Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

Alman ordusu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Alman ordusu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Eylül 2015 Çarşamba

Barbarossa Harekâtı ve sonrasında, Alman ordusu hangi hataları yaptı?

22 Haziran 1941 tarihinde başlayan "Barbarossa Harekâtı" ile 2. Dünya Savaşı'nın Doğu cephesi açılmıştır. 02 Mayıs 1945 tarihinde Berlin'in düşmesiyle biten Nazi Almanya'sı ile Sovyetler Birliği arasında ki savaş, bir çok kitaba konu olmuştur ve olacaktır. Sovyetler Birliği'ne saldırınca kadar, "yenilmez bir ordu" izlenimi bırakan Nazi Almanya'sı ordusu, Wehrmacht'ın hangi temel hataları yenilgiye yol açmıştır? Çoğu zaman göz ardı edilen soru ise, hangi nedenlerden dolayı bu savaşı kazanamazlardı? (Onbaşı'nın hatalarından bahsetmeye gerek yok!)

Bu cephede Almanya 6 milyon insan, kaybederken, Sovyetlerin kaybı 27 milyonu buluyor. (Sivil ve asker olarak!)

Alman genelkurmayı,

ülkenin genişliğini ve derinliği,          

(Bunun askeri sonuçları: Lojistik felaketi! İnsan ve silahların beslenmesi, tedariki, bakımı, tedavisi, tamiri, çok geniş bir alana yayıldı. Eldeki, lojistik birimler, bu devasa mesafeler ve ulaşım imkanlarının kötülüğü nedeniyle çok yetersiz ve/veya geç kaldılar.)

Doğu insanının inatçılığını ve direnme gücünü,

Sovyetler Birliği’nin sahip olduğu insan ve doğal kaynaklar kapasitesini,

Sovyet savaş sanayisinin üretim kapasitesini,

Sovyet silah teknolojisinin T-34 tankı, Katyuşa roketleri, IL-2 Stormovik yer saldırı uçağı, 76m.'lik ZİS serisi topları, gibi silahları dizayn ve üretim biikimini,
“Sosyalizm”’in ve “Stalin diktatörlüğünün”, kitleleri savaşa motive edici yöntemlerini (pozitif ve negatif), küçümsemiştir.

Doğu cephesinde, sonucu belirleyen tek bir muharebe yoktur.

1941 Moskova, 1942 Stalingrad, 1943 Kursk, 1944 Bagration Harekâtı, 1945 Berlin, en çok bilinenleri olsa da, araya sıkışmış ve çoktan unutulmuş veyahut bilerek arka plana itilmiş çok sayıda muharebe vardır. Bunların çoğu da, 1 haftalık veya 1 aylık değil, aylar boyunca süren, farklı yerlerde ki çatışmalardan oluşur.

1941 Smolensk, 1942 Mars Harekâtı, 1942- 1943 Kafkaslar, 1942 Sivastopol, 1942-43 Demyansk, 1941-1942 ve 1943 Harkov, bunların en önemlileri arasındadır.

Birbirinden ayrı, 3 adet Harkov muharebesi olduğunu düşünürsek, bu bile bize, ne kadar geniş bir coğrafyadan ve uzun bir savaş sürecinden bahsettiğimiz hakkında, küçük bir fikir verir.

Konu çok uzun ve geniş kapsamlıdır. Öyle bir kitapla ele alınamayacak konuyu, tek bir makaleye sığdırmaya kalkışacak değiliz...

28 Haziran 2015 Pazar

1940 Fransa seferi, "Plan Gelb" / "Case yellow" / "Plan Sarı" - haritaları!

1940 Fransa seferinden bahsederken, harita üzerinde planı göstermemek olmaz.

Planın birden fazla versiyonu olduğundan dolayı, bir takım seçimler yapmam gerekti. Amerikan ordusu arşivlerinde, OKH "Oberkommando des Heeres" (Kara Kuvvetleri Başkomutanlığı) orijinal planlarına ulaşabiliyorsunuz.

Aşağıda planın ilk halini görüyoruz: 19 Ekim 1939 tarihinde hazırlanan ilk sunumda, B ordular grubunun ana hedefi Hollanda'yı işgal etmek. B ordular grubu 2. ordu ve 6. ordudan oluşuyor. Bu iki ordu da kendi içinde alt birimlere ayrılmış.

B ordular grubunun, bir parçası olan 2. ordunun güney kolu, Hollanda içinde, Antwerp limanına doğru ilerleyecek. Antwerp'i aldıktan sonra, kuzeyden Belçika'ya saldıracak.

Amacı, B ordular grubunun diğer parçası olan 6. orduya Brüksel'i ele geçirmek için yardımcı olmak.

A ordular grubu da Belçika ve Lüksemburg'a saldıracak.

A ordular grubunu oluşturan 12. ordunun bir kısmı ve 16. ordu Ardenler bölgesinden geçerek, Sedan yakınlarında, Fransa sınırını yaracaklar.

Yapılan ilk plan bu:



Aşağıda ki harita da ise, planın son versiyonun hayata geçirilişini görüyoruz.Bu haritayı bilhassa, çok basit olduğu için seçtim. Flemenkçe bir web sayfasından alınmıştır. İşin ilginç tarafı, Hollanda'lı birisi tarafından yapılmış olmasına rağmen, "Plan Sarı"'nın, Hollanda ile ilgili kısmını fazla önemsememiş olması.

Fall Gelb (Case Yellow), the 1940 German attack with the Sichelschnitt in the south

Maginot Line boyunca ilerleyip (güneyden) kuzeye doğru giden "kahverengi" hat Müttefiklerin ilk savunma hattı.

Yeşil hat, Belçika içine ilerleyen BEF ve 2 Fransız ordusunun hızlı Alman ilerleyişi karşısında, geri çekilerek kurdukları ikinci savunma hattı.

Portakal renkli hat, kuşatılan Mütttefik kuvvetlerin, Dinamo Harekatı boyunca savundukları son hat.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

1940 Batı/Fransa seferinde, Rommel'in komuta ettiği 7. zırhlı tümen / Hayalet tümen!


10 Mayıs 1940 tarihinde, "Fall Gelb" (Plan Sarı) doğrultusunda, saldırıya geçen A ve B Ordular grubu, kısa süre içinde, o güne kadar görülmemiş bir hızla, düşman topraklarında ilerlediler.

B Ordular Grubu, Hollanda'yı ve Belçika'nın kuzeyini işgal ederken, Plan Sarı'nın, ana saldırı gücünü oluşturan A Ordular Grubu, Güney Belçika ve Lüksemburg'da ki Ardenler bölgesine girdi.

Tüm planın kilit noktası, A Ordular Grubu'nun, öenmli bir bölümünü oluşturan, zırhlı tümenlerin, büyük bir hızla ilerleyerek, düşman cephedini yarması ve düşman birlikleri arasında kaos ve panik yaratmasıydı.

A Ordular grubu'nu oluşturan 3 ordu vardı. 4., 12. ve 16. ordu. 12. ve 16. ordu, Panzergruppe Kleist'ı (Zırhlı Grubu Kleist) oluşturacak bir biçimde, doğrudan A Ordular komutanı, general von Rundstedt'e bağlıydı. Bu özel grubunA Ordular Grubunun ana vuruş gücü olması planlanmıştı.

Başlangıçta, herşey planladığı gibi ilerledi. Ancak, zaman ilerledikçe, beklenmedik bir unsur, daha doğrusu kişi ön plana çıkmaya başladı. Bu da, A Ordular Grubu'nun içinde ki 4. Ordu'ya ait olan, 7. Zırhlı tümene komuta eden Rommel'di.

12 Mayıs'da Meuse nehrine ullaşan ilk Alman birliği, 7. tümendi.

13 Mayıs'da Meuse nehrine geçen ilk Alman birliği, 7. tümendi.

21 Mayıs'da Arras ulaşır ve savaşın ilk tank savaşını gerçekleştirir. Kuzeyden saldırıya geçen 2 İngiliz tank alayı, Rommel'in sağ kanadına ani bir saldırı yaparlar.

Emrinde ki, tank birliği ateş gücü ve zırh koruması bakımından, İngilizlerden çok daha zayıftır. Liddel Hart'ın "Rommels paper" isimli kitabında, Alman ordusunun, o tarihlerde ki ana tank silahı olan, Panzer III'e bile sahip olmadığı yazar. İngilizler, 60 adet Matilda I ve Matilda II takları ve 1 tugay piyade eşliğinde saldırıya geçerler. (Ara not: Matilda II, ağır zırhı ile, Char B1_bis tankından sonra, Almanların en çekindiği tank olmuştur.)

İlk saldırıyı 105 mm.;lik howitzer topları ile engeller. Ancak, ikinci İngiliz saldırısı çok daha kuvvetlidir. İşte, tam bu anda, Rommel'in yaratıcılığı ön plana çıkar ve ilk defa 8.8'lik uçaksavarların, tanksavar olarak kullanılması emrini verir. (Ve böylece, 8.8 Flak efsanesini yaratır!)

Bu ani saldırının geri püskürtülmesinden sonra, Genelkurmay'dan gelen bir emirle, Rommel ilerlemesini durdurur.

26 Mayıs'da dinlenen ve yeni kuvvetlerle desteklenen 7. zırhlı tümene ek olarak, 5. zırhlı tümende Rommel'in emrine verilir ve Rommel ilerleyişine aynı hızla devam eder.

5 Haziran'da Sen nehrine ulaşan ilk Alman birliği olur.

10 Haziran'da Dieppe yakınlarında, Manş Denizi'ne ilk ulaşan Alman birliği, Rommel komutasında ki 7. ve 5. zırhlı tümenlerdir

1940 Batı/Fransa seferi esnasında, Rommel'in komutasında ki 7. tümenin katettiği mesafeler, o tarihe kadar hayal bile edilemeyecek düzeydeydi. (O günün koşullarında!) 2. Dünya Savaşı'na komuta eden kademenin, 1. Dünya Savaşı'nın siperlerinde, düşük rütbeli  subaylar olarak hizmet verdiklerini unutmayalım. O 4 yıl içerisinde, bazen, aynı siperlerde aylarca, hatta yıllarca, çarpışan bir nesil için, düşman topraklarında, 1 günde 35 ilâ 50 kilometrelik bir ilerleme hayal bile edilemezdi.

Tabii, bunda, Rommel'in, Guderian gibi, "zırhlı birlikleri" "savaşın sonucunu belirleyici" bir silah olarak görmesi buyük önem taşıyor. "Daima ileri", "daima hızlı" yaklaşımı ile "risk üstlenen" bir karakter yapısı birleşince, ortaya, Genel Karargah ile haberleşmeden, kendi kararlarını kendi veren, atılgan bir komutan çıkıyor. Bazı durumlarda, Rommel'in bilerek, "Genel karargah" ile telsiz bağlantısını "kaybettiği" ileri sürülür(!)

Onun emrinde, 7. Zırhlı Tümen, 1940 Batı/Fransa seferinde, "Hayalet tümen" takma ismini almıştır. Çünkü, bazı günlerde hiç kimse, tümenin nerede olduğunu bilmezdi...

12 Mart 2015 Perşembe

1940 Batı Seferi'nde Alman ordusu çok mu üstündü? (Raymond Cartier'in klasik eseri ışığında!)

Raymond Cartier'in klasik eseri "2. Dünya Savaşı Ansiklopedisi" ışığında, 1940 Batı/Fransa seferi hakkında bir değerlendirme yapmak istersek, karşımıza farklı bir tablo çıkıyor.

1940 Mayıs’ında Fransa’ya saldıran Alman ordusunun, sayı ve kalite bakımından, Fransız ordusundan üstün olduğu düşüncesi, çok yaygındır.

Gerçek, aslında hiçte öyle değil.

Göz ardı edilen ilk unsur, BEF (British Expeditionary Force:Britanya Sefer/Harekât Birliği) ve RAF (Royal Air Force:Kraliyet Hava Kuvveti) güçlerinin katkıları.

Bu iki unsur hesaba katılmasa bile o tarihlerde Fransız ordusu, sayısal olarak Alman ordusundan üstün durumda. Kaliteye gelince, durum daha karışık.

Asker sayısı, piyade silahları, araç-gereç, malzeme ve mühimmat açısından hiçbir eksikleri yok, tam tersine birlikler donanımlı.

Raymond Cartier, 1 Mart 1940 tarihinde yapılan sayımda, Fransız kara ordusunun mevcudunun, 415.000 asker olarak saptandığını yazar.  Savaş başladığında, 108 tümen/müstahkem mevzi kurulur. (Türkçe tercümede “müstahkem mevzi” ile ne kastedildiği pek açık değil!) Kurulan bu tümenlerin kaç tanesinin hangi nitelikler (Hangi hizmet gruplarında görev yapacak!) taşıdığını ayrıntıları ile belirtmiş. Bir örnek vermek gerekirse, “tank taburu”ndan,  “teleferik bölüğü”ne kadar geniş bir yelpaze var.

Burada bu kadar ayrıntıya gerek yok. Ancak, önemli olan bir bilgi, tüm bu tümenlerin nitelik/kalite bakımından ikiye ayrılmış olmaları. “A sınıfı” denilen muharip (diğer bir deyişle, savaşa hazır!) ve “B sınıfı” denilen “eğitime muhtaç tümenler” şeklinde bir ayrım yapılmış. Bu tip bir ayrımda gösteriyor ki, önemli olan sadece sayı değil, aynı zamanda nitelikte!

Fransız topçu birlikleri, sayısal olarak üstün durumdalar. Ancak, kullandıkları toplar 1. Dünya savaşı’ndan kalma, eskimiş toplar. Daha da önemlisi, kullanılan topların çoğunluğu, 1. Dünya Savaşı’nın “siper savaşına uygun” nitelikteler. Yani, kısa ve orta menzilli, küçük kalibreli  havan topları ile, uzun menzilli, tahrip gücü yüksek, ancak, manevra kabiliyeti çok düşük olan obüslerle ve ağır toplarla donatılmışlar. Söz konusu topların, büyük bir kısmının Maginot hattı boyunca mevzilenmiş olduğu da diğer bir önemli nokta.

19. yüzyıla damgasına vuran sahra toplarını üreten Fransız sanayisi ve ordusu, 1940 yılında, bu ünvanını çoktan kaybetmiş. 1940 Fransa savaşı öncesinde, ordunun elindeki sahra toplarının sayısı hem az hem de kullanılanların kalibreleri düşük. Buna karşılık, Alman ordusunun topçu birimleri, orta menzilli sahra toplarında ve ağır toplarda sayıca ve kalite bakımından üstünler. Fransa seferi boyunca, bu beklenmedik bir avantaj olacak.

Fransa’ya yapılan saldırının, hiç beklenmedik bir biçimde “Blitzkrieg”’e dönüşmesinde hayati rol oynayan zırhlı ve mekanize birliklerin karşılaştırmasına gelince, çoğu kişinin şaşırdığı bir sonuç çıkar karşımıza.

Raymond Cartier’in verdiği rakkamlara bakarsak, Alman ordusunun 2.574 tankı varken, Fransız ordusu 4.000 küsur tanka sahip. (Almanya'da, elime geçen, en güncel rakkamlar, Clausewitz dergisinin, Temmuz/Ağustos 2015 sayısından: Almanlar 2.450 adet, Müttefikler, 4.200 adet tanka sahiplerdi. (Not: Bazı belgesellerde, Alman ordusunda ki, tankların 1.400 tanesinin, aslında, makinalı tüfek taşıyan zırhlı araçlar olduğu vurgulanırken, Müttefiklerin tank sayısının 3.300 olduğu vurgulanmış!) 

Bunların arasında “modern” sayılabilecek olanları karşılaştırdığımızda ise, Fransızların üstünlüğü daha da artıyor.
800 modern Fransız-İngiliz tankına karşılık, 300 küsur modern Alman tankı olduğunu vurguluyor. (Ansiklopedide bahsettiği “otomatik makinalı” olanları hesaba katmadan!)

Sadece bu sayısal üstünlüğe bakarak, “Plan Sarı” adı verilen Alman saldırısının temposunu belirleyen zırhlı birliklerin başarısını açıklayamayız. (Her ne kadar Almanca orijinal ismi olan  “Fall Gelb”, dilimize “dava sarı” diye tercüme edilebilirse de, “plan sarı” çok daha mantıklı bir tercümedir.)

Toplamda, Fransız tankları zırh ve silah gücü bakımından üstünler. Alman tankları ise, onlardan daha hızlılar, büyük bir çoğunluğunda telsiz bulunduğundan  muharebe alanında daha yüksek bir manevra kabiliyetine sahipler. Diğer bir deyişle, çatışma anında daha iyi organize olabiliyorlar, bu da tank birliklerinin “vurucu gücünü” arttırıp onlara üstünlük kazandırıyor.

Zaten, başarıyı sağlayan birden fazla unsur var.

En önemlisi, Almanların tank/zırhlı güçlerini bir arada tutarak, yüksek bir tahrip gücüne sahip  vurucu bir kuvvet oluşturmaları.

Fransız askeri felsefesinde, “tank” hâlâ piyadeyi destekleyen bir “araç” olarak görülüyor.

Müttefiklerin, sayı ve kalite bakımından kesinlikle zayıf oldukları alan havacılık.

Fransız Hava Kuvvetlerinin sahip oldukları uçak sayısı hem daha az, hem de modası geçmiş uçaklara sahipler.

Her ne kadar, RAF sayısal olarak bir katkıda bulunsa da, bilhassa Spitfire avcı uçaklarının, ağırlıklı olarak, Kanal ve İngiltere’nin savunması ile görevlendirildikleri bir gerçek. Fransa üzerindeki hava savaşına Fransız hava kuvvetlerini destekleme açısından ağırlıklı olarak bir katkıda bulunduklarını söylemek zor.

Bu konu daha çok su kaldırır, ama, biz, bu makaleye burada, ara verelim..