Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

20. yüzyıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20. yüzyıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2017 Salı

Günün kitabı: Savaşın generalleri / Generallerin savaşı / Bekir Bülend Özsoy

Günün kitabında, Bekir Bülend Özsoy’un yazdığı ve Vahdet Narin’in hazırladığı, “Savaşın Generalleri / Generallerin Savaşı” isimli kitaba yer veriyoruz.
E Yayınları’ndan çıkan kitap, 1 Eylül 2015 basımı, 255 sayfa ve satış fiyatı 20.- TL.
Kitabın tanıtım yazısından:
“Bekir Bülend Özsoy ikinci kitabı ile yeniden okuyucusuyla buluşuyor. Her savaş içinde askerler düşmanla savaşır diye bilirdik. Bu tam doğru değil. Çoğunda askerler en amansız savaşlarını kendi saflarında yapıyorlar. Bu kitap işte bu gerçeği kaynakları ile ortaya koymayı amaçlıyor. Okuyucuyu tarihin içerisinde dolaştırarak, olayları ve arkasındaki kaprisleri anlatmayı amaçlıyor, savaşın generalleri ile generallerin savaşı arasındaki yorumu siz okuyuculara bırakıyor.”

Yazar, kitabın başında ki, “Teşekkür” yazısında, “tarihçi” olmadığını, olsa olsa, “iyi bir tarih okuyucusu olduğunu” vurgulayarak, okuyucunun beklentilerini yüksek tutmasını engellediği gibi, toplumumuzda, son 10-15 yıldır  hâkim olan, “yüksek ego” hastalığına kapılmayan bir karaktere sahip olduğunun mesajını veriyor.
Ülkemizde, “iyi bir tarih okuyucusu” çok sayıda insan olduğunu, ancak, ”okuduklarından yola çıkarak yazma” girişiminde bulunanların azlığını göz önüne alırsak, kitabın biz, “amatör savaş tarihçileri” arasında ayrı bir yeri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu noktadan yola çıkan yazar, akıcı ve bilgi dolu bir eser vermiş. Okunması kolay ve sık sık gülümseten bir anlatım dili var.
2. Dünya Savaşı’na damgasını vurmuş 13 generali, ayrı ayrı bölümlerde ele almış. Konu gereği, bölümler içinde, başka generallerle karşılaştırmalar yapmış. Her bir generali anlatırken, sadece konu olanın biyografik geçmişine odaklanmak yerine, içinde bulunduğu dönemin asker, sosyal ve ekonomik koşullarını da değerlendirmiş. Diğer bir deyişle, “ağacı” anlatırken, “ormanı” göz ardı etmek hatasına düşmemiş.
Bölümler:
“Önsöz ve “yayıncının notu” kısımlarından sonra,
-Orde Charles Wingate
-Omar Bradley
-Dwight Eisenhower
-George S. Patton
-Archibald Wavell
-Heinz Guderian
-Georgy Zhukov
-Isoroku Yamamoto
-Erwin Rommel
-George Catlett Marshall
Diğerleri:
-Walther Model
-William Slim
-Albert Kesserling
Doğal olarak, herkes, kendi ilgi alanından yola çıkarak, “şu veya bu” generalin eksikliğinden bahsedebilir. Tüm generalleri kapsamak zaten imkansız; kimbilir, belki ileride yazar aynı konuda, ikinci bir kitap bile yayınlayabilir.
Neredeyse, kaçınılmaz olarak, her kitapta göze çarpan, imla hataları sıkça yer alıyor. Ama, buna kıyasla, beni daha çok rahatsız eden , yazarın, konuyla bağlantılı olarak, ordumuza getirdiği  sık ve alaylı bir  dilde yazdığı iğnelemeler. Nedense, yazar, ordumuzun subaylarını ve organizasyon yapısı ile savaş performansını Amerikan, Sovyet, İngiliz ve Alman orduları ile sürekli bir karşılaştırma ve bu bağlamda küçük görme eğiliminde. Sözü edilen orduların beşeri ve ekonomik kaynakları ile askeri geçmişleri (son 2 yüzyılda!) göz önüne alınırsa, karşılaştırmanın anlamsızlığı ortaya çıkar.
Tüm bu unsurlar bir kenara bırakıldığında, bugüne kadar, 2. Dünya Savaşı hakkında çok sayıda kitap okumuş arkadaşlar, “Öğrenecek ne kaldı!” demesinler. Hem şaşırırlar, hem de unuttuklarını fark bile etmedikleri bazı bilgileri tazelerler.

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

10 Şubat 2017 Cuma

Günün kitabı: Osmanlı deniz harekâtı / 1911 - 18 / Osprey / İş Bankası askeri tarih dizisi

İş Bankası Kültür Yayınları, Osprey askeri tarih dizisinden çıkan son kitap, "Osmanlı deniz harekâtı / 1911 - 18" başlığını taşıyor. Serinin 24. kitabı, Ocak 2016 tarihinde piyasaya verilmiş. Orijinali, "Ottoman navy warships 1914 - 1918" olan kitap, Osprey yayıncılığın, "New Vanguard" isimli serisine ait bir yayın.


Söz konusu seri, savaş araçları, gemiler ve top benzeri ağır silahlar üzerine uzmanlaşmış yayınlar sunmakta. İş Bankası Kültür Yayınları, Osprey yayıncılığın, farklı serilerinden seçtikleri kitapları, "Osprey askeri tarih dizisi" alt başlığı altında, tek bir dizide topluyorlar. Ülkemiz koşullarında ticari açıdan zorunlu ve doğru bir karar.
Kitabın orijinali bilgileri ile karşılaştırma yaparken, hemen göze çarpan, bir farklılık, Türkçe baskıda, tarihin 3 yıl daha uzatılmış olması.

Çevirmen olarak, Emir Yener gözükmesine rağmen, aslında, kitabın önemli bir bölümünü yeniden yazdığı okundukça anlaşılıyor. Orijinal kitapla karşılaştırınca, yeni bir bölüm eklediğini ve şahsi arşivinden çok sayıda görsel malzeme kullandığını saptadım. Neden Türkçe baskıda kendisinin sadece, "çevirmen" olarak sunulduğunu anlamış değilim.
Kitabın içeriğine dönersek, sadece bizim değil, Dünya askeri tarih literatüründe, çok ender rastlanan bir konuyu içeriyor.

Klasik, Osprey formasyonu içerisinde hazırlanmış olan kitabın, "İçindekiler" kısmı:

-Giriş
-Yeni bir donanma arayışı 1898 - 1911
-Trablusgarp ve Balkan savaşları
-Birinci Dünya Savaşı
-Kaynakça
-Dizi
bölümlerinden oluşuyor.

Tarihçilerin çoğu tarafından, bir "kara imparatorluğu" olarak nitelendirilen Osmanlı imparatorluğu donanması, 19. yüzyılın ikinci yarısında, sultan Abdülaziz önderliğinde, bir modernleşme harekâtı yaşamıştır.

Gerek ekonomik, gerekse sultan II. Abdülhamid'in, "donanma" kurumuna, şüpheci yaklaşımı nedeniyle, ara verilen bu "modernleşme" harekâtı, 1897 yılında ki, Osmanlı-Yunan savaşı sonrasında devam etmiştir.

Kitap, konuyu bu tarihten itibaren ele alıp, 3 farklı savaş boyunca (Trablusgarp, Balkan ve 1. Dünya Savaşı), farklı açılardan inceliyor.

Sadece, savaş gemilerinin tipleri ve muharebelerde gösterdikleri faaliyetler açısından değil,

teknoloji transferi, donanmanın ekonomiye maliyeti, lojistiği, kara harekâtlarına, stratejik  ve taktik katkıları gibi, bir çok unsuru, akıcı bir dille bize sunmuş.


64 sayfalık kitabın satış fiyatı, 22.- TL. Kendi alanında bir ilk olan bu eser, her askeri tarih okuyucusunun kütüphanesinde yer almalı. Ayrıca, gösterdiği özel çaba ve katkılardan dolayı, Emir Yener'e, hepimiz teşekkür borçluyuz.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
İlginizi çekebilecek diğer Osprey Askeri Tarih Dizisi haberleri:
OspreyAskeriTarihdizisi

23 Ekim 2016 Pazar

Günün filmi: USS İndianapolis / Men of Courage / 2016

Bugün tanıtacağım film, vizyona yeni girdi sayılır.

İsmi, "USS İndianapolis / Men of Courage" ({United States Ship: Amerika Birleşik [Devletleri] Gemisi)} İndianapolis / Cesur Adamlar) 

Filmin senaryosu, 2. Dünya Savaşı'nda, Pasifik cephesinde geçen gerçek bir trajediye dayanıyor. USS Indianapolis, ABD Deniz Kuvvetlerine ait Portland sınıfı savaş gemisiydi. Kuzey Mariana Adalarında yer alan Tinian'daki ABD Hava Üssüne Japonyaya atılan ilk atom bombasının kritik parçalarını teslim etmekle görevlendirilir. Bu sınıfa dahil olan gemiler, özellikle denizaltı saldırılarından korunmak için, eskortsuz göreve gönderilmezken, "çok gizli" niteliği taşıyan bu görevi tek başına gerçekleştirmek zorundadır.



Dönüş yolunda bir Japon denizaltısı tarafından 2 torpido ile batırılır. 1.196 kişilik mürettebattan 300 tanesi, 12 dakika içerisinde batan gemi ile birlikte sulara gömüldü. 
Saldırıdan kurtulan 896 denizci, sürekli  köpekbalığı  saldırısı altında 5 gün boyunca, kurtarılmayı bekledi. Görevinin çok gizli olması nedeni ile seyir bilgileri hiçbir üsse bildirilmediğinden, kurtarma bu kadar gecikir. Sonuçta, 316 denizci hayatta kaldı.
2. Dünya Savaşı'nda ve tüm tarihi boyunca, ABD Donanmasının bugüne kadar en büyük kaybı olarak kayıtlara geçen, bu olayı anlatan film, yarı belgesel nitelikte.

Başrollerinde, Nicholas Cage ve Tom Sizemore'un oynadığı filmde, aslında, bir çok karakter olayların gelişiminde ön plana çıkıyor. 2016 yapımı, 128 dakikalık film, yeni vizyona girdi. Savaş sahnelerinden çok, savaş esnasında askerlere odaklanan bir yapım olarak, özellikle yarı/belgesel yapımları sevenlere tavsiye ederim. Türkçe altyazılı olarak, İnternette bulmak mümkün.

Daha fazla bilgi almak isteyenler için IMDB sayfası:

USS İndianapolis

Not: Filmin bir kaç sahnesinde, Japonların az bilinen "Kaiten" intihar torpidolarına değinilmiş.


23 Eylül 2016 Cuma

Günün kitabı: KUNU-Rİ (KORE) MUHAREBELERİ VE GERİ ÇEKİLMELER (26.XI.1950-24.I.1951) / Bahtiyar YALTA

Daha önce farklı bir şekilde, ilk defa, yazarı tanıyan ve kitabı okuyan üyelerimizin yazdıklarını bire bir yansıtarak, tanıttığımız kitabın ayrıntılı künyesi:

KUNU-Rİ (KORE) MUHAREBELERİ VE GERİ ÇEKİLMELER (26.XI.1950-24.I.1951) , XVI. Dizi-Sayı 102, 2005 basımı, 848 sayfa, Yazarı Bahtiyar YALTA


Kitabın tanıtımından:

Halkın çektiği acılar, katlandığı sıkıntılar, uğradığı kayıplar ve vuruşan askerlerin fedakârlıkları ile kayıpları... Onca kan, onca gözyaşı ve bir ülkenin yerle bir olması... Barışın, dostluğun, kültür ile uygarlığın ve eşitlikle zenginliğin değerini savaşmış askerler kadar kimse bilemez. Türk askerinin gösterdiği başarıların değerini de kamuoyu tam olarak bilememiştir. Kore gazisi olan yazarın bizzat tutuğu günlüklerden, vuruşanlardan ve savaşı yönetenlerin anılarından yararlanarak kaleme aldığı bu benzersiz eser, "Kutup Yıldızı" olarak ünlenen Türk Tugayının stratejik bir mihver üzerinde, çok hareketli ve çok sert geçen Kore Kunu-ri Muharebeleri ile iki büyük çekilmesinin hikayesidir.

İÇİNDEKİLER:
"ÖNSÖZ
KISALTMALAR
TAKTİK İŞARETLERİ
KAYNAKÇA
KRONOLOJİ
TÜRK TUGAYI’NIN KOMUTA YERLERİ
TEŞEKKÜR
BİRİNCİ BÖLÜM
TAŞLAR YERİNDEN OYNAYINCA

I.              DÜNYA EGEMENLİĞİ ÇABALARI
II.            BARIŞ VE YAYILMA
III.           KORE YARIMADASI ÜZERİNDE HESAPLAR
IV.           ABD’NE SALDIRI
V.            İKTİDAR VE MUHALEFET
VI.           TUGAYIN OLUŞTURULMASI
VII.         KORE’YE HAREKET
VIII.        KORE’YE VAKTİNDE VARABİLECEK MİYİZ?

İKİNCİ BÖLÜM
ORTADOĞU’DAN UZAKDOĞU’YA

I.              İSKENDERUN’DAN PORT SAİD’E
II.            PORT SAİD’DEN ADEN’E
III.           ADEN’DEN KOLOMBO’YA (SRİLANKA)
IV.           KOLOMBO’DAN SİNGAPUR’A
V.            SİNGAPUR’DAN PUSAN’A
               
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KORE’Yİ TANIYALIM

I.              KORE’NİN TARİHİ (Özet)
II.            KORE COĞRAFYASI (Özet)
III.           KORE’NİN JEOPOLİTİĞİ (Özet)
IV.           KORE’NİN GRÎ YÜZÜ
V.            TEAGU’DAKİ GÜNLERİMİZ
VI.           ALAYIN LAĞV EDİLMESİ
VII.         KUTUP YILDIZI

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
AŞAMADAN AŞAMAYA BİR SAVAŞ
I.              KORE’Yİ BÖLER MİSİNİZ?
II.            KORE SAVAŞI’NIN AŞAMALARI
III.           CCF’NİN KORE’DE BMK’LERİ İLE SAVAŞA TUTUŞMASI
               
BEŞİNCİ BÖLÜM
ADIM ADIM SAVAŞA DOĞRU

I.              TÜRK TUGAYI KUZEY KORE’DE
II.            ÇETELERLE VURUŞMA
III.           CHOTAN’DAN KUNU-Rİ’YE
IV.           KUNU-Rİ’DEYİZ
V.            BÜYÜK TAARRUZDAN ÖNCE TARAFLARIN KUVVETLERİ
VI.           I. PİYADE TABURUNDA SUBAY TOPLANTILARI
VII.         CEPHEDE BİR ŞEYLER OLUYOR
VIII.        25. PİYADE TÜMENİNİ DESTEKLEYEN TOPÇUMUZ

ALTINCI BÖLÜM
SAVAŞ GÖREVİ

I.              TÜRK TUGAYINA SAVAŞ GÖREVİ VERİLİYOR
II.            KUNU-Rİ TOKCHON YÜRÜYÜŞÜNÜN PLÂNLANMASI
III.           TUGAYIN KUNU-Rİ-TOKCHON YÜRÜYÜŞÜ
IV.           WAWON-SOCHONG YÜRÜYÜŞÜ
V.            NE YAPMALI
VI.           IX. KOLORDUDAN TUGAYA GELEN EMİR
VII.         TUGAYIN WAWON’A ÇEKİLMESİ
               
YEDİNCİ BÖLÜM
KUNU-Rİ MUHAREBELERİ

I.              KARİLLYONG BASKINI
II.            WAWON MUHAREBESİ
III.           TUGAYIN WAWON’DAN SİNNİM-Nİ’YE ÇEKİLMESİ
IV.           TUGAY ARTÇISININ MUHAREBESİ
V.            SİNNİM-Nİ HATTINDA MEVZİLENME
VI.           SİNNİM-Nİ BASKINI
VII.         SİNNİM-Nİ’DE VURUŞANLAR
VIII.        KAECHON’DA SIKINTILI ZOR SAATLER
IX.           2. PİYADE TÜMENİ İLE TÜRK TUGAYI’NIN  İLİŞKİLERİ
X.            ATEŞİ KESİN
XI.          SİNNİM-Nİ’YE KARŞI TAARRUZ
XII.        SİNNİM-Nİ’DEN KAECHON’A ÇEKİLME
XIII.       KAECHON’DAN EMİRSİZ ÇEKİLMELER
XIV.       KAECHON’DAN EMİRLE ÇEKİLENLER
XV.        TÜRKLERLE AMERİKALILAR SAVAŞTA
XVI.       TÜRK TUGAY KARARGÂHI
XVII.      HA ELLİBİN! HA BEŞBİN!
XVIII.    TUGAY ARTÇISI’NIN MUHAREBESİ VE ÇEKİLMESİ
XIX.       YONGBONG-Nİ ÇEMBERİ
XX.        YONGBONG-Nİ ÇEMBERİNDEN ÇIKIŞ

SEKİZİNCİ BÖLÜM
BMK’NİN İKİ BÜYÜK ÇEKİLMESİ

I.              İLK BÜYÜK GERİ ÇEKİLME
II.            TÜRK TUGAYI’NIN BİRİNCİ BÜYÜK ÇEKİLMESİ 
III.           SOSA-Rİ’DE BİR HAFTA
IV.           TÜRK TUGAYI KUMPO YARIMADASINDA
V.            BMK’NİN İKİNCİ BÜYÜK ÇEKİLMESİ
VI.           TÜRK TUGAYININ İKİNCİ BÜYÜK ÇEKİLMESİ

DOKUZUNCU BÖLÜM
ÇATIDAKİ BUNALIM

I.              KORE’DE EN KARANLIK GÜNLER
II.            KORE’DE BUNALIM EN YÜKSEK NOKTADA
III.           SAVAŞIN DÖNÜM NOKTASINA DOĞRU
IV.           TÜRK TUGAYI’NA KEŞİF GÖREVİ VERİLİYOR

DİZİN"

Ülkemizin yakın tarihine ilgi duyanların ve askeri tarih meraklılarının kaçırmamaları gereken bir eser.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

20 Eylül 2016 Salı

Günün kitabı: KUNU-Rİ (KORE) MUHAREBELERİ VE GERİ ÇEKİLMELER (26.XI.1950-24.I.1951) / Bahtiyar YALTA

Kitap tanıtımlarımda, doğal olarak, okuduğum veya yeni aldığım kitapları tanıtıyorum. (Bazen, blog üyelerimizin kendi tanıtımları oluyor!)

Bugün, bir istisna yapıp, daha elime bile geçmeyen bir kitabı tanıtmak istiyorum. Tanıtım içinde, grubumuzun üyeleri tarafından yapılan yorumlar ekliyorum. Bence, bir kitap için en iyi tavsiye, sizinle aynı ilgi alanını paylaşan kişi ve kişilerin, bahsi geçen kitap hakkında yaptıkları yorumlardır. Hele, bir de, bu örnekte olduğu gibi, yazarı bizzat tanımışlarsa; daha fazla düşünmeyin, kitabı alın! 

Sözünü ettiğimiz eser, Bahtiyar Yalta'nın eseri olan, "KUNU-Rİ (KORE) MUHAREBELERİ VE GERİ ÇEKİLMELER (26.XI.1950-24.I.1951)"



2005 basımı, 848 sayfalık kitap, Türk Tarih Kurumu tarafından basılmış.

Kitabın konusu, isminden de anlaşıldığı üzere, ülkemizin de katıldığı Kore Savaşı ve 26 Kasım 1950 tarihinde gerçekleşen tarihi Kunu-ri Muharebeleri.

Tanıtımı üyelerimizin yorumlarına bırakalım:

Erhan Çiftçi: "Bahtiyar Yalta ile tanışmak, mülakat yapma imkanı bulmuştum. Geçtiğimiz Temmuz ayı sonunda vefat etmiş kendisi. 15 Temmuz olaylarından dolayı hiç haberimiz olmadı maalesef. Mekanı cennet olsun. Askerliği çok iyi bilen bir kurmay subaydı. Talay Aydemir olayları esnasında Harp Okulu'nda tabur komutanı olduğu için kurmay binbaşıyken emekli edildi. 1947 neşetlidir. Kore'de de ilk tugayda 4'üncü Bölük'te görev yapmıştı teğmen olarak. Kore Savaşı üzerine yazdığı kitap tartışmasız en iyisidir alanında. 900 sayfayı bir solukta okutur insana. Çok büyük bir kayıp gerçekten."

Mehmet Tanju Akad: "Kore ile ilgili Tahsin Yazıcı'nın, Celal Dora'nın ve Genelkurmay'ın kitaplarını okumuştum. Fakat olayı çözmem Bahtiyar Yalta'nın kitabıyla mümkün oldu. Niçin olduğunu kitabı okuyunca anlarsınız. Harika bir kitap. Dora Kunuri olayını anlaşılmaz kılmış, Yazıcı ordunun şerefini hem sahada hem de kitapta korumuş ama bunun için yeterince açık olamamış, Genelkurmay ise bazı şeyleri genel geçmişti. Yalta'da her şey apaçık ortaya çıktığı gibi, olayların akış şekli de kavranıyor. Keşke emekli edilmeseydi de orduya sahip çıksaydı."

Erhan Çiftçi: "Kore Savaşı'nda 1. Tugay'da Yazıcı-Dora çekişmesini Tahsin Yazıcı kitabında hassaten ele almaya çalıştım. Üzerinde pek durulmayan fakat çok önemli bir olaydır. Bu çekişme ve Dora'nın Kunuri'den "kaçışı" hakkında Tahsin Yazıcı'nın kendisinden ve kendisi ile beraber Seoul'e kadar çekilen subaylardan istediği savunmaların belgelerini de ilk kez yayınlamak bana kısmet olmuştu. Kitapta çok sayıda belgeye yer vermeye çalıştım. Türk askerî tarihinin en hazin olaylarından biridir bana göre. Bir alay komutanı alayına bağlı taburlardan birini düşman çemberi içerisinde kaderine terk ederek geri çekilmek istemiş, kendisine kalması telkin edilince de bunu dinlemeyerek cephe alanını terk etmiştir. Bunun dışında, Yalta'nın kitabı Kore'de sadece Kunuri Muharebeleri'ni ve çekilme safhasını ele alıyor maalesef. Ama gerçekten çok iyi hikâye etmiştir o süreci. Kore'deki genel panorama ile ilgili en iyi çalışma ise Turgut Sunalp'in raporudur. Bir kurmay ancak bu kadar künhüne inebilir savaştaki doğru ve yanlışların. Savaşın hemen sonrasında Hizmete Özel basıldığı için bulmak kolay olmuyor ne yazık ki. Ama Sunalp'in tespitleri muazzamdır. "

Gürsel Göncü: "Yalta'nın kitabı Kunuri'yle ilgili tek "harp tarihi" çalışması. Zira sadece göz tanıklığına değil, aynı zamanda o korkunç günler boyunca bizzat aldığı notlara dayanıyor. Bununla da kalmıyor. Geri çekilme sırasında kendisinin bulunmadığı noktalarda görev yapan ve hayatta kalan hem subay hem erlere, daha tugay gemide dönüş yolundayken tanık olduklarını yazmalarını istiyor (Maalesef bu belgelerin bir kısmı Talat Aydemir hadiseleri sırasında evi basıldığında tarumar oluyor). Kısacası, olaylardan sonra oturup Türk usulü "hatırat" veya "resmi rapor" yazmış değildir. Ayrıca Talat Aydemir darbe girişimlerine dair kitabı hazırlamış, yayınevine vermişti. Umarım kısa zamanda basılır. Tarihin bir cilvesi, 15 Temmuz akşamı rahatsızlandı ve darbe girişiminin duyulmasından birkaç saat öncesinde yoğun bakıma kaldırıldı. Müstesna bir insan, müstesna bir askerdi."

Sanırım, bu yorumlar bile, kitabı almaya yeter...

Not: (Grup herkese açık olduğundan, tekrardan her birinden izin alma gereği duymadım.)
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

4 Ağustos 2016 Perşembe

13. SS Hançer Dağ Tümeni bölüm 2!

Alman kaynaklarına göre, 1943 yılı itibariyle, tümen mevcudu, 21.065 askerden oluşmaktaydı. Bilhassa, Bosna-Hersek sınırları dahilinde, Sırplara karşı mücadelede, Hançer tümeni, başarı göstermiştir. Bu örnekten yola çıkarak, Haziran 1944 tarihinde, “Kama” adı verilen ikinci bir Müslüman tümeni kurulmuştur.

Ancak, 1944 yılının sonlarına doğru, Kızıl Ordu’nun, Yugoslavya topraklarında ilerlemeye başlaması ile, Hançer tümeninden firar eden asker sayısı artmaya başlayınca, bu yeni kurulmakta olan tümenin, daha tam mevcuduna ulaşmadan, Hançer tümeni ile birleştirilmesi planlanmıştır.

Ancak, Kama tümeninde ki bazı Hırvat subayların organize ettiği başarısız bir ayaklanma denemesi sonucunda, bu fikirden vazgeçilmiş ve Eylül/Ekim 1944 tarihlerinde her iki tümen lağvedilmiştir.




Bu kısa derlemeden de anlaşılacağı gibi, “Müslüman SS tümeni”, üst komuta ve eğitici subay kademesi Alman ve Hırvat subaylardan oluşan, ağırlıklı olarak Müslüman askerlerin oluşturduğu bir askeri birlikti. 

Kuruluş nedeni, savaşta beklenenden fazla kayba uğrayan Alman ordusunun, işgal ettiği toprakları, kendilerine sempati duyan yerel halktan derlediği silahlı güçler aracılığıyla kontrol etme çabasıydı.


Şunu özellikle vurgulamak gerekir ki, Bosna Hersek’te, Arnavutluk’ta ve bu coğrafyada yaşayan Müslümanlar, Nazi ideolojisine duydukları sempatiden daha çok, Sırp ve Hırvat teröründen kurtulmak için bu oluşuma katılmışlardır.

Zaten, tümen dağıtıldıktan sonra da, birçoğu, Yugoslavya, tamamıyla Tito iktidarının kontrolüne geçene kadar, kendilerini savunmaya devam etmişlerdir.


Silahlı bir güç olarak, 2. Dünya Savaşı’nda ki faaliyetleri hem kısa süreli olmuş, hem de çok fazla bir başarı gösterememişlerdir. Bunun nedenleri bellidir.

- Askeri bir birlik olma süreci geç başlamıştır. (Yugoslavya Milletler topluluğu içinde, en son organize askeri güç olan grup Müslümanlardır.)


- Aldıkları eğitim yetersiz, teçhizat ve silahlar eski, lojistik destekleri zayıftı.


Kısacası, geç kalınmış, yukarıdan dikte edilmiş, kötü planlanmış ve az desteklenmiş bir askeri organizasyon idi.

Diğer taraftan, hiç olmazsa, savaşın son 1,5 yılında, kendi yaşam alanlarında, iyi/kötü kendilerini savunma imkânı bulmuşlardır.



Türk asıllılardan oluşan diğer bir SS - birliği olan, "Osttürkische Waffenverband der SS" (halk arasında bilinen adıyla Türkistan Lejyonu) başka bir yazının konusudur.

Kısa bir not:
Kudüs Müftüsü ’nün, bu birlik ile bağlantısı azdır. Nazi propagandası tarafından, Orta Doğu’da kullanılan ve bilinen bir isim olarak, müftü, yeni bir propaganda için kullanılmıştır.
Bu konuda, son 5 yıl içerisinde, 3 adet Almanca ve 1 adet İngilizce kitap yayınlanmıştır. Maalesef, gerek müftüyü, gerekse Müslümanları, Nazi ideolojisi ile birlikte, tam bir uyum içerisinde hareket eden unsurlar, olarak göstermeye çalışan, taraflı yayınlardır.

Fransız yazar Philip Mattar’ın yazdığı “Kudüs Müftüsü” isimli kitap, diğerlerine nazaran daha objektif olmaya çalışır.

3 Ağustos 2016 Çarşamba

13. SS Hançer Dağ Tümeni bölüm 1!

"13. SS Hançer Dağ Tümeni", 2. Dünya Savaşı esnasında, ağırlıklı olarak, Müslüman ve Boşnak'lardan oluşan ilk SS tümenidir.

İlk kurulduğu, 1940 yılında, Waffen-SS (kelime kelime tercümesi, “Silahlı-SS” olsa da, “silahlandırılmış-SS”, daha doğrusu “Askeri-SS” olarak tercüme edilebilir), her ne kadar, “ari ırk” ırkçı felsefesine dayalı olarak, Alman ve Alman asıllı gönüllülerden katılıma izin verdiyse de, savaşın gelişimi, bu “dogmatik” yaklaşımı değiştirdi.

Bilhassa 1942 yılından itibaren, Doğu cephesinde, Kızıl Ordu’ya karşı verilen yıpratma savaşı, çok sayıda Alman askerinin ölü ve yaralı olarak kaybına neden oldu. Bunun yanında, cephe gerisinde başlayan gerilla direnişi, çok sayıda askerin, cephede görev yapmasını engelliyordu.

Durmadan artan lojistik ihtiyacı, giderek uzayan ikmal mesafelerinde koruyacak asker ihtiyacı, önceden hesaba katılmamış başka bir sorundu.


Bunun yanında, işgal edilmiş tüm ülkelerde, “işbirlikçi” olarak ön plana çıkan gönüllülere, değişik askeri vazifeler verildi. Yerel polis ve tecrit kampı görevlisi şeklinde oluşumlarla başlayan bu süreç, bu ülke vatandaşları gönüllülerinden oluşan yeni Waffen-SS askeri tümenleriyle tepe noktasına ulaştı.

Nazi Almanya’sında, kişisel askeri ve politik hedefleriyle ön plana çıkan, Himmler, ağırlıklı olarak 1943 yılından itibaren, Alman asıllı olmayan gönüllülerden oluşan, yeni Waffen-SS tümenleri kurmak istiyordu.

Diğer taraftan, "Yugoslavya'nın işgalinden sonra kurulan Hırvat Devleti'nin gayrı resmi silahlı kuvveti olan, Ustaşa örgütünün, gerek Hırvatistan gerekse Bosna-Hersek topraklarında yaşayan Müslümanlara yönelik katliamları, orada görevli olan Alman komutan ve askerlerin bile tepkisini çekmeye başlamıştı.

Her ne kadar Hitler, bu “ari ırktan” olmayan “ikinci/aşağı sınıf” insanların, Alman ordusunda savaşmasını istemese de, özellikle Doğu cephesinde, Alman ordusunun verdiği kayıplar sonucunda, bu tarzda Waffen-SS tümenlerinin kurulmasına izin verdi.




Tüm bu tümenler arasında, Müslümanları ve özellikle Boşnakları ilgilendiren bir tanesi vardır ki, kuruluş emri, 10 Şubat 1943 tarihinde verilmiştir.

“Handschar”, (Hançer) ismi verilen, bu tümen, sadece, Boşnaklardan değil, aynı zamanda, Hırvatistan ve diğer “eski Yugoslavya” topraklarında yaşayan Müslümanların katılımı ile kurulmuştur. Üyeleri arasında, Arnavut Müslümanlarda vardır. (Hatta, bir Alman derneğinin iddiasına göre, Türkiye’de eğitilmiş silahlı bir grup bile, bu tümene katılmıştır. Ancak, söz konusu bu iddia, kanıtlanamamıştır.)

Tümene katılımın, “gönüllülerden” oluştuğu belirtilse de, hepimiz savaş zamanlarında, “zoraki gönüllü” kavramının ne anlama geldiğini biliriz. Ancak, eski Yugoslavya’da kurulan, diğer gruplarla karşılaştırıldığında, Hançer tümenine katılım oranının yüksek olduğunu görürüz. Bunun, birkaç nedeni vardır.



Herşeyden önce, Hırvatistan ve Sırbistan topraklarında yaşayan Müslümanlar, Sırpların kurduğu faşist Çetnik, komünist Partizan ve Hırvatların kurduğu Ustaşa gruplarının sürekli terörüne maruz kalmaktaydılar. Hayatlarını kurtarabilenler, özellikle, Ustaşa birliklerinde “askeri hizmete” zorlanıyorlardı.

Diğer taraftan, Almanlar, Bosna-Hersek için tam bir otonomi propagandası yapmaktaydılar. Son olarak da, özellikle Himmler, Yahudi ve komünizmin karşıtlığı nedeniyle İslamiyet ile Nasyonal Sosyalizm arasında, bazı benzerlikler olduğunu düşünmekteydi. Özellikle, Müslümanların gözünde, "şehitlik" mertebesinin neredeyse kutsal sayılabilecek bir konumda oluşu ve "savaş" olgusuna yaklaşımları, Himmler'in Müslümanlara sempati duymasını sağlayan en önemli unsurlardı. Bundan dolayı, kurulmakta olan, bu Hançer tümeni ile yakından ilgilenerek, Müslüman gönüllülere her türlü kolaylığın sağlanması emrini vermişti.


Tümenin, orijinal ismi, “13. Waffen-Gebirgs-Division der SS Handschar (Kroatische Nr.1)” idi. Bu ismi, 13. SS Hançer Dağ Tümeni (Hırvatistan No.1) olarak, tercüme edebiliriz. İsminden de anlaşıldığı gibi, Hırvatistan merkezli bir oluşum olması planlanmıştı. Ancak, gelişmeler, tümenin, neredeyse tamamının, tüm eski Yugoslavya’dan katılan Müslümanlardan oluşan, farklı bir statüye sahip olmasına neden oldu.

Üst düzey subay ve eğitmen kadrosunu Almanların oluşturduğu bu askeri oluşumda, Himmler’in tüm çabalarına rağmen, katı Prusya disiplini, eğitim ve toplumsal yaşamı çok farklı olan Boşnaklar ve Müslümanları huzursuz etti. 1943 Temmuz’un da, tümen, eğitim için güney Fransa’ya gönderildi.



Kimi kaynaklara göre, birlik içinde ki komünistlerin kışkırtması, kimi kaynaklara göre ise, yukarıda bahsi geçen, birlik içinde ki uyumsuzlukların, vatandan uzak kalmanın yarattığı hoşnutsuzlukla birleşmesi sonucunda, bir isyan çıkar. (İsyana katılan asker sayısında da belirsizlik var. 1000 sayısı veren de var, birkaç 100 ile sınırlandıranda!) Bu isyan esnasında, birkaç Alman subayı öldürülür ve 50 askerin kurşuna dizilmesi sonucunda isyan bastırılır. (Söz konusu rakamlar hakkında, maalesef, kesin bilgilere ulaşamadım!) Ancak, tümende ki moral neredeyse sıfıra iner.

Uzun süre, atıl kalan tümenin, tekrardan motive edilmesi, için, devreye, günümüzde sıkça sözü edilen Kudüs Müftüsü, Emin el-Hüseyin’in devreye girer. Ocak 1944 tarihinde, Kudüs Müftüsü birliği ziyaret eder. Yeniden moral bulan ve organize edilen Hançer tümeni, Şubat 1944 tarihinde, Bosna-Hersek’e sevk edilir ve kuruluş amacı olan, gerilla karşıtı mücadeleye başlar.

27 Haziran 2016 Pazartesi

Günün savaş filmi fragmanı: "Dunkirk" - Christopher Nolan yönetmenliğinde!

1940 Mayıs sonu - Haziran başında gerçekleştirilen Dunkirk tahliyesini anlatan bir film...Beklemeye değer...


25 Mayıs 2016 Çarşamba

1940 Batı / Fransa seferinde ki, "Dur!" emri!

İngiliz tarihçi Sir İan Kershaw'a göre, 1940 Mayıs Batı seferinde, Hitler'in verdiği "Dur!" emri, sadece İngiliz ordusunu değil, Winston Churchil'in politik kariyerini de kurtarmış. Sör'e göre, (Adamın ünvanını yazmazsak, ayıp olur!) eğer, BEF (British Expeditionary Force / Britanya Seferi Kuvveti) imha edilmiş olsaydı, çok büyük ihtimalle, Churchill görevden alınacaktı.

Yani, Hitler, hem İngiliz ordusunu, hem de en büyük düşmanlarından birisini kurtarmış. (Baş düşmanını değil!)

Alman askeri tarihçi (subay) Karl-Heinz-Freser'e göre, Hitler, ne tank tümenlerini korumak istiyordu; ne de İngiltere'nin bir barış teklifinde bulunmasına imkan vermek istiyordu.


Tek amacı, seferin başından beri kaybettiği (özellikle Guderian ve Rommel yüzünden) kontrolü, tekrardan ele geçirmekti.

Sedan alındıktan sonra, verdiği ilk "Dur!" emri, çoğu kimse tarafından bilinmez. Ama, başta Guderian olmak üzere, onun sağ kanadını korumakla yükümlü Rommel'le birlikte, cephede bulunan, Alman generaller, verilen emri kulak arkası etmişlerdir.


Hitler gibi, kontrol hastası bir diktatör, bunu asla affetmez. Generallerin şansı, harekâtın başarılı bir biçimde devam etmesidir. Ancak, son aşamaya gelindiğinde, Hitler, masaya vurarak, son sözün kendisinde olduğunu hatırlatmak için, Dunkerque önlerinde ki Alman kuvvetlerini durdurmuştur.



2 (Bazı kaynaklara göre 3 gün!) gün boyunca, Berlin'de ki Genelkurmay'da yapılan tartışmalar sonunda, Hitler, verdiği emrin yanlışlığını anlayarak, geri çekmiştir. Ancak, atı alan da, Kanalı geçmiştir.

Not: Bazı kaynaklara göre de, emri vermesini Kluge ile Rundstedt, tavsiye etmişlerdir.