Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

lojistik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
lojistik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2017 Cumartesi

Barbarossa Harekâtı'nın ilk 3 ayında Luftwaffe ve tank tümenlerinin yaşadığı lojistik sorunlar!

"Blitzkrieg" konsepti anlatılırken, çoğu zaman, Luftwaffe'nin, panzer tümenlerine verdiği yakın ateş desteği ile lojistiğin ve bu görevi yerine getiren birimlerin önemi göz ardı edilir. Bu her iki birimin önemi, Doğu cephesinin ilk 3 ayı incelenince, daha bariz bir biçimde ortaya çıkar. 
Barbarossa Harekâtı'nın, özellikle ilk 3 ayı içerisinde, Alman Panzer tümenleri günde 50 mili (80 kilometre) geride bırakırken, en büyük sorunları yakıt ikmaliydi. Her ne kadar her tümen kendi organizasyonu içinde, ikmal araçlarına sahiptiyse de, yarma harekâtları esnasında gerçekleşen çarpışmalar, sürekli bir yakıt ve mühimmat ihtiyacı doğuruyordu. Ayrıca, komutanlarını kaybeden veya birliklerinden ayrı düşen Sovyet askerlerinin, Batı ve Güney Avrupalı düşmanlarının tersine, inatla savunmaya devam etmeleri, hesaplanandan daha fazla ikmal ihtiyacı doğurmuştu. Kötü yollar, ikmal araçlarının çoğunun bizzat kendilerinin tamire ihtiyaç duymasına yol açıp, tankları takipten etmelerini engelliyordu. Direniş sonucu kaybedilen ve hareketsiz kalan ikmal aracı sayısı da giderek artınca, ilerleyen tank tümenlerinin ikmal sorununa tek çözüm, Hava Kuvvetlerinin ikmal uçaklarıydı.

1940 Batı seferinde bu görevlerini başarıyla yerine getiren Hava Kuvvetlerinin karşısına hiç beklemedikleri bir engel çıktı. Düşman hatlarına büyük bir başarıyla yarıp, hızla ilerleyen panzer tümenleri sayesinde, cephenin 1.600 kilometreyi aşan bir genişliği yanında gün geçtikçe artan bir derinliğe sahip olması. Bu genişlik ve derinliğe sahip bir cephenin farklı bölgelerinde ilerleyen tank tümenlerinin hepsine gereken ikmali sağlamak tüm lojistik organizasyonu, düşman direnişine bile gerek kalmadan çok zorluyordu.


Almanların "Tante Ju" ("Teyze Ju"), Müttefiklerin "Iron Annie" (Demir Annie) adını taktıkları nakliye uçakları, her ne kadar Almanlar göklere çok kısa sürede hakim olmuşlarsa da, avcı uçaklarının eskortuna gerek duyuyordu. Bu görevlerinin yanında, avcı uçaklarını çok daha yıpratan bir başka bir eskort görevi, Ju-52, Stuka pike bombardıman uçaklarını korumakla ilgiliydi.



Bu pike bombardıman uçakları, tank tümenlerinin sık sık ihtiyaç duyduğu, "uçan topçu" görevlerini yerine getirmekte cephe genişledikçe ve derinleştikçe zorlanıyorlardı. Diğer bir deyişle, Luftwaffe gerek ikmal gerekse ateş desteği konusunda nereye yetişeceğini şaşırmıştı. Uçakların ve pilotların sayısı sınırlı olduğu gibi, her ikisinin de bakım, tamir ve molaya ihtiyaçları vardı. Hızla doğuya doğru ilerleyen tank tümenlerinin menzil alanlarından çıkmalarına izin vermemesi gereken Luftwaffe birlikleri, sürekli olarak, Almanya'da ki ana bakım ve depolardan uzaklaşmaktaydılar. Görev süreleri durmadan uzayan ve sıklaşan uçakların bakım, tamir ve mühimmat ihtiyaçları buna paralel olarak durmadan artıyordu. Harekât öncesinde yapılan planlamalarda öngörülenden çok daha fazla sayıda malzemenin, işgal sırasında imha edilen tren ve yol altyapısı eksikliği nedeniyle, Almanya'dan daha çok sayıda uçakla, giderek daha uzak bir mesafeye, daha sık nakliyesi gerekiyordu.
Luftwaffe personeli ağaç kütüklerinden bir korugan inşasında

Diğer tarafta, Sovyet Hava Kuvvetleri, her ne kadar savaşın ilk ayında yaklaşık olarak 5.000 adet uçak kaybetmesine rağmen, neredeyse sonu olmayan bir üretim ve destek zincirine sahipti. Bunda, savaşın başından itibaren Ural dağlarının doğusuna taşınan savaş sanayisi hayati bir role sahipti. Söz konusu fabrikalar, Alman bombardıman uçaklarının menzili dışında kaldıklarından, hiç bir engelle karşılaşmadan üretimlerine devam edebiliyorlardı. Diğer taraftan, üretilen yeni uçak tipleri, gerek avcı gerekse bombardıman kategorisinde, Alman uçakları ile boy ölçüşebilecek teknolojideydiler.
(Sadece, yeni pilotların yeni uçaklara alışmaları için biraz zaman gerekiyordu ki, bu savaşın ilk yılında, Sovyet havacılarının verdiği kayıpların, belli bir düzeyin altına inmesini engelleyen, en önemli unsur olacaktı.)


Bu lojistik sorunları Yıldırım Savaşı konseptinin iki ana unsurunu oluşturan panzer tümenleri ile onlara çabuk ve etkili bir ateş gücü desteği sağlayan Luftwaffe'nin kombine operasyonlarını aksatarak, harekâtın planlara uygun bir biçimde ilerlemesini yavaşlatmıştır. Bunun Sovyetlere faydası, yedeklerin seferberliği için zaman kazanmaları ve farklı bölgelerde birden fazla direniş hattı oluşturmaları şeklinde kendini göstermiştir.

27 Aralık 2015 Pazar

Günün kitabı: Irak'ta Türk Ordusu (1914 - 1918)

Bugünkü kitabımızın içeriği farklı. Konusu, “askeri tarih” yayınları arasında, çoğu zaman göz ardı edilen ya da kısa bölümlerle değinilen orduların organizasyonu ve lojistiği.

Lojistik konulu bir ödev yazarken keşfettiğim, kitabın ismi, “Irak'ta Türk Ordusu(1914 - 1918)“. Yazarı Orhan Avcı olan kitap, Vadi Yayınları tarafından 2004 yılında piyasaya verilmiş. Toplamda 333 sayfadan oluşuyor.

Orhan Avcı’nın, 1997 yılında, Hacetepe Üniversite, Atatürk İlkeleri ve Inkılâp Tarihi Enstitüsü’nde verdiği doktora tezinin, ana bölümlerinden ortaya çıkan bir eser.


Orhan Avcı, doktora çalışmasında, 1. Dünya Savaşı boyunca, Irak cephesinde görev yapan, Türk ordusunun organizasyonunu ve 4 yıl boyunca geçirdiği gelişmeleri incelemiş.


Askeri teşkilatın genel yapısı, gerçekten çok değişik açılardan ele alınmış. Sadece orduyu oluşturan birimleri değil, lojistik başta olmak üzere, cephe gerisinde, görev alan tüm askeri birimler kitabın konusuna dahil edilmiş. Bunun yanında, askeri birimlerle irtibat ve alışveriş içinde olan sivil kurumlar ve bunların gelişimi farklı bölümlerde incelenmiş, bunların savaşın getirdiği etkiler karşısında ki tepkileri örneklerle açıklanmış.

Genel olarak, muharebe veya harekâtları değil, cephe gerisini, oldukça geniş ve ayrıntılı bir biçimde ele alan bir kitap.

Napolyon’un, „Her ordu, midesiyle yürür!“ sözünü hatırlatıp, başta lojistik olmak üzere, askeri ve sivil kurum ve oluşumları, 1. Dünya Savaşı’nda Irak cephesi bağlamında ele alan bu kitabı herkese tavsiye ederim.

Not: Herhangi bir muharebenin gelişimini anlatan eserler kadar, akıcı olmasa da, askeri tarih kütüphanesinde bulunması gereken bir doktora çalışması.