Daha önceki bir yazıda, Maurice von Nassau ve Gustav Adolf'dan bahsederken, her ikisinin de, temelde, kendisine, İspanyol “tercio”’ların yapısını örnek
olarak almıdığını belirtmiştim. Kelime anlamı, “üçte biri” olan, İspanyol “tercio” askeri
birimleri, 15. Yüzyıl sonlarında, 16. Yüzyıl başında kurulmuştur.
“İtalya
Savaşları” olarak anılan savaşlar esnasında, görev alan, İspanyol paralı
birliklerine komuta eden Gonzalo Fernandes de Cordoba tarafından ortaya atılmış
bir fikirdir. Başta tüfek olmak üzere, piyade tarafından kullanılmaya başlanan
hafif ateşli silahların doldurulması uzun sürüyordu. Bu da, onları kullanan
piyade birliklerini, bu doldurma sürecinde, bilhassa düşman süvarisine, karşı
savunmasız bir duruma düşürüyordu.
Diğer taraftan, tüfekli piyade aynı zamanda, bir sıra
halinde ve aynı anda ateş etmek zorundaydı. “Salvo” ateşi adı verilen bu
düzenin nedeni, emekleme aşamasında olan ilk tüfeklerin isabet oranının ve
tahrip gücünün düşüklüğü idi. Ancak, bu durum, yine doldurma sürecinde, çok
sayıda tüfekli piyadenin, bir arada durması nedeniyle, düşmana karşı kolay
hedef olması sonucunu doğuruyordu. Bundan dolayı, tüfekli piyadelerin, uzun
mızraklı piyadeler tarafından korunması gerekmekteydi. Bu da, her iki tip
piyadenin bir arada görev yaptığı askeri birimleri ortaya çıkardı. Genelde, üç
tugaydan oluşan birimler halinde muharebe alanında hareket ettiklerinden
dolayı, “üçte bir” anlamına gelen ” tercio” isminin takıldığı söylenir.
Bilhassa ateşli hafif silahların (Bundan kasıt, ağırlıklı olarak tüfektir.
Tabancaların hem menzil, hem de tahrip gücü açısından etkin olması çok daha
sonradır.) kullanım açısından güvenilir hale gelmesi, doldurma sürelerinin
kısalması ve atış menzili ile tahrip gücünün artması beklenenden çok daha uzun
sürdürmüş.
Bu gecikmenin nedenleri, sadece teknik gelişim ve/veya sanayi üretim
kapasitesi ile ilgili değildir. Sosyal, politik, finansal, askeri nedenlerden
oluşan, çok geniş ve birbirini karşılıklı olarak etkileyen uzun ve karmaşık bir
gelişim süreçtir. Bu özelliğinden dolayı, emekleme dönemi olarak kabul edilen,
15. Yüzyıl sonu, 16. Yüzyıl başlarında, mızraklı piyadeler tarafından korunarak
ateş ettikleri “tercio” sistemi yaratılmıştır.
Bu sistemi incelediğimizde,
tüfekçilerin, daha doğrusu “tüfeğin bir muharebe silahı olarak ne kadar zayıf
olduğu ortaya çıkar. Ancak, diğer taraftan, tüfekçilerin, muharebe alanlarının
vazgeçilmez bir unsuru haline geldiğini fark ederiz. Çok sayıda tüfeğin tek bir
yöne, aynı anda ateş etmesi sonucu oluşan tahrip gücünün küçümsenmeyecek
düzeyde olması gerekiyor ki, tüfekçileri korumak, daha doğrusu muharebeye devam
edebilmeleri sağlamak için, bu kadar mızrakçı kullanılmaktadır. (Bir tüfekçiye
karşılık, 3 mızrakçı!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder