2. Dünya Savaşı'nın bitişinden bugüne kadar hâlâ tartışılan konulardan birisi de, 1940 Batı Seferinde, Hitler'in neden Alman zırhlı birliklerine Dünkerk önlerinde durmaları yönünde bir emir verdiğidir.
Kısaca bir hatırlatma yapmak gerekirse, 10 Mayıs 1940 tarihinde, Hollanda, Belçika ve Fransa'yı işgal etmek için Alman orduları saldırıya geçti. Müttefiklerin Belçika sınırında bekleyen Fransız ve BEF (British Expeditionary Force) kuvvetlerinden oluşan orduları, Almanları Belçika ortalarında durdurabilmek amacıyla, aynı gün Belçika içerlerine doğru ilerlerler.
Almanların esas vurucu gücü olan Kleist Zırhlı Grubu o tarihe kadar kimsenin beklemediği bir harekâtla ormanlık ve dağlık Ardenler bölgesinden kimseye ilerlemeden hızla ilerlerler. Belçika içlerine doğru ilerleyen Müttefik ordularını güneyden kuşatırken, 24 Mayıs tarihinde Hitler tarafından bir "Dur!" emri ile Dünkerk önlerinde ilerlemelerine ara verirler.
Dünkerk kenti kuşatılan bölgede, Müttefik kuvvetlerinin, özellikle BEF kısaltması ile anılan
(Britanya Seferi Kuvveti) İngiliz ordularının tahliye edilebileceği son limandı.
Sözü edilen kuvvetlerse, Hollanda ve Belçika üzerinden gelen Alman piyade birlikleri ile güneyden gelen Alman zırhlı birlikleri arasında sıkışmış bir durumdaydılar. Daha da önemlisi, hem bu kuvvetlerin komuta kademesi hem de Belçika sınırı yakınlarında Fransa'da konuşlandırılmış olan Fransız birliklerinin komuta kademesi şaşkın, şoka uğramış ve bundan dolayı ne yapacağını bilemez bir durumdaydı. BEF'in Arras'da ve De Gaulle'in Montcorney'de gerçekleştirdiği karşı saldırılar yetersiz birliklerle ve koordinasyonsuz gerçekleştirildiğinden başarısız olmuşlardı. Diğer bir deyişle, Belçika topraklarında ki Müttefik orduları çaresiz bir durumdaydılar.
İşte bu koşullarda, Hitler'in verdiği "Dur!" emri, önleri açık olan Alman zırhlı birliklerinin 3 gün oldukları yerde saymalarına neden olmuş, bu geçen sürede de söz konusu Müttefik birlikleri, Dünkerk limanı etrafında sağlam bir savunma hattı kurabilmişlerdir. 27 Mayıs tarihinden itibaren tekrardan saldırıya geçen Almanlar doğal olarak bu yeni ve sağlam savunma düzeni karşısında zorlanmışlardır. Çatışmalar devam ederken, Kraliyet donanması ile sivil İngiliz tekneleri 4 Haziran tarihine kadar, yaklaşık olarak 340.000 askeri (115.000 tanesi Fransız olmak üzere) İngiltere'ye tahliye edebilmişlerdir.
Görüldüğü gibi, Avrupa anakarasına gönderilen İngiliz Ordusunun neredeyse tümü kurtulmuştur. Bunun 2. Dünya Savaşı'nın gidişatına orta ve uzun vadede ne gibi olası etkileri olduğu günümüzde bile tartışılmaktadır. Benim bugün durmak istediğim nokta, Hitler'i böyle bir karar vermeye iten nedenler neydi?
Herşeyden önce, Meuse nehrinin çok az kayıpla ve hızlı bir biçimde geçilmesi, bu beklenmedik rahat geçiş sonucunda Müttefiklerin beklenen sayıda ve kapasitede karşı saldırılar denememiş olması sadece Hitler'i değil, tüm üst düzey komuta kademesini rahatsız etmekteydi. B Ordular Grubu komutanı olan Rundstedt, Fransa'da konuşlandırılmış olan Fransız kuvvetlerine komuta eden general Gamelin'i oldukça iyi tanıyordu. Onun ilerleyen Alman zırhlı kuvvetlerine güneyden güçlü bir karşı saldırıya geçeceğini düşünmekteydi. Bundan dolayı, zırhlı kuvvetlerin durup, hızları yüzünden çok geride piyade birliklerini beklemeleri gerektiğini düşünüyordu.
Cepheye daha yakın olan ve üst düzeyde komutanlar arasında bir stratejik otorite olarak kabul edilen Rundstedt'in bu endişesi, Hitler'i çok etkiler. Bunun sonucu olarak, Hitler ünlü "Dur!" emrini verir.
Hitler, ikinci bir neden olarak, Flandr bölgesinde yer alan bataklık tarzı topografyayı göstermiştir.Bu arazi koşullarında çok sayıda zırhlı araç kaybetmekten korktuğunu söylemiştir. Üçüncü neden, yine, zırhlı birliklerin kayıpları ile bağlantılıdır.
Hitler, "Case Red" (Plan Kırmızı) olarak kodlandırılan 1940 Batı Seferinin ikinci bölümü için, elinde yeterli sayıda zırhlı birlik kalmasını istiyordu. Plan Sarı'nın devamı olarak hazırlanan plan, Belçika'da ki Müttefik kuvvetlerin imhasından sonra, Fransa'nın geri kalanını yine zırhlı birliklerin öncülüğünde işgal etmeyi içeriyordu. Fransa'da konuşlandırılmış olan 3 zırhlı tümenin varlığı, Hitler'i seferin başından beri gerek mekanik gerekse savaş koşulları nedeniyle yıpranmış olan zırhlı birliklerini korumaya almaya itmiştir.
Bu askeri nedenler dışında, Hitler'in politik strateji konusunda ki yaklaşımlarını da göz önünde tutmamız gerekir. Uğradıkları kayıplar ve Fransa'nın yenilmesi sonrasında, İngiltere'nin barış isteyeceğine dair inancı da Hitler'in son nedenidir.
Görüldüğü gibi, çok basit bir emrin verilişi konusunda bile birden fazla kişi ve durum rol oynamıştır. Bundan dolayı, üzerinden 77 yıl geçmesine rağmen bu konu hala gündeme gelir. Şunu da eklemek isterim ki, Hitler gibi, psikolojisi bozuk bir diktatörün kafasından neler geçtiğini kimse bilemez.
Kısaca bir hatırlatma yapmak gerekirse, 10 Mayıs 1940 tarihinde, Hollanda, Belçika ve Fransa'yı işgal etmek için Alman orduları saldırıya geçti. Müttefiklerin Belçika sınırında bekleyen Fransız ve BEF (British Expeditionary Force) kuvvetlerinden oluşan orduları, Almanları Belçika ortalarında durdurabilmek amacıyla, aynı gün Belçika içerlerine doğru ilerlerler.
Almanların esas vurucu gücü olan Kleist Zırhlı Grubu o tarihe kadar kimsenin beklemediği bir harekâtla ormanlık ve dağlık Ardenler bölgesinden kimseye ilerlemeden hızla ilerlerler. Belçika içlerine doğru ilerleyen Müttefik ordularını güneyden kuşatırken, 24 Mayıs tarihinde Hitler tarafından bir "Dur!" emri ile Dünkerk önlerinde ilerlemelerine ara verirler.
Dünkerk kenti kuşatılan bölgede, Müttefik kuvvetlerinin, özellikle BEF kısaltması ile anılan
(Britanya Seferi Kuvveti) İngiliz ordularının tahliye edilebileceği son limandı.
Sözü edilen kuvvetlerse, Hollanda ve Belçika üzerinden gelen Alman piyade birlikleri ile güneyden gelen Alman zırhlı birlikleri arasında sıkışmış bir durumdaydılar. Daha da önemlisi, hem bu kuvvetlerin komuta kademesi hem de Belçika sınırı yakınlarında Fransa'da konuşlandırılmış olan Fransız birliklerinin komuta kademesi şaşkın, şoka uğramış ve bundan dolayı ne yapacağını bilemez bir durumdaydı. BEF'in Arras'da ve De Gaulle'in Montcorney'de gerçekleştirdiği karşı saldırılar yetersiz birliklerle ve koordinasyonsuz gerçekleştirildiğinden başarısız olmuşlardı. Diğer bir deyişle, Belçika topraklarında ki Müttefik orduları çaresiz bir durumdaydılar.
İşte bu koşullarda, Hitler'in verdiği "Dur!" emri, önleri açık olan Alman zırhlı birliklerinin 3 gün oldukları yerde saymalarına neden olmuş, bu geçen sürede de söz konusu Müttefik birlikleri, Dünkerk limanı etrafında sağlam bir savunma hattı kurabilmişlerdir. 27 Mayıs tarihinden itibaren tekrardan saldırıya geçen Almanlar doğal olarak bu yeni ve sağlam savunma düzeni karşısında zorlanmışlardır. Çatışmalar devam ederken, Kraliyet donanması ile sivil İngiliz tekneleri 4 Haziran tarihine kadar, yaklaşık olarak 340.000 askeri (115.000 tanesi Fransız olmak üzere) İngiltere'ye tahliye edebilmişlerdir.
Görüldüğü gibi, Avrupa anakarasına gönderilen İngiliz Ordusunun neredeyse tümü kurtulmuştur. Bunun 2. Dünya Savaşı'nın gidişatına orta ve uzun vadede ne gibi olası etkileri olduğu günümüzde bile tartışılmaktadır. Benim bugün durmak istediğim nokta, Hitler'i böyle bir karar vermeye iten nedenler neydi?
Herşeyden önce, Meuse nehrinin çok az kayıpla ve hızlı bir biçimde geçilmesi, bu beklenmedik rahat geçiş sonucunda Müttefiklerin beklenen sayıda ve kapasitede karşı saldırılar denememiş olması sadece Hitler'i değil, tüm üst düzey komuta kademesini rahatsız etmekteydi. B Ordular Grubu komutanı olan Rundstedt, Fransa'da konuşlandırılmış olan Fransız kuvvetlerine komuta eden general Gamelin'i oldukça iyi tanıyordu. Onun ilerleyen Alman zırhlı kuvvetlerine güneyden güçlü bir karşı saldırıya geçeceğini düşünmekteydi. Bundan dolayı, zırhlı kuvvetlerin durup, hızları yüzünden çok geride piyade birliklerini beklemeleri gerektiğini düşünüyordu.
Cepheye daha yakın olan ve üst düzeyde komutanlar arasında bir stratejik otorite olarak kabul edilen Rundstedt'in bu endişesi, Hitler'i çok etkiler. Bunun sonucu olarak, Hitler ünlü "Dur!" emrini verir.
Hitler, ikinci bir neden olarak, Flandr bölgesinde yer alan bataklık tarzı topografyayı göstermiştir.Bu arazi koşullarında çok sayıda zırhlı araç kaybetmekten korktuğunu söylemiştir. Üçüncü neden, yine, zırhlı birliklerin kayıpları ile bağlantılıdır.
Hitler, "Case Red" (Plan Kırmızı) olarak kodlandırılan 1940 Batı Seferinin ikinci bölümü için, elinde yeterli sayıda zırhlı birlik kalmasını istiyordu. Plan Sarı'nın devamı olarak hazırlanan plan, Belçika'da ki Müttefik kuvvetlerin imhasından sonra, Fransa'nın geri kalanını yine zırhlı birliklerin öncülüğünde işgal etmeyi içeriyordu. Fransa'da konuşlandırılmış olan 3 zırhlı tümenin varlığı, Hitler'i seferin başından beri gerek mekanik gerekse savaş koşulları nedeniyle yıpranmış olan zırhlı birliklerini korumaya almaya itmiştir.
Bu askeri nedenler dışında, Hitler'in politik strateji konusunda ki yaklaşımlarını da göz önünde tutmamız gerekir. Uğradıkları kayıplar ve Fransa'nın yenilmesi sonrasında, İngiltere'nin barış isteyeceğine dair inancı da Hitler'in son nedenidir.
Görüldüğü gibi, çok basit bir emrin verilişi konusunda bile birden fazla kişi ve durum rol oynamıştır. Bundan dolayı, üzerinden 77 yıl geçmesine rağmen bu konu hala gündeme gelir. Şunu da eklemek isterim ki, Hitler gibi, psikolojisi bozuk bir diktatörün kafasından neler geçtiğini kimse bilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder