Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

Majino Hattı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Majino Hattı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Mayıs 2017 Cumartesi

Majino Hattı 2!

1940 Batı seferi analizimize devam ediyoruz. Dün "Neden Müttefikler, özellikle Fransızlar bu kadar savunma ağırlıklı bir strateji izlediler?" sorusu bağlamında incelenmesi gereken en önemli öğelerden birisi olan, savaş öncesinde inşa edilen "Majino Hattı"'nı mercek altına almıştık. Bugün yazının ikinci kısmına yer verelim.
Küçük bir hatırlatma yapalım:


Sorulması gereken ilk ve can alıcı soru şu: Majino Hattı’nın amacı neydi?
Fransa’da sadece, askerler değil yıllanmış politikacılarda, Almanlar’ın intikam duygusu ile bir gün mutlaka yeniden saldırıya geçeceğini düşünüyorlardı. Hem, Fransız topraklarının tekrardan bir işgale uğramasını, hem de uzun süreli çatışmalar sonucunda tahrip olmasını engellemek için, “savaşı ülke sınırlarının dışında tutacak, ya da en azından sınırlarda karşılayacak, bir savunma sistemi” hazırlama düşüncesi, bir çok nedenden dolayı giderek popüler olmaya başladı. 1. Dünya Savaşı’nda bizzat cephede görev yapmış olan ve bu gerçeğin bilincinde olan bir çok düşük rütbeli subay, 1920’lerin ortasından itibaren, gelecek olan bir sonraki savaş için hazırlanmaya başladılar.


1920 yılında,mareşal Joffre, daha savaşın bitiminden 2 yıl gibi kısa bir süre sonra, Manş denizinden Alp dağlarına kadar uzanan güçlendirilmiş sığınaklardan oluşan bir savunma hattının kurulmasını öneren bir proje sundu. Birbirine yakın stratejik noktalara konumlandırılmış bu sığınaklarda, askeri birlikler hem ateş güçlerini, saldıran düşmana karşı koordine edebilecekler, hem de uygun zaman ve yerde karşı saldırılar düzenleyebileceklerdi. Özünde, savunma güvenliğini sağlayarak, saldırı ağırlıklı bir plandı.
Mareşalin projesi, “Verdün arslanı” olarak bilinen, mareşal Petain’în sunduğu proje karşısında, masadan kaldırıldı. Petain, Joffre’nin öngördüğü birbirinden ayrı güçlendirilmiş sığınaklar yerine, birbirine tünellerle bağlı kesintisiz bir müstahkem mevzi kurulmasını savunuyordu.
Uzun vadeli ana askeri strateji planlarında, tüm bu unsurları göz önüne alan Genelkurmay ve Savunma Bakanlığı, kurulacak olan bu tip bir savunma hattının, az sayıda askerle savunulacağını hesaplamıştı. Bu sayede, “elde kalan” diğer askerlerle kurulan birliklerle, farklı sınırlarda, farklı operatif saldırılar gerçekleştirilebileceği planlanıyordu.
Belirli dönemlerde, silah teknolojisinde ki gelişmeler ve kullanılan muharebe taktiklerine bağımlı olarak, ön plana çıkan savunma stratejileri vardır. Ülkeler, coğrafyalarına ve sahip oldukları, sosyo-ekonomik unsurlara bağlı olarak belirli ölçülerde, diğer bir deyişle, “moda olan” bu “yeni” stratejileri uygulamaya çalışırlar. Şunu asla unutmamak lazım ki, 1. Dünya Savaşı’nın yarattığı büyük insan kaybı ve getirdiği maddi ve manevi yıkımların tekrarını engellemek için, bir çok ülke, bu tip “birbirine bağlı, güçlendirilmiş müstahkem mevzilerden oluşan bir savunma hattı” kurma girişiminde bulunmuştur.

1930’ların ikinci yarısında, Almanya, Fransa sınırı boyunca, “Westwall” (Batı duvarı) inşa etmeye başlamış, 2. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında bu projeyi durdurmuştur. (Westwall’in inşa nedenleri arasında, ilk sırada, doğuda Polonya’ya saldıran bir Almanya’ya saldıran Fransa’nın durdurulması yatmaktadır!) 1944 yılından itibaren, Westwall, beklenen müttefik çıkarması nedeniyle, 1. DS. sonunda inşa edilmeye başlanan Siegfried hattı ile birleştirilmeye başlanmıştır.
Majino hattı, 1945 yılında, geri çekilen Alman orduları tarafından kısa bir süre, Müttefiklere karşı kullanılmak üzere hazırlanmıştır.
Bunker, vb. askeri terimlerle tanımlanan bu tip yapıların hepsinin inşasında güçlendirilmiş beton, demir, çimento, gibi malzemeler kullanılmakta ve mimarileri kullanım amaçları nedeniyle birbirine çok benzemektedir.
Temelde, “büyük korugan” ve “küçük korugan” şeklinde ikili bir ayırım vardır. İsminden de tahmin edilebileceği gibi, “büyük koruganlara” ağır ve orta kalibreli top ve toplar yerleştirilirken, “küçük koruganlara” makineli tüfek ve havan benzeri küçük kalibreli ve az yer kaplayan silahlarla donatılırdı.
“Büyük koruganlar”, birbirinden bağımsız ve patlamaya dayanıklı, 2 ayrı bölümden oluşurdu. Böylelikle, düşman askerleri ,bir bölümü işgal ederler veya imha ederlerse, diğeri savaşmaya devam edebilirdi.
Her ne kadar, hangi korugan tipinde, hangi çeşit ve kalibre silah bulunacağı “askeri talimatnamelerde” yazılıysa da, istihkâmcılar ve korugan personeli, koruganın savunmakla yükümlü olduğu arazi koşullarına uygun olarak gerekli gördükleri değişiklikleri yaparlardı. Her koruganın, belirli bir cephane ve erzak yedeği vardı. Böylelikle, her bir korugan kısa bir süre içinde olsa, bir nevi küçük karakol görevini üstlenebilirdi.
Majino hattında ki, küçük koruganların duvar ve tavanları 8,25 feet kalınlığındayken, büyükler 12 feet kalınlığındaydı. Yapılan hesaplamalara göre, 450 mm.'lik demiryolu toplarının mermilerine bile dayanabilecekleri hesaplanmıştı ve savaş onları haklı çıkardı.
O günün teknolojisi ve inşa edildiği coğrafi boyutları göz önüne alındığında, Majino hattı mimari açıdan devasa bir projedir. 2. Dünya Savaşı sonrası döneme damgasını vurmuş. Diğer bir çok ülkenin, Almanya, S.S.C.B., Çekoslovakya, Yunanistan, Türkiye (Çakmak hattı) benzeri savunma sistemleri kurmasına ön ayak olmuştur.
Peki, bu kadar para, emek, malzeme ve zaman harcanarak yaratılan bu savunma hattı, neden Fransa'nın 6 hafta içerisinde yenilmesine engel olamadı? Bu soruya cevap vermek için başka bir yazı gerekir.

10 Mayıs 2017 Çarşamba

Majino Hattı 1!

1940 Batı seferini analiz etmeye devam edelim. Bir önceki yazımızda, "Neden Müttefikler, özellikle Fransızlar bu kadar savunma ağırlıklı bir strateji izlediler?" sorusunu cevaplandırmaya çalışmıştık. Bu soru bağlamında incelenmesi gereken en önemli öğelerden birisi, savaş öncesinde inşa edilen "Majino Hattı"'dır.
1. Dünya Savaşı’na katılan çoğu üst düzey komutan, Müttefik Orduları Başkomutanı Ferdinand Foch’un ünlü sözüne katılmaktaydı. “Versay antlaşması ile sağlanan bir barış değil, sadece, 20 yıllık bir ateşkes idi.” Tarih gösterdi ki, General Foch’un öngörüsü, sadece 1 yıl gibi, çok küçük bir yanılgı payı ile gerçekleşti. (Versay anlaşması Kasım 1918’de imzalanırken, 2. Dünya Savaşı 01 Eylül 1939 tarihinde başladı.)


Sorulması gereken ilk ve can alıcı soru şu: Majino Hattı’nın amacı neydi?
Fransa’da sadece, askerler değil yıllanmış politikacılarda, Almanlar’ın intikam duygusu ile bir gün mutlaka yeniden saldırıya geçeceğini düşünüyorlardı. Hem, Fransız topraklarının tekrardan bir işgale uğramasını, hem de uzun süreli çatışmalar sonucunda tahrip olmasını engellemek için, “savaşı ülke sınırlarının dışında tutacak, ya da en azından sınırlarda karşılayacak, bir savunma sistemi” hazırlama düşüncesi, bir çok nedenden dolayı giderek popüler olmaya başladı. 1. Dünya Savaşı’nda bizzat cephede görev yapmış olan ve bu gerçeğin bilincinde olan bir çok düşük rütbeli subay, 1920’lerin ortasından itibaren, gelecek olan bir sonraki savaş için hazırlanmaya başladılar.
Majino hattını inşa edenlerin ilk amacı da, doğal olarak, Fransa’yı Almanya’dan gelecek saldırılardan korumaktı. Ancak, askeri strateji açısından ikinci bir fonksiyonu daha vardı ki, o da, Fransız ordusunun geri kalan birliklerine, ülkenin diğer sınırlarında (doğal olarak, Belçika!) taarruza geçebilecek hareket serbestliği sağlamaktı. Diğer bir deyişle, Almanya/Fransa sınırının güvende olduğu düşüncesiyle, Fransız genelkurmayı, elinde ki diğer birliklerle, saldırı amaçlı her türlü operasyonel harekâtı düzenleyebilecekti.


Gerek planlama, gerekse inşaat aşamasında, temel düşünce, çok sağlam ve güçlü silahlarla donanmış bir savunma sistemi yaratmaktı. Böylelikle, hem, mümkün olan en az sayıda asker ile savunulması sağlanacak, hem de bu savunma boyunca verilen kayıplar minimum düzeyde kalacaktı.
Majino hattı gibi, devasa bir savunma sistemini Fransa gibi büyük bir ülkeye kurdurtan ana neden, Almanya’dan gelecek saldırılardan korunmaktan önce, Fransa’nın bu olası saldırılara uzun süre göğüs gerecek insan gücüne sahip olmaması idi. 1. Dünya Savaşı’nda verilen erkek kayıpları sonrasında, Fransız nüfusunun artış hızı sürekli olarak, Almanya’nın gerisinde kalmıştı. Bunun etkileri, tüm sosyal ve ekonomik alanlarda, kendisini belli ediyordu. Orduda ki, asker sayısının, belli bir sınırı aşamaması, ülkenin, savunma güvenliğini, sürekli olarak, tehdit altında bırakıyordu. Ayrıca, ilerleyen yıllarla, askere alınacak olan ihtiyatların yaş ortalaması da durmadan yükselmekteydi. Bu, hem olası bir savaşta, ordunun muharebe alanlarında göstereceği direnci düşürmekte, hem de seferberlik süresinin uzamasına neden olmaktaydı. Ayrıca, ihtiyatların büyük bir kısmının, iş hayatlarının en verimli devirlerinde, askere çağırılmaları, cephe gerisinde ki, sivil üretime büyük bir darbe vuracaktı. Topyekun savaşta, bunun cepheye yansıyan etkileri, orta vadede bile felaket boyutlarına varabilirdi.
Fransa’nın nüfusu 40 milyon iken, Almanya 70 milyon insana sahipti. 1. Dünya Savaşı’nda Fransa askerlik yaşına gelen nüfusunun %10’unu kaybetti. (25-30 yaş arası nüfusun %29’unu) Romanya’dan sonra, bu tip bir demografik felaketi yaşayan 2. ülke idi. “Force multiplier” adı verilen bir “Güç arttırıcı” öğeye ihtiyaç duyan Fransa, bu konuda projeler üretilmesini istedi. Yapılan araştırmalar sonunda, 3 proje ön plana çıktı.


1-Majinot hattı,
2- De Gaulle tarafından sunulan “küçük ama vurucu gücü yüksek” zırhlı birliklerden oluşan bir ordu,
3-Stratejik noktalara kurulan, çok sağlam inşa edilmiş ve güçlü silahlara sahip kalelerden oluşan bir savunma ağı.
Fransa, sanayi üretimi açısından kendisinden her zaman üstün olan Almanya’dan, Ren bölgesini, Versay antlaşması ile alarak, bu üstünlüğe bir son verdiğini düşünmüştür. Ancak, kısa vadede, bunun sonucu, Almanya’nın savaş sonrası içine düştüğü ekonomik bunalımı daha da arttırarak, Almanların Fransızlara duyduğu nefreti arttırmak ve Hitler’in egemenliğinde, Nazilerin iktidara gelmesini sağlamak olmuştur. Uzun vadede ise, zaten, Nazi Almanya’sının, Ren bölgesini yeniden işgalini engelleyememiştir. (1935)
Askeri strateji açısından, Fransa’nın Ren bölgesini “Alman hakimiyetinden arındırılmış” bir bölge olarak tutmak istemesinin nedeni, olası bir savaşta, Alman saldırılarını, bu bölgede karşılamak istemesidir. Böylelikle, savaşın getirdiği yıkım, Alman topraklarında kalacaktı.
Ancak, ilerleyen yıllarda, gerek İngiltere gerekse A.B.D.’nin, Nazi Almanya’sına karşı izledikleri pasif politika nedeniyle giderek yalnızlaşan Fransa, saldırgan bir ezeli komşuyu en azından, sınırda durdurabilmek amacıyla, Majino Hattını inşa etmeye başladı.