Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

17. yüzyıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
17. yüzyıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Aralık 2016 Cumartesi

Günün kitabı: Barut, top ve tüfek / Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri gücü ve silah sanayisi / Gabor Agoston

"Günün kitabı" köşemizi, çok ünlü bir akademisyen olan Gabor Agoston'un  bir eserine ayıralım.

Başlığı, "Barut, top ve tüfek / Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri gücü ve silah sanayisi" olan kitap,  Kasım 2006 tarihinde, Kitap yayınevi tarafından piyasaya sürülmüş. Orijinal ismi, "Guns for the Sultan" olan eser, Cambridge University Press (Cambridge Üniversitesi yayınevi) tarafından 2005 yılında yayınlandı. Bu açıdan çok güncel bir eser, dilimize vakit kaybetmeden, Mehmet Tanju Akad'ın tercümesiyle kazandırılmış.
333 sayfalık kitabın, içeriği hakkında biraz bilgi vermek için, kitabın tanıtımından bir alıntı yapalım.

Barutun keşfi ve ateşli silahların ortaya çıkışı devletlerin ve imparatorlukların savaşma biçimini ciddi şekilde değiştirmişti. Artık devletlerin askeri rekabet gücünü sürdürebilmeleri için gelişkin bir yerli silah sanayisine sahip olmaları gerekiyordu. Barut çağında Avrupa'yı tehdit edebilen tek İslami imparatorluk olan Osmanlı İmparatorluğu 17. yüzyıl ortalarına kadar yeni fikirlere ve Avrupa askeri teknolojilerine daima açık olmuştu. Üstün bir lojistik sisteme de sahip olan Osmanlı ordusu, silah ve mühimmatta seri üretimi başarmış ve daha 15. yüzyılda Avrupalı hasımları karşısında açık bir ateş gücü üstünlüğü kazanmıştı.
Gabor Agoston bu çalışmasında, bazı tarihçilerin öne sürdüğü " bağımlılık teorisi"ni de çürütüyor. Gemi yapımı, top dökümü, güherçile ve barut imalatı konusunda zengin kaynaklara sahip olan Osmanlı arşivleri Gabor Agoston'a bu çalışmasında ışık tutuyor. Agoston, belgelere dayanarak, "İslami tutuculuğun" yeni teknolojileri benimsemede bir engel teşkil ettiği, Osmanlıların teknik açıdan geri ve silah üretim kapasitesinin düşük olduğu, silah ve mühimmatta Avrupa silahlarına bağımlı bulunduğunu ileri süren tezlerin yanlışlığını ortaya koyuyor.
Kitapta kullanılan 100'e yakın tablo, harita ve resimle, okura, 16. yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Osmanlıların çok çeşitli toplarla savaştıklarını, Yeniçerilerin kullandığı ateşli el silahlarının, İspanyol veya Venedikli hasımlarının silahlarıyla aynı nitelikte olduğunu, sınırları Budin'den Basra'ya kadar uzanan Osmanlı İmparatorluğu'nun neredeyse tüm önemli vilayetlerinde barut üretildiğini gösteriyor. Agoston'un çalışması, Osmanlıların 18. yüzyıl ortalarına kadar top ve ateşli silah üretiminde teknik yönden oldukça mahir olduklarını savunan yeni yaklaşımlara önemli bir katkıda bulunuyor. Osmanlı harp sanayisini belgelerle inceleyen bu çalışma, tarihe ilgi duyan herkes için vazgeçilmez bir eser. Macar tarihçi Gabor Ágoston Georgetown Üniversitesi öğretim üyesi.

Teşekkür, sunuş, ekler, kaynakça ve dizin adı altında, her kitapta yer alması gereken bölümler haricinde,

-1. bölüm: Ateşli silahlar ve silah sanayisi
-2. bölüm: Osmanlılar ve barut teknolojisi
-3. bölüm: Toplar ve tüfekler
-4. bölüm: Güherçile sanayileri
-5. bölüm: Barut sanayileri
-6. bölüm: Mühimmat ve top döküm sanayileri
-7. bölüm: Sonuçlar: Ateşli silahlar ve imparatorluk

Maalesef tekrar basımı yapılmayan kitap, piyasada zor bulunuyor. Kendi tarihimizle ve özellikle savaş tarihimizle ilgilenen herkesin kütüphanesinde bulunması gereken bir eser.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Gününkitabı

31 Temmuz 2016 Pazar

Günün kitabı: Viyana 1683 / Osprey / İş Bankası askeri tarih dizisi

Bugünkü kitabımız, İş Bankası Kültür Yayınları, Osprey askeri tarih dizisinden çıkan 22. kitap.
"Viyana 1683” isimli kitap, Eşref B. Özbilen tarafından tercüme edilmiş ve 2015 yılının Ağustos ayında piyasaya sunulmuş.
Orijinali 2008 yılında basılan kitap, özellikle 18. yüzyıl Alman askeri tarihi üzerine uzmanlaşmış olan Simon Millar tarafından hazırlanmış ve Peter Dennis'in çizimleri ile donatılmış.



Simon Millar, Osprey yayınevi için, Prusya kralı Büyük Frederick'in muharebelerini  inceleyen 3 ayrı kitap daha yazmıştır.
Çizer Peter Dennis ise, "gerçekçi" tarzından dolayı, ünlü Angus McBride'ın varisi olarak kabul görmektedir.
Bir çok tarihçi tarafından, Osmanlı İmparatorluğu fetihlerinin sonunu başlatan kuşatma  olarak, isimlendirilen bu tarihi dönemeç, doğal olarak, bizi çok ilgilendiriyor. Kitabın alt başlığı olan "Osmanlı fetihlerinin sonu", 1699 Karlofça antlaşması ile biten süreci vurgulamış.

İçindekiler bölümü:
-Giriş

-Kronoloji
-Hasım komutanlar
-Muharebe cetvelleri
-Hasım ordular
-Sefer başlıyor
-Viyana kuşatması
-Almandağı (Kahlenberg) muharebesi
-Kuşatmanın ardından
-Muharebe meydanının bugünü
-Kaynakça
-Dizin
bölümlerinden oluşuyor.
Bilhassa "giriş" kısmında, "karşılaştırmalı tarih" yaklaşımı ile, 17. yüzyıl Avrupa'sına hükmeden güçleri ve Osmanlı İmparatorluğunu ele alan kısa, ama önemli bir analiz yer alıyor. Kuşatmaya giden süreci, uluslararası ilişkiler ve yöneticilerin, bireysel hedefleri açısından, iki farklı bazda, ele almış. 
İş Bankası’nın Osprey tarih dizisinin diğer kitapları gibi, 96 sayfalık içeriği, fotoğrafları, üç boyutluya yakın, açıklamalı çok sayıda haritası ile belli bir seviyenin altına inmeyen, klasik bir Osprey kitabı.
Kitabın, orijinalini, alıp okumuştum, ama, Türkçe tercümesi çıkınca, alıp tekrardan okudum. İngilizce bilmeyenler için kaçırılmaması gereken bir eser. Ancak, orta düzey İngilizce seviyesine sahip olanlar, isterlerse, sözlük yardımı ile orijinalini fazla zorlanmadan, okuyabilirler.
Genelde, "makale düzeyinde tercüme" yapmış birisi olarak, kitap tercümeleri hakkında fazla yorum yapmam. Çünkü, tercüme, konsantrasyon, araştırma, okuma gerektiren zor bir süreçtir. Bundan dolayı, her tercümana saygı duyarım. Ancak, bir okur olarak, 96 sayfalık bir kitapta, daha az "imlâ hatası" ve "düşük cümle" bekliyor, insan.
Ondan daha da önemlisi, kullanılan dil/yazı, neredeyse, eskilerin "ağdalı" olarak nitelendirdiği, tarza fazla yakın.

Bu serinin, hedef aldığı okuyucu kitlelerinden bir kısmının, genç okuyucular olduğunu düşünürsek, onlar için, daha fazla "öz-Türkçe" kelimeler ve akıcı bir dil kullanılması gerektiği kanaatindeyim.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
İlginizi çekebilecek diğer Osprey Askeri Tarih Dizisi haberleri:
OspreyAskeriTarihdizisi