Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

22 Eylül 2014 Pazartesi

Ordular ve değişim!

Devleti oluşturan tüm kurumlar, tabiatları icabı, “tutucu”, daha doğru bir deyişle, “muhafazakâr”, yani, “içinde bulundukları konumu muhafaza edici” bir yaklaşıma sahiptirler.


Sivil ve askeri bürokrasi, neredeyse yok denecek kadar az bir düzeyde eleştiri kabul ederler. Varoluş nedenleri, yönetmek üzerine kurulmuş bir mekanizmasının işlemesini sağlamaktır. Halbuki,  “yeni” bir fikir işleyen sistemi bozabilir. Bundan dolayı, sosyo- politik ve ekonomik zorlamalar olmadan, hiçbir düzeyde değişiklik yapılmaz. Zaten, hiç kimse de, herhangi bir değişiklikten dolayı, doğabilecek zarar veya hataları üstlenme riskine girmez.

Bunun en güzel örneğini, Napolyon Savaşları’ndan (1802-1815) 1. Dünya Savaşı’na kadar geçen süre de, orduların organizasyonel yapıları bağlamında görürüz. Bilhassa, Amerikan iç Savaşı (1861-1865), Kırım savaşı (1853-1856) ve Japon-Rus Savaşı (1904-1905) ordular açısından üç hayati değişikliği gözler önüne sermiştir.

-Silah teknolojisinde ilerleme sonucu, silahların artan tahrip gücünü,

-Savaşın artık, sadece muharebe alanları ile sınırlı kalmadığını, katılan ülkelerin sivillerini de içine aldığını,

-Artan ve hızlanan sanayi üretimi sayesinde, kitle ordularının silah ve malzeme ihtiyacını karşılama sorununun ortadan kalktığını. Bu bağlamda, daha çok asker, daha fazla silah, cephane ve malzeme ile daha uzun, büyük ve kanlı muharebelere katılabiliyorlardı.

Doğal olarak, gerek orduların organizasyonel yapılarında gerekse askere alma ve eğitim konuların da bu üç değişiklik paralelinde önemli değişiklikler yapılması gerekirdi. Alman ordusu içinde, Goltz, bu konuda ki önemli öncülerden birisi olmuştur. Ancak, sosyo-politik korkular ve yapılması önerilen en küçük değişikliğin bile, ordunun devasa yapısı içinde uzun süreli ve masraflı bir sürece yol açması gibi sınıfsal ve finansal nedenlerden dolayı, önerilerin büyük bir kısmı ya göz ardı edildi ya da sürünceme de bırakıldı.

Madalyonun diğer yüzünde ise, orduların birbirine benzeme yarışı vardır. Aslında, rekabet içinde olan devletlerin birbirlerinden bir takım fikir ve organizasyonel yapıları çalarak, taklit ettikleri uluslararası politikanın bir gerçeğidir. Devleti oluşturan en güçlü kurumlardan birisi olan ordu için ise, bu hayati bir gerekliliktir. Her ordu, bir önceki savaşı kazanmış olan ülkenin ordusunu önce taklit eder, sonra kendi yapı ve gereksinimlerine göre uyarlar, en sonunda elinde ki olanaklar ölçüsünde değişir.

Söz konusu olan, bir ordunun, dolayısıyla, devletin ve milletin (her ikisi daima bir değildir!) var olma mücadelesi olduğundan, organizasyonel yapıda ve kullanılan silahlarda yapılması gereken yenilikler, bazen orduların “tutucu” yapısından beklenmeyecek bir hızda gerçekleşebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder