Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

1. Dünya savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1. Dünya savaşı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Kasım 2017 Çarşamba

20 Kasım 1917 tarihinde başlayan Cambrai muharebesinin 100. yılı!

2 gün önceki yazımızda, 20 Kasım 1917 tarihinde başlayan Cambrai muharebesinin 100. yılı nedeniyle, İngiltere'de özellikle Bovington Tank müzesinin katılımıyla kutlamalar yapıldığına değinmiştik.

Bugün kısaca, Cambrai muharebesinin neden bu kadar önemle kutlandığına değinelim.



1914 yılı Eylül'ünde gerçekleşen 1. Marne muharebesinden sonra, Batı cephesinde ki çatışmaların  statik cephe muharebelerine döndüğünü bugün her askeri tarih meraklısı bilir. 1918 yazına kadar bu topraklarda gerçekleştirilen hiç bir saldırı bir kaç kilometrelik ilerlemeden daha fazlasını sağlayamamıştır. Daha da acısı, elde edilen toprak kazancı ile karşılaştırılamayacak kayıplara rağmen, bazen bir kaç ay yada  bir kaç hafta kadar kısa bir süre sonra düşmanın karşı saldırısı sonucunda ele geçirilen topraklar kaybedilmiştir.

Aslında bu açıdan bakıldığında Cambrai muharebesi tipik bir örnektir. 20 Kasım tarihinde başlayan müttefik saldırısı, daha ikinci gününde yavaşlayarak durmuş; 10 günü sonra da Almanların bir karşı saldırısı sonucunda kazandıkları arazinin büyük bir kısmını kaybederek geri çekilmişlerdir. (Bazı kaynaklara göre daha fazlasını kaybederek!)



Bu ilk değerlendirmeye göre, diğerlerinden farklı gözükmeyen Cambrai muharebesinin kutlanacak nesi vardır?

Her şeyden önce, saldırı başladıktan 6 saat sonra Müttefik kuvvetleri 4,5 millik bir alanda 6 mil kadar ilerlemişlerdir.

Bu başarıya ulaşırken uğradıkları kayıpta, 5.000 askerden daha azdır (Bu rakam, maalesef, 1. Dünya Savaşı için, çok küçük bir kaybı ifade eder!)
O dönem için, gerek asker gerekse siviller arasında muharebenin başlangıç aşamasında elde edilen bu hızlı(!) ilerlemenin neden büyük bir sevinç yarattığını anlayabilmek için şu karşılaştırmayı yapmak gerekir.

Söz konusu alan, 100 günlük Passchendale muharebesinde Müttefiklerin ele geçirdiği alandan daha büyüktür. 31 Temmuz - 10 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen Passchendale muharebesinde verilen kayıp sayısı (yaklaşık 100 günde!) 200.000 askerden fazladır. (Kesin bir rakam veremiyorlar. Bu tahmini en düşük rakam!) 

Bu verileri gözönüne alırsak, Cambrai muharebesinin en azından başlangıç döneminin bile kutlamaya değer olduğunu kavrarız.

Ancak, bu muharebeye 1. Dünya Savaşı askeri tarihi içerisinde ayrı bir yer veren özelliği, her iki tarafında yeni taktikler kullanmasıdır.

Her ne kadar bazı kaynaklarda, "çok sayıda tankın bir arada kullanıldığı ilk muharebe" olarak değerlendirilse de, bu hem doğru değildir, hem de ön plana çıkması gereken özelliği bu değildir.

İlk önce vurgulanması gereken özelliği, "farklı askeri birimlerin (tank-piyade-topçu- uçak)muharebe boyunca başarılı bir biçimde koordine edildiği (o günün koşullarına göre!) ilk muhaberedir.

Çok sayıda tankın kullanılmasından daha önemlisi, tankların "ancak, büyük kayıplar verilerek ve çok zaman harcanarak geçilebileceği" öngörülen Hindenburg hattını bir kaç saat içinde aşmalarıdır.

Sadece piyadenin değil, yakın top desteği sağlayan hafif topçunun da kabusu olan hendekleri aşabilmeleri için büyük ağaç gövdelerinden oluşan dolgular ve o güne kadar görülmemiş derinlikte, büyüklükte ve yoğunlukta ki dikenli tel engelleri aşabilmeleri ve daha da önemlisi özellikle geriden gelen hafif top çeken atların geçebileceği düzeyde tahrip edebilmelerini sağlayabilecek çapalar eklenmiştir.



Bu sayede tanklar, siper savaşlarında o güne kadar topçunun görevi olan "dikenli telleri imha görevini" üstlenmiştir.

Kullanılan "tahmini top ateşi tekniği" diğer bir yeniliktir. O güne kadar saldırının düzenleneceği bölgede önceden yapılan keşif araştırmalarına gerek kalmamıştır.

Başka bir yenilikte, o güne kadar görülmemiş ölçüde Hava Kuvvetlerinin saldırıya katılmış olmasıdır. Uçaklar sayede muharebe öncesinde ve esnasında keşif yapmakla yetinmemişler, bombardıman ve yer saldırısı görevleri üstlenmişlerdir.

26 Eylül 2016 Pazartesi

"Günün sözü", her iki Dünya savaşı arasında ki bağlantıya vurgu yapıyor!

A.J.P. Taylor, blokta daha önce değindiğimiz, "2. Dünya Savaşı'nın kökenleri başlıklı kitabında, 1. Dünya Savaşı'nın, 2. Dünya Savaşı'nı açıkladığını vurgular.

Hatta, 1. Dünya Savaşı'nın, ikincinin nedeni olduğunu yazar. İtiraf edeyim, askeri tarihle ilgilenmeye başladığımda, benim de ilk önce ve en çok 2. Dünya Savaşı çekmişti. Tabii ki, bunda, eldeki görsel ve yazılı malzemenin çokluğu, o tarihlerde (1980'ler) hayatta olan bir çok savaşa katılmış askerle yapılan röportajlar, savaşın politik etkilerinin devam etmesi gibi güncel etken rol oynuyordu.

Zamanla, özellikle, 1. Dünya Savaşı'nın 100. yıl kutlamaları yaklaştıkça ve yüksek lisans çalışmam nedeniyle, 19. yüzyıl askeri tarihi ile araştırma yaptıkça, (19. yüzyılda ki teknolojik ve askeri gelişmelerin 1. Dünya Savaşı'na etkisi büyük!) aslında, 1. Dünya Savaşı'nın önemini ve doğurduğu sonuçları fark etmeye başladım.

Her iki savaş arasında bir neden-sonuç ilişkisi olduğu kesin. Aralarında ki küresel açıdan politik, sosyal ve ekonomik bağlantılar çok yönlü ve derin.

Sözü A.J.P. Taylor'a bırakalım:

"Almanya, İkinci Savaş'ta, birincisinin hükümlerini bozmak ve savaşı takiben kurulan düzeni yıkmak için savaşmıştır."

diyen, yazara, sanırım, her askeri tarih meraklısı katılır.

Bu arada, özellikle vurgulamak isterim ki, "Her iki savaşın çıkış nedeni olarak, Almanya'nın agresifliğini gösterenlere katılmıyorum." Çünkü, herşeyden önce, 2 Dünya Savaşı'nın çıkışını bu kadar kolay açıklamak mümkün değildir.

Neyse, önemli olan, 1. Dünya Savaşı tarihini ve hatta öncesini, gözardı etmeyin.

A.J.P. Taylor hakkında diğer yazılar:
A.J.P. Taylor

13 Haziran 2016 Pazartesi

Günün kitabı: Teşkilat-ı Mahsusa tarihi / Cilt I: 1914-1916 / Ahmet Tetik

Bugünkü kitabımız, Türkiye İş Bankası Kültür yayınlarından, Haziran 2014 tarihinde piyasaya sunulmuş. Yazarı Dr. Ahmet Tetik, 1958 doğumlu ve Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünden doktorasını alan yazar, özellikle 1. Dünya Savaşı askeri tarihi hakkında bir çok eser vermiş.

-Kızılay ve Kızılhaç belgeleriyle Osmanlılara karşı işlenen savaş suçları (1911-1921)
-Halep Sığınma Evi (1921-1927)
-Batı Rumeli'yi nasıl kaybettik? / Fevzi çakmak (Ahmet Tetik'in derlemesi)
benim bulabildiğim eserleri.

Teşkilat-ı Mahsusa, son bir kaç sene öncesine kadar, çok az sözü edilen bir mevzuydu. Son yıllarda yayınlanan bir kaç anı kitabı ile yavaş yavaş gündeme gelen bu konu, ilk defa, tamamıyla arşiv belgelerine dayanılarak, derlenen bir kitaba konu oluyor. Yazar, Genelkurmay ATESE Başkanlığında arşiv şube müdürlüğü yapmış.

İstihbarat, karşı-istihbarat, propaganda, suikast, vb. daha bir çok faaliyeti örgütleyen, bu gizli servisin kuruluş tarihi bile tam olarak bilinmemektedir. Ağustos 114 tarihinde, resmi bir örgüt kimliğine kavuşan örgüt, teoride, 1. Dünya Savaşı'nın bitişi ile faaliyetlerine son verse de, Kurtuluş Savaşımız esnasında, faaldi.

Yazar, bu ilk ciltte, örgütün, İspanya-Fas, Trablusgarp, Rusya, İran ve Kafkas cephesinde ki faaliyetlerini anlatmış. Cephe gerisinde ki faaliyetlerin, cephede elde zafer veya yenilgilerde ne kadar önem taşıdığını düşünürsek, kaçırılmaması gereken bir eser.

Sunuş yazısı haricinde, 6 ana bölümden oluşan kitap, toplamda 500 sayfa ve satış fiyatı 30.- TL.

Her ne kadar, tarihi irdelerken, sadece arşivlere dayanılarak, (bir nevi, "arşiv fetişisti" olarak) yorum yapmamak gerektiği, gerçeğini unutmayalım. Ancak,"Teşkilat-ı Mahsusa" konusunda, bu eser ile çok büyük bir eksikliğin kapandığı da bir gerçek.

Büyük bir merakla, 2. ve 3. ciltleri bekliyorum.






13 Nisan 2016 Çarşamba

Günün kitabı: Lawrence Efsanesi / Orhan Koloğlu

Bugün tanıtmak istediğim kitap, ünlü gazeteci-yazar Orhan Koloğlu’nun Yeditepe Yayınları’ndan piyasaya verilen son eseri. Yazar, “Lawrence Efsanesi” başlığıyla, yakın tarihimize damgasını vurmuş en önemli düşman karakterlerinden birisinin hayatı ve kişiliğini konu edinmiş. 1. Dünya Savaşı’nda, sadece bizde değil, Arap, İngiliz ve Fransız tarihinde kendisine, aslında hak ettiğinden çok daha fazla bir yer isim ve yer edinmiş bu karakter hakkında yazılanları bir kaç dilde araştıran Koloğlu, anlatılanların ne kadarının gerçek, ne kadarının efsane olduğunu saptamaya çalışmış.


Mart 2016 tarihinde piyasaya çıkan 224 sayfalık kitap, 15 bölümden oluşuyor. “Bibliyografya” ve “dizin” bölümleri haricindekiler, şu başlıklar altında toplanmış:

-Bireysel değil, toplumsal bakış
-Lawrence’in yaşamı, kişiliği
-Hicaz demiryolu
-İyi Türk
-Kutûl-Amâre sendromu
-Lawrence cephede (!)
-Medeniyete karşı bedevi
-Çöl ekonomisi ve talan
-Altının dinamizmi
-Marjinal savaşçılar
-İkili oyunlar
-ÇirkinTürk
-Eşcinsel ve Sado-Mazoşist
-Propagandanın gücü
-Lawrence’in tasfiyesi


Başlıklardan da anlaşılabileceği gibi, Koloğlu, sadece farklı kaynaklardan yararlanmamış; aynı zamanda, Lawrence’i sadece kişisel olarak değil, politik, ekonomik ve uluslarası politika boyutunda incelemiş. Özellikle vurguladığı bir olgu, bizim her zaman çok zayıf olduğumuz, iç ve dış propaganda yoluyla, bir Lawrence efsanesinin yaratılması olmuş.

Orhan Koloğlu, çok sayıda ülkenin yabancı kaynakları incelerken,  5 yabancı dil bilmesinin faydasını çok görmüş. Yıllarca yaptığı gazetecilik faaliyetinin yanında, yurt dışında “Tanıtma ve Basın Ataşesi” olarak çalışan Koloğlu, çok sayıda kitabı ve tarih dergilerinde sürekli çıkan yazılarıyla, ülkemiz tarihçileri arasında, tartışılmaz bir yere sahip.

Satış fiyatı 20.- TL olan kitap, sadece askeri tarihe ilgi duyanlara değil, yakın tarihimizle ilgilenen her tarih okuyucusuna hitap ediyor.

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

4 Nisan 2016 Pazartesi

Günün kitabı: Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya / Erich von Falkenhayn

Bugünkü kitap köşemizde, „Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya / Erich von Falkenhayn“ başlıklı kitaba yer veriyoruz.
İz Yayıncılık tarafından 2012 yılında piyasaya verilen kitap 216 sayfa. Kitabın ilk tercümesini, ülkemizde modern askeri tarih öncüsü olarak kabul edilen, Kurmay Albay Bursalı Mehmet Nihat tarafından gerçekleştirmiş. (Maalesef, tarihi hakkında herhangi bir bilgi yok.) Yayına hazırlayan Faruk Yılmaz, "sunuş" kısmında, Osmanlıca'dan Türkçe'ye ikinci bir tercüme yapmanın gerektiğini özellikle vurguluyor ki, şahsen ben, bilhassa genç nesiller açısından bunu kaçınılmaz görüyorum.
(Gerek Faruk Yılmaz, gerekse orijinal eserleri "derleme ve sadeleştirme" konusunu şu yazıda değinmiştik:

Faruk Yılmaz ve sadeleştirme!

Kitabın orijinali, "die Oberste Heeresleitung: 1914-1916 in İhren wichtigsten Entschliessungen" (Genelkurmay Başkanlığı: 1914-1916 yılları arasında verilen en önemli kararlar çerçevesinde!) başlığıyla, 1920 yılında basılmış. İçinde, maalesef, Türkçe tercümesinde yer almayan 12 adet harita var. İlgilenenler için linki:
"Falkenhayn'ın anıları" kitabının Almanca orijinali

Kitapta yer alan beklenmedik sürpriz bilgi ise, ülkemizin ilk modern askeri tarihçisi, "Bursalı Mehmet Nihat bey" hakkında ki bölüm. 1886-1928 yılları arasında yaşayan Mehmet Nihat bey, ülkemizde, ilk defa bilimsel metotlarla askeri tarih araştırmaları yaparak, kısa hayatına bir çok eser sığdırmıştır. (Şahsı ve eserlerine, ayrı bir yazıda değinmek gerekir!)

Kitapta, "Bursalı Mehmet Nihat bey", „Sunuş", "Mütercimin Önsözü“ ve „Erich von Falkenhayn kimdir?“ kısımları haricinde, 9 ana bölüm var.

-1914-1916 yıllarında Alman ordusu başkomutanlığı kararları
-1914 Eylül ortalarında durum
-İzer ve Luç çarpışmaları
-1914-1915 arası dönem
-Gorlice-Tarnow yarması ve sonuçları
-1914 yazında Rusya'ya karşı harekât ve denizaltı savaşının ertelenmesi
-1916 sonbaharında Batıda yarma teşebbüsü ve Sırbistan seferi
-1915 sonu ve 1916 başı
-1916 çarpışması

Kitabın sonunda yer alan, "Ek" bölümünde, "Kuvvetlerin mukayesesi" adı altında, Doğu ve Batı cephelerinde savaşan Alman - Rus ve Avusturya/Macaristan kuvvetlerinin dökümü yapılmış. Batı cephesi dökümünde, tablonun başına, "Almanlar" ve "Düşmanlar" tanımlamalarını eklemeyi unutmuşlar.

Kitabın tercümesi ve sunumunda benim gözüme tek çarpan eksiklik, orijinal eserde yer alan krokilere ve son sayfalarında yer alan haritalara yer verilmemesi. Daha önce, başka tercüme edilmiş eserler içinde yazmıştım, askeri tarih incelemelerinin "olmazsa olmazı" görsel malzemelerdir. Stratejik ve taktik bazda alınan kararları ve muharebelerle, savaşın gelişimini izleyebilmenin birincil koşulu budur.

İlgilenen arkadaşlar için, orijinal kitabın taranmış halini bulabileceğiniz linki ekliyorum. Kitabın sonunda 7 harita var. Bölümlerin arasına eklenmiş 5 haritanın/krokinin sayfa sayılarını da "İçindekiler" (İnhaltsverzeichnis) kısmının son sayfasında bulabilirsiniz.

"Falkenhayn'ın anıları" kitabının orijinal taraması

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

27 Aralık 2015 Pazar

Günün kitabı: Irak'ta Türk Ordusu (1914 - 1918)

Bugünkü kitabımızın içeriği farklı. Konusu, “askeri tarih” yayınları arasında, çoğu zaman göz ardı edilen ya da kısa bölümlerle değinilen orduların organizasyonu ve lojistiği.

Lojistik konulu bir ödev yazarken keşfettiğim, kitabın ismi, “Irak'ta Türk Ordusu(1914 - 1918)“. Yazarı Orhan Avcı olan kitap, Vadi Yayınları tarafından 2004 yılında piyasaya verilmiş. Toplamda 333 sayfadan oluşuyor.

Orhan Avcı’nın, 1997 yılında, Hacetepe Üniversite, Atatürk İlkeleri ve Inkılâp Tarihi Enstitüsü’nde verdiği doktora tezinin, ana bölümlerinden ortaya çıkan bir eser.


Orhan Avcı, doktora çalışmasında, 1. Dünya Savaşı boyunca, Irak cephesinde görev yapan, Türk ordusunun organizasyonunu ve 4 yıl boyunca geçirdiği gelişmeleri incelemiş.


Askeri teşkilatın genel yapısı, gerçekten çok değişik açılardan ele alınmış. Sadece orduyu oluşturan birimleri değil, lojistik başta olmak üzere, cephe gerisinde, görev alan tüm askeri birimler kitabın konusuna dahil edilmiş. Bunun yanında, askeri birimlerle irtibat ve alışveriş içinde olan sivil kurumlar ve bunların gelişimi farklı bölümlerde incelenmiş, bunların savaşın getirdiği etkiler karşısında ki tepkileri örneklerle açıklanmış.

Genel olarak, muharebe veya harekâtları değil, cephe gerisini, oldukça geniş ve ayrıntılı bir biçimde ele alan bir kitap.

Napolyon’un, „Her ordu, midesiyle yürür!“ sözünü hatırlatıp, başta lojistik olmak üzere, askeri ve sivil kurum ve oluşumları, 1. Dünya Savaşı’nda Irak cephesi bağlamında ele alan bu kitabı herkese tavsiye ederim.

Not: Herhangi bir muharebenin gelişimini anlatan eserler kadar, akıcı olmasa da, askeri tarih kütüphanesinde bulunması gereken bir doktora çalışması.

29 Kasım 2015 Pazar

Günün kitabı: Irak Seferi ve Esaret / Charles V.F. Townshend


Bugün tanıtmak istediğim kitabın adı, “Irak Seferi ve Esaret”, yazarı İngiliz komutan Charles V.F. Townshend. Kitap, Yeditepe Yayınevi’nin „Anı dizisi“ serisinde basılmış.

Osmanlı Ordusunun, 1. Dünya Savaşı'nda kazandığı iki büyük zafer vardır. Birincisi Çanakkale zaferi, diğeri ise, Kütü'l-Amare kuşatmasıdır. Çanakkale zaferini çok kişi bilir. Ancak Kütü'l Amare zaferi, maalesef, karanlıkta kalmıştır.

İngilizler “Mezopotamya Seferi” adı verdikleri Irak cephesinde, Osmanlı'ya karşı birçok muharebede üstünlük elde etmiş olmalarına rağmen, en son yapmış oldukları Selmanipak taarruzuyla birlikte zor duruma düşmüş ve Kütü'l Amare kuşatmasıyla birlikte de büyük bir mağlubiyet yaşamışlardır.
1. Dünya Savaşı'nın başında, İngiliz ordusu, Osmanlı İmparatorluğunun savaş ilanından hemen sonra, Kasım 1914'te Basra'yı işgal etti.
Bu, tabii ki, İngiliz Genelkurmay'ı tarafından önceden hazırlanmış "olası harekâtlardan" birisiydi ve başlıca 2 amacı vardı.
Birisi, her geçen gün, ekonomide ve savaş araçlarının (bilhassa, savaş gemilerinin!) kullanımında hayati bir önem kazanan, petrolün, ana kaynaklarından birisi olan Orta Doğu petrollerini ele geçirmek, diğeri ise,  İngiliz İmparatorluğunun mücevheri konumunda ki, Hindistan yolunun denetimini garanti altına almaktı.
1915'te Tümgeneral Townshend komutasındaki 6. Hint Tümeni, planın geri kalanını tamamlamak üzere Mezopotamya Seferi'ni başlattı. Amaç Selmanıpâk üzerinden Bağdat'a ilerleyerek bölgenin hâkimiyetini kısa sürede ele geçirmekti.
İlk çatışma ve muharebelerden, kendi beklentilerinden daha fazla başarı elde ederek, hızlı bir biçimde ilerleyen İngiliz ordusu, Selmanıpâk yakınlarında mevzilenen 6. Ordu karşısında yenilgiye uğradı ve  Kût-ül-amare'ye çekilmek zorunda kaldı.
Altıncı Ordunun komutanı Goltz Paşa idi. Ancak, Batı İran’da ki gelişmeler nedeniyle, sık sık komutayı Nureddin Paşa'ya bırakmaktaydı. Geri çekilen İngilizleri takip etmekte geç kalan, Nureddin Paşa’nın yerine Enver Paşa’nın akrabası olan Halil paşa atandı.
Kuşatma esnasında, İngilizlerin yolladığı bir çok destek kuvvetini mağlup etmeyi becerdi. Özellikle, su ve yiyecek sıkıntısı çeken, kuşatılmış İngiliz ordusu 29 Nisan 1916'da teslim oldu.
Osmanlı Devleti'nin, Çanakkale'nin yanı sıra, İngiliz ordusunu yenilgiye uğrattığı ikinci cephe Kût-ül-Amare oldu.
General Townshend, orijinal ismi, "My campaign in Mesopotamia" olan bu kitabı, 1920 yılında yayımlayarak, mağlubiyetini ve İstanbul’da geçirdiği esaret hayatını, belgeledi.
1921'de Askerî Tarih Encümeni tarafından notlandırılarak Türkçeye çevrilmiş olan kitabın , Yeditepe Yayınları'ndan çıkan 2007 baskısı, 696 sayfa ve fiyatı da 22,50 TL.

Bu arada, 2012 yılında, İş Bankası Kültür Yayınları Anı dizisinde, yeni bir baskısı daha çıktı.

Başlığı  biraz değiştirmişler.

Mezopotamya Seferim: Kurna, Kütülamare ve Selmanıpak Muharebeleri

Kitabın sayfa sayısı artarak, 736 sayfaya çıkmış. Fiyatı 24.- TL.

Not: İş Bankası Kültür Yayınları’nda çıkan eser, doğrudan, İngilizce’den tercüme edilmiş.

Bir gün birisi, okursa, bir yorum ekler, umarım.

8 Eylül 2015 Salı

Günün kitabı:Hazin Savaş 1914 - 1918 / Niall Ferguson

Piyasaya yeni çıkan kitaplardan biri: 

Niall Ferguson tarafından yazılan, "Hazin Savaş, 1914- 1918", Nurettin Elhüseyni'nin tercümesiyle Yapı Kredi Yayınları'ndan piyasaya verildi. 

Niall Ferguson, son 15 yılın en popüler tarihçilerinden birisi, kimilerine göre, birincisi. 2004 yılında, Time dergisi tarafından  "Dünya'da ki en etkili 100 kişi" arasında gösterilmesi sanırım, daha fazla açıklamayı gereksiz kılar.




İlk olarak 1998 yılında yazdığı, "the pity of war" (hazin savaş) kitabı ile ünlü olmuştu. Dilimize, diğerleri gibi, Yapı Kredi Yayınları tarafından kazandırılan bu kitabında, savaşın çıkmasına, Almanya'nın değil, Britanya İmparatorluğu'nun politikasının neden olduğunu iddia eder.

Diğer taraftan, Britanya İmparatorluğu savaşa katılmasaydı, savaşı Almanya'nın kazanacağını ve bunun orta vadeli politik sonucu olarak, Nazilerin ve Hitler'in iktadara gelemeyeceğini vurgular.

Askeri açıdan ise, Britanya İmparatorluğu'nun katıldığı savaşı aslında, Alman ordusunun kaybetmediğini, Ludendorff başta olmak üzere, Alman üst komuta düzeyinin teslimiyetçi yaklaşımını neden olarak ortaya atar.

Görüldüğü gibi, bir çok açıdan, değişik görüşler ortaya atarak, kelimenin tam anlamıyla, tozu dumana katmış bu kitabı gecikerek de olsa, dilimizde okuma imkanına kavuştuk.

Dilimizde, 624 sayfaya sığmış olan bu kitap, şimdiden bir başvuru eseri olarak, konuya ilgi duyan herkesin kütüphanesinde yer almalı. Uluslararası politika ve askeri tarihi, harmanlayan değerli bir eser.
(Oxford, Harvard, Cambridge gibi üniversitelerin, yetiştirdikleri tarihçiler aracılığıyla, Dünya tarihini hangi bakış açılarından yazdırdıkları ve tarih yazımını yönlendirdikleri başka bir konu!)

Doğrusu, ben, Niall Ferguson serisine (Yapı Kredi, yazarın kitaplarını, gayri resmide olsa, bir seri halinde yayınlıyor.) neden bu kitapla başlanmadığını, anlamadım.

2015 yılının ikinci yarısında değil, 2014 başlarında (1. Dünya Savaşı'nın başlamasının 100. yıl anmaları bağlamında!) piyasaya verilmesi gereken bir kitap. Buna da şükür, kitap özürlü ülkemde. Teşekkürler, Yapı Kredi Yayınları!

27 Temmuz 2015 Pazartesi

Günün kitabı: Der erste Weltkrieg / Die 101 wichtigsten Fragen / Gerd Krumeich

Bugün, Almanca kitaplar serimize bir tane daha ekliyoruz.

Gerd Krumeich’ın yazdığı “Der erste Weltkrieg / Die 101 wichtigsten Fragen” (1.Dünya Savaşı / 101 önemli soru) isimli kitap, C.H.Beck isimli yayınevinin, “Wissen” (Bilgi) alt başlığı altında yayınlanmış.

Bu cep kitabı formatında ki, 155 sayfalık kitabın basım tarihi 2014. Benim elimdeki kopya, aynı yıl içinde  ki 2. baskı.

Bloğu ,ilk defa okuyanlar için kısa bir bilgi:

Almanya’da,   bu “cep kitapları” serisi, çok tutulur. Ele aldığı konuları, “az ve öz” diyebileceğimiz bir yaklaşımla irdeler. 100-150 sayfa arasında, kolay bir dille ve akıcı bir anlatımla, fazla derine inmeden, bir nevi “başvuru kitabı” niteliğindedir. Ancak, bazı konuları irdelerken, konunun içeriği gereği, okuyucuyu zorlayan bölümlere rastlanır. Bunun yanında, yazarın anlatım/yazım dilinin önemini de, göz ardı edemeyiz.

Hem formatı, hem de bu format sayesinde, düşük fiyatı nedeniyle çok tutulan bir seridir. (E-kitabın, Almanya’da da hızla yayılmasına rağmen!)

Gerd Krumeich, Düsseldorf Heinrich Heine üniversitesinde görevli. Uzmanlık alanı olan 1.Dünya Savaşı hakkında bir çok eseri var. Bunların arasında en önemlisi, “1.Dünya Savaşı Ansiklopedisi”’dir. (Irına Renz ve Gerhard Hirschfeld ile birlikte hazırladıkları bir eserdir.)

Beck yayınevi, konuyu 101 soruda ele alan bir uygulama yapmayı tercih etmiş. Sorunlar gruplar halinde, belirli konuları incelemek amacıyla sorulmuş ve kendi içlerinde tutarlı bir biçimde birbirlerini tamamlıyorlar.



Kitabın içinde ki 4 adet harita son sayfalarda yer almaktadır.

Kitap, kısa bir önsöz ile başlayıp, 7 ana bölüme ayrılmış.

-Savaş öncesi ve “Haziran krizi” 13-32
-Büyük katliam                                 33-60
-Savaşta politika                              61-79
-Cephe ve cephe gerisi                80-98
-Kültür                                                 99-117
-Teknik ve ticaret                            118-135
-Savaşın sonu ve sonuçları          136-154

Fiyatı bu seride ki tüm kitaplar gibi, 8,95 Avro.

7 Mayıs 2015 Perşembe

Günün kitabı: Marne 1914 / Osprey / İş Bankası askeri tarih dizisi

İş Bankası Osprey tarih dizisinden “Marne 1914” isimli kitap, Kahraman Şakul'un tercümesi ile bu yılın Nisan ayında piyasaya verilmiş. Orijinali 2010 yılında basılan kitap, Fransız askeri tarihi uzmanı Ian Summer tarafından hazırlanmış, Graham Turner çizimleri ile donatılmış. Bazı tarihçiler tarafından, “1. Dünya Savaşı’nı şekillendiren”  muharebe olarak değerlendirilen, 1.Marne muharebesi hakkında, okunması gereken bir kitap.

Kitap, doğal olarak, ünlü, “Schlieffen Planı”’nı da irdelediğinden, askeri tarih meraklılarının kaçırmaması gerekir.
İçindekiler:

-Açılış hamleleri

-Kronoloji

-Hasım komutanlar

-Hasım kuvvetler

-Muharebe cetvelleri

-Hasımların planları

-Marne meydan muharebesi

-Muharebenin ardından

-Muharebe meydanının bugünkü hali

-Kaynakça

-Dizin

İş Bankası’nın Osprey tarih dizisinden çıkan 20. kitap olarak,96 sayfalık içeriği, fotoğrafları, üç boyutluya yakın, açıklamalı çok sayıda haritası ile belli bir seviyenin altına inmeyen, klasik bir Osprey kitabı.
Kitap, 1. Dünya Savaşı’nın 100. yılını anma kutlamaları bağlamında, 2014 yılında, hele, Eylül 2014 tarihinde piyasaya verilseydi, çok anlamlı olurdu. (“Bulmuş, bunuyor”, gibi oldu!)

Kişisel olarak, Graham Turner benim favori çizerim değildir, ama, kalitesi ile kendisini kabule ettirmiş bir çizeri eleştirmek bana düşmez. Kahraman hocamızın, ünvânı belli, tercüme için teşekkürler, ancak, benim, “daha fazla öz-Türkçe” kelimeler takıntım, devam ediyor.
OspreyAskeriTarihdizisi
Gününkitabı

7 Nisan 2015 Salı

Günün kitabı: Der erste Weltkrieg / Volker Berghahn!

Bugünkü kitap tanıtımımızda bir değişiklik yapıyor ve konuyu 2. Dünya Savaşı’ndan, 1. Dünya Savaşı’na çeviriyoruz.
Kitap, bu sefer Almanca dilinde yazılmış ve yazarı Volker Berghahn.
„Der erste Weltkrieg „ (1. Dünya Savaşı) isimli kitap, C.H. Beck yayınevinin „Bilgi“ serisinden, 2003 yılında basılmış. Benim elimdeki kopya 5. basımı olan 2014 yılına ait.
Diğer basımları, 2003, 2004, 2006, 2009 yıllarında gerçekleştirilmiş olan kitap, 110 sayfadan oluşmuş.



„Seçilmiş edebiyat“ ismi altında, okunması tavsiye edilen kitaplar bölümü ve „Kişi listesi“ kitabın sonunda ki 5 sayfaya dağıtılmış.
Kitabın ilk baskıları 5 bölümden oluşurken, elimde ki son baskıya, 1. Dünya Savaşı’nın başlamasının 100. yılı nedeniyle, 6. bir bölüm daha eklenmiş.
Bu bölümün ismi: „Güncel tartışmalar ışığında: Savaşın nedenleri ve 1914 yılında savaşın başlaması“
Diğer bölümler:

-1. Dünya Savaşı ve bedeli

-1. Dünya Savaşı’nın başlaması

-„Kuşbakışı“ ile 1. Dünya Savaşı:

Strateji, Diplomasi ve hedefleri

-„Halkın gözünden“ 1. Dünya Savaşı

Cephe ve cephe gerisi

-Kaybedenler ve galipler
Volker Berghahn, New York Columbia Üniversitesinde görevli. Uzmanlık alanı, 19. ve 20. yüzyıllarda, Alman ve Avrupa tarihi. Kendisi, „Modern Alman ve Transatlantik Tarih“ konusunda ders veriyor. „Çelik miğfer“ (1966), Tirpitz planı“(1971), „Alman İmparatorluğu“ (1994) yazdığı kitaplar arasında.
Kitap cep formatında ve fiyatı, bu seride, her zaman olduğu gibi, 8,95 €.

30 Mart 2015 Pazartesi

Günün kitabı: Son Haçlı Seferi: Kuma gömülen İmparatorluk / Kress von Kressenstein

Orijinal başlığı "Mit den Türken zum Suezkanal" (Türklerle birlikte Süveyş Kanalına) olan, 1938 baskısı kitabın tercümesi Tahir Balaban tarafından yapılmış. Kitap, Yeditepe Yayınevi tarafından 2007 yılında piyasaya sunulmuş ve 264 sayfadan oluşuyor.



Yazarın ünvanı ve göbek adı Friedrich Siegmund Georg Freiherr Kreß von Kressenstein 1870 - 1948 yılları arasında yaşamış ve I. Dünya Savaşı sırasında Alman İmparatorluğu ordusunda görev yapmış bir generaldir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Ordusu‘na danışmanlık yapmak üzere gelen Alman askeri misyonunun bir parçası oldu.


1888 yılında Bavyera ordusuna katıldı. 1.Dünya Savaşı esnasında Kasım 1914 - Aralık 1917 tarihleri arasında Filistin cephesinde 8.Ordu‘da görev yapmıştır. Alman Genelkurmayı’nın, Mısır’da ki Britanya birliklerinden bir kısmının, Batı Cephesi’ne gönderilmesini önlemek amacıyla, Osmanlı Genelkurmayı’na dikte ettirdiği, Birinci ve İkinci Kanal Harekâtı‘nı yönetti.


Başarısızlığa mahkum her iki saldırıdan sonra, savunmaya geçen 8. Orduda, Birinci ve İkinci Gazze Muharebeleri esnasında komuta kademesinde görev almış ve önemli kararlar vermiştir. Gazze Savunmaları'nda gösterdiği başarılardan dolayı kendisine Pour le Mérit madalyası verilmiştir. 1929'da Alman Ordusu'ndan emekli olduktan sonra, otobiyografisini yazmıştır.

Kressenstein hatıratında, Osmanlı ordusunda kolordu ve ordu komutanı olarak katıldığı Sina ve Filistin cephesinde ki gelişmelere dair, bir çok soruya cevap vermeye çalışmış.

Kanal Harekatı'na girişen Osmanlı ordusunun durumu neydi? Kanal harekatı gerekli miydi?
Gazze muharebeleri ve Sina Cephesi'nde neler yaşandı? Cemal Paşa'nın Suriye ve Çevresindeki hatalı yaklaşımları nelerdi? gibi bir çok soruya, doğal olarak kendi tecrübelerinden ve bakış açısından yola çıkarak, ancak, aynı zamanda, mümkün olduğu kadar objektif davranmaya çalışarak, cevaplar vermiş.

Askeri strateji yanında, konunun beşeri yönünü de ihmal etmemiş.

Arapların Osmanlı'ya bakışları, Tük Genelkurmayında görev alan Alman subayların düşüncelerini, savaş boyunca Türk subaylarla Alman subaylar arasındaki sorunlu ilişkilere de geniş bir yer vermiş.

Ayrıca, özellikle Filistin bölgesinin coğrafi özelliklerini, etnik çeşitliliğini, siyasî durumunu, çölde yaşayan göçebelerin gündelik yaşantıları ve âdetlerini akıcı bir üslup ve edebî bir dille anlatmaktadır.

Askeri tarihe ilgi duyan herkesin ve 1. Dünya Savaşı ile ilgilenenlerin kaçırmaması gereken bir eser.

28 Ocak 2015 Çarşamba

Obüs'ün tanımı ve kullanım biçimi!

"Obüs"'ü en basit anlamda "ağır top" olarak nitelendirebiliriz.
Askerlikte toplar, "namlu uzunluğu"'nun, "namlu çapı"'na olan oranı göz önüne alınarak sınıflandırılırlar.
Bu oranı 20'den küçük olanlar havan,
20 ile 30 arası olanlar obüs,
30'dan büyük olanlar top olarak tanımlanırlar.
Top mermisinin ucunda tapa denilen bir bölüm vardır. Tapa, merminin istendiği zamanda patlamasını sağlar.
Tapanın türüne göre bazı mermiler hedefe çarptığı zaman, bazıları hedefe çarpmadan hemen önce, bazıları da hedefin içine saplandığı anda patlar.
Havanlarda tapa denilen bölüm tek bir parçadan oluşurken, top ve obüslerde bu bir kaç parçadan oluşmaktadır.

Obüsler, "üst açı grubu" olarak isimlendirilen topçu silahlarındandır. 45 dereceden büyük açılarda, atış yapabilen silahlar, hem daha uzun namluya sahiptirler, hem de namluların çapı daha büyüktür.
Bu daha büyük (bazen aynı zamanda uzun olan) yani tapa kısmında daha çok barut içeren bir mermiyi ateşleme kapasitesine sahip olmak demektir.
Üst açı grubuna sahip topçu silahlarının en büyük özelliği, atıştan sonra yaylı bir yörünge oluşturmalarıdır.
Bu sayede, saldırıya kalkacak olan bir ordu, saldırı öncesi "hazırlık bombardımanı"nda, düşmanın savunma siperlerini vurur.
Yani, öncelikle, bir saldırı silahıdır. Savunma amaçlı kullanıldığında, saldırıya geçen düşman birliklerini topa tutar.
Her iki halde de, savaş alanından mümkün olduğu kadar geride mevzilendirilir ve hedefine isabetli bir atış yapabilmek için kendisine gerekli koordinatları veren bir "gözcüye" ihtiyaç duyar.