavaş soğumasına dair gelişmeleri

"Çankaya Özel Kalemini anımsarken (1933 – 1951)" isimli kitabın yazarı Haldun Derin'in kaleminden takip etmeye devam ediyoruz:
Sayfa 156: "Kuzeyimizden esmeye başlayan soğuk yeller "

1936 yazında, Montrö görüşmeleri sırasında Pravda’nın kaydettiği “teessüf”ten beri eski sıcaklığını yitirmiş olan Türk-Sovyet ilişkileri, Türk-İngiliz garanti anlaşmasından sonra daha da soğuklaştı. Dışişleri Bakanı Saraçoğlu havayı berraklaştırmak için yanında Sovyetlerin Ankara Büyükelçisi Terentief olduğu halde Moskova’yı ziyaret etti. (25 Eylül – 17 Ekim) Moskova Büyükelçiliğinde memur bulunan Zeki H. Karabuda’nın kaleminden:

“ İlk müzakerelerde, atmosfer yumuşaktır. Sovyetler tedhişi andıracak davranışlardan ihtimamla kaçınıyorlar. Sonra 3 haftalık bir bekleyiş. Kah Ribbentrop’un yeniden Moskova’ya gelişi, kah lazım gelen hazırlıkların bitmeyişi neden olarak gösteriliyor. Ziyafet yemekleri, opera ve tiyatro davetleri ile Türk grubu oyalanır. Bir yemekte, Molotov, gelen bir habere sevinir ve açıklama yapar: “Varşova, müttefikimiz Almanların hücumlarına dayanamayarak düşmüştür!” Geçen süreye paralel Ankara sinirlenmeye başlar ve Refik Saydam, Denizyollarından bir geminin Odesa’ya gönderildiğini bildirir.

En sonunda, Stalin ile beklenen görüşme yapılır. Stalin’in istekleri karşısında, Saraçoğlu, yeşil masanın üzerine yumruğunu indirir ve ona, “Stalin yoldaş, şimdi sizden tek bir ricam var. O da bizi Odesa’ya götürecek bir trende yer ayırtmanızdır. Bu cüretkar çıkış karşısında irkilen Stalin, müzakerelerin neticesiz kaldığından müteessir olduğunu yavan bir eda ile ifade eder ve ekler: “Sizi İstanbul’a kadar götürecek bir harp gemisinin emrinize tahsisini ve diğer bir harp gemisinin de ona refakat etmesini Karadeniz Filosu kumandanına emredeceğim.”

Yarın aynı olayı daha ayrıntılı bir biçimde başka bir yazarın kaleminden okuyacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder