Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

28 Şubat 2015 Cumartesi

2. Dünya savaşı ve sonrasında Fransa ve Yahudi meselesi - Bölüm 3!

Aşağıda üçüncü ve son bölümünü sunduğum konuşmayı, İnternette şans eseri bulduğumu itiraf etmeliyim.

2. Dünya Savaşı’nda, işgal altında ki Fransa ve Vichy Fransa’sı olarak anılan bölgede, Fransız Yahudilerine karşı uygulanan kıyım ve bunda, Fransız halkının ve devlet kurumlarının payı, sürekli ve bilinçli olarak gözardı edilmiştir.

Fransız tarihçi, Tal Bruttmann’ın, İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde 17 Nisan 2014′te düzenlenen toplantıdaki konuşmasının bazı bölümlerinden alıntıları, uzunluğu nedeniyle, 3 ayrı bölüm halinde sunuyorum:


Özel hafıza girişimleri
Shoah hafızasının Fransa’da nasıl doğduğuna bakalım. Bu yönde bir hareket öncelikle Yahudi toplumu içinde ortaya çıktı. 1950’de “Meçhul Yahudi Şehidi Anıtı”nın temeli atıldı. Bu anıt o dönem “Yahudi şehadeti” olarak anılan Shoah’ya adanmış dünyadaki ilk anıttı. Bu anıt Yahudi toplumunda destek bulmuş ancak mücadelesini tek başına yürüten bir adamın girişimiydi. Meçhul Yahudi Şehidi Anıtı daha sonra Shoah Anıtı’na (Mémorial da la Shoah) dönüşecekti.


 Fransız devletinin antisemit uygulamalardaki rolünün sadece bir cemaat özelinde değil, kamuoyunu nezdinde sorgulanması için 70’li yılları beklemek gerekecekti.


Fransız devletinin antisemit uygulamalardaki rolünün sadece bir cemaat özelinde değil, kamuoyunu nezdinde sorgulanması için 70’li yılları beklemek gerekecekti.


Çok sayıda bilimsel yayın bu dönemde yayınlanır. Bir dizi kitap, sadece birkaç yüz okuyucuyla sınırlı kalmayıp onbinlerce satarak temel bir rol oynar. İlk olarak Amerikalı tarihçi Robert Paxton’un “Vichy Fransa’sı” kitabı yayınlanır. Kitap Vichy’nin egemen bir rejim olduğunu ve Nazilerle işbirliğine kendi iradesiyle girdiğini ortaya koyar. Fransa’da bu konuda büyük bir tartışma başlatır. Daha sonra Serge Klarsfeld’in çalışmaları, özellikle de “Fransa Yahudileri’nin tehcir hafızası” yayınlanacaktır.

Bu çalışmalar sonucunda insanlığa karşı işlenen suçlara dair dört dava açılır. Bu davaların herbiri Fransa Yahudileri’nin maruz kaldığı zulmün farklı yönlerini ele almasından dolayı önem taşır.


Kamuoyunun baskısı

90’lı yılların başına kadar Fransız topraklarında Shoah hafızasına dair devletin resmi yönde hiçbir girişimi yoktur. “Meçhul Yahudi Şehidi Anıtı” ya da Drancy’ye 1976’da bir levha konulması gibi özel girişimler görülür. Fransız Cumhuriyeti ilk defa 1994’te resmi bir levha konulmasına karar verebilecektir.

Temmuz 1942’de yapılan baskında tutuklanan Yahudilerin götürüldüğü Vel d’Hiv (Kış Velodromu) 1940’ların sonunda kapatılır. Her 7 Temmuz’da Vel d’Hiv’in önünde tehcir edilen Yahudiler için anmalar düzenlenir. Bu fotoğrafta savaşın sonunda “Vel d’Hiv baskını kurbanı Yahudilerin anısına” yazılı bir levhayı görüyoruz. Bu Yahudi toplumundan gelen özel bir girişimdi ve bugün yıkılmış bir duvara yerleştirilmişti. Vel d’Hiv yıkıldıktan sonra yerine İçişleri Bakanlığı inşa edilir. Yeni binaya 1974’te bir anma levhası konur, ama bu da özel bir girişim sonucunda olur. Henüz resmi yetkililer mekanın tarihini anmaya yanaşmamaktadır.


Fransız Cumhuriyeti ilk defa 1994 yılında resmi olarak Drancy’ye bir anma levhası konulmasını kararlaştırır. 1993 yılında René Bousquet’nin (Vichy hükümetinin polisten sorumlu genel sekreteri) öldürülmesiyle birlikte Bousquet’nin savaş sonrasından bugüne kadar yetkililer, özellikle de Cumhurbaşkanı François Mittérand tarafından korunmasına dair polemikler yaşanır. Mittérand’a yönelik kamuoyu baskısı o kadar büyüktür ki kendisinden önceki tüm devlet başkanlarının reddettiğini kabul etmek ve “Fransa’nın Nazi Almanyası’yla işbirliği yaptığını” söylemek zorunda kalır.



Mittérand’a yönelik kamuoyu baskısı o kadar büyüktür ki kendisinden önceki tüm devlet başkanlarının reddettiğini kabul etmek ve “Fransa’nın Nazi Almanyası’yla işbirliği yaptığını” söylemek zorunda kalır.


General De Gaulle Vichy’nin varlığını tanımayı hep reddetmişti. Halefleri Pompidou, Giscard d’Estaing ve Mittérand da onunla aynı çizgide davranarak “Vichy diye bir şey yoktu. Gerçek Fransa Londra’daydı. Fransa’da o dönem yaşananlardan Fransız makamları sorumlu tutulamaz, olanlardan sadece işgalciler sorumludur” söylemini sürdürdüler. Bousquet olayı patlak verdikten sonra bu tutum Mittérand için artık devam ettirilemez bir hal alır. Bousquet’nin o güne kadar korunmuş olması François Mittérand’a yöneltilen eleştirilerin kaynağı olur ve Mittérand yarım ağızla ve karmaşık bir şekilde de olsa resmi bir tanımada bulunur. Hiçbir anlam taşımayan bir metin kabul edilir : “Fransız Cumhuriyeti “Fransız devleti hükümeti” denilen de facto otoritenin hüküm sürdüğü dönemde işlenen insanlığa karşı suçlar ile ırkçı ve antisemit zulümlerin kurbanlarını anar”. Metinde “Fransa” denilmez, kurbanların Yahudi oldukları söylenmez. “Irkçı ve antisemit zulümler”den bahsedilir. Mittérand’a yönelik baskılardan sonra Vel d’Hiv ve Drancy’ye ilk defa yaşananları anan resmi levhalar asılır.

Daha ileri bir adım için 1995 yılında seçilmesinden sonra Vel d’Hiv’de çok önemli bir konuşma yapan Jacques Chirac’ı beklemek gerekecektir. Jacques Chirac “Fransa’nın telafi edilemez bir suç işlediğini” ve Yahudilerin işgalciler adına tutuklanmasına katıldığını kabul eder. Bu tarihten sonra hafıza savaşları sona erer ve tarihin o sayfası çevrilir. Jacques Chirac tarihi bir gerçekliği tanımıştır. Devlet başkanı olarak yaşananların Fransa’nın tarihinin bir parçası olduğunu ve Fransa’nın tarihinin bu sayfasından sorumlu olduğunu ifade eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder