Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

19 Aralık 2017 Salı

Günün kitabı: Zheng He'nin Batı Okyanuslarına Seyahatleri / Wang Jienan

Bugün tanıtmak istediğim kitap, Kaynak Yayınları'ndan 2016 yılında piyasaya verilmiş. 86 sayfalık küçük bir eser.

Daha önceki yazılarımızda, "askeri tarih" yazımında Batı ve özelllikle Anglo-Sakson akımının etkisinden ve ağırlığından bahsetmiştik. Her ne kadar son 20 yıldır, askeri tarih edebiyatında bu eksenin dışına çıkan eserlerin sayısı artsa da, hala azınlıktalar. Kitap fakiri ülkemizde ise, durum doğal olarak daha da kötü.

Bugün ele aldığımız kitap, bu açıdan bir istisnayı oluşturuyor. Kitap Zheng He'yi ve onun Batı Okyanuslarına yedi seyahatinin hikayesini anlatıyor.



Ming Hanedanlığı döneminde devasa filolara kumanda eden Çinli amiral Zheng He, 1405 ile 1433 yılları arasında, yani Avrupa'da Keşifler Çağı diye bilinen dönemden yarım yüzyıl önce, Batı Pasif ik ve Hint Okyanusu kıyılarında 30'dan fazla ülkeyi ziyaret etti. Zheng He'nin seyahatleri Ming Hanedanlığı döneminde Çin ile Güneydoğu Asya, Güney Asya, Batı Asya ve Doğu Afrika ulusları arasındaki dostluk ilişkilerini kuvvetlendirdi ve tarafların tamamının “kazan-kazan” prensibine uygun şekilde faydalandığı eşsiz bir ekonomik ve kültürel alışverişi beraberinde getirdi.

Gerek ele aldığı dönem gerekse incelediği konu (Çin donanması) açısından farklılık yarattığı için, mutlaka her askeri tarih meraklısının kütüphanesinde bulunması gereken bir eser.

16 Aralık 2017 Cumartesi

Erich von Manstein'in "Verlorene Siege" kitabı...

2017 yılını ülkemizde ki askeri tarih meraklıları için çok güzel bir haberle kapatabiliriz.

Uzun süredir bir çok grupta defalarca sorulan bir soruya olumlu bir cevap vermek bize kısmet oldu. Erich von Manstein'in "Verlorene Siege" kitabı önümüzde ki sene tekrardan basılacak.

Uzun süredir birden fazla yayınevinin tekrardan basım hakkını almak için Alman yayıncı (Bernd&Graefe Verlag) ile görüştüğünü biliyorduk.

Yaklaşık bir hafta önce, Erhan Cifci'den, yayın haklarının Kronik Kitap tarafından alındığını öğrendik. Yayınevinden resmi bir açıklama gelene kadar beklemeyi uygun görmüştük, ancak, dün akşam yapılan bir yazışmada da ismi geçince daha fazla beklemenin bir anlamı kalmadı.

Evet, askeri tarih meraklılarına müjde; bir çok kişinin beklediği kitap, tahminen önümüzde ki sene raflarda!



13 Aralık 2017 Çarşamba

Almanya (II. Reich) "kan ve demir" ile mi yaratılmıştır?

Prusya ve Almanya tarihi ile ilgilenen herkes demir şansölye Bismarck'ın verdiği ilk söylevde ki, "Kan ve Demir" sözlerini bilir. Prusya Bütçe Komisyonuna verdiği bu söylevine, "Almanya, Prusya'nın liberalizmi ile değil, gücüyle ilgilidir. Günün sorunlarına ...kan ve demir çare olacaktır."  sözleriyle damgasını vurmuştur.


Bu söz, bir çok tarihçi tarafından Almanya'nın kuruluşunu yansıtan bir gerçek olarak kabul edilir.

Ancak, İngiliz iktisatçı John Maynard Keynes Almanya'nın yaratılmasında en önemli rolü oynayan unsurların sadece diplomatik ve askeri olmadığını vurgular.


Ona göre, ekonomik ve sanayi gelişimini tamamlayamamış bir Almanya'nın, "ulus" olarak varoluşu "içi boş bir kabuk"'dan farksız olurdu.

Onun sözleriyle, "Alman İmparatorluğu, kan ve demirden ziyade, kömür ve demir aracılığıyla yaratıldı."

10 Aralık 2017 Pazar

Cermen kavimlerin Kavimler Göçünde ki yeri!

Cermen kavimlerle Roma İmparatorluğu arasında Sezar'ın seferleri ile başlayan mücadele yüzyıllar boyunca sürer. Roma İmparatorluğu Varus muharebesinin intikamını alır. Ancak, Ren nehrinin doğusunu tamamıyla işgal edip, tüm Cermen kavimleri "Romalılaştırmak" (medenileştirmek!) mümkün olmaz.  İlerleyen yıllarda, Roma imparatorluğu doğal sınırlarına ulaşıp zayıfladıkça, Cermen kavimlerin Limes ötesi saldırıları artar.



Alman kültürünün atası olarak kabul edilen Cermenlerin tarihe damgalarını vurdukları ilk önemli olay Kavimler Göçü ile gerçekleşir. Gerek "kavimler göçü" kavramının içeriği gerekse başlangıç ve bitiş tarihleri ile nedenleri ve sonuçları hala tartışılsa bile, biz burada Cermenler tarihi açısından olaya yaklaştığımız için tüm bu ayrıntılara girmeyeceğiz.

Alman tarih yazımı açısından kavimler göçünün başlangıcı olarak kabul edilebilecek (!) tarih olarak seçilen 375 yılında Hunların Avrupa'ya akınlar düzenlemesi sonrasında onlardan kaçan Gotlar Roma İmparatorluğunun sınırları içine girerler. Zaten uzun süredir iç savaşlar yüzünden zayıflamakta olan Roma'nın fazla bir seçeneği olmadığından Gotlar'ın sınırı geçmelerine ve imparatorluk sınırları içinde yerleşmelerine izin verilir.

Bu yukarıda ki satırlar, kavimler göçü hakkında bir çok tarih kitabında okuyacağınız tipik bir başlangıçtır. Ancak, son dönemde yapılan araştırmalara göre, Hunların saldırılarıyla başlayan göçlerden önce, özellikle Kimmer ve Töton kavimleri, iklim koşullarının değişmesi sonucunda güneye doğru göçe başlamışlardır.
 

Hava koşullarının değişmesi sonucunda tarım alanlarının verimsizleşmesi ve yitirilmesi nedeniyle Roma imparatorluğu içinde hala tarıma uygun fakat yerleşime açılmamış topraklarda tarım yapma amacıyla göç etmişlerdir. Diğer bir deyişle, ilk göçler, barışçıl bir amaçla ve Roma'nın onayıyla gerçekleşmiştir.

Bunun yanında, özellikle Vandallar gibi bazı kavimler, her dönem sürekli olarak yağma amaçlı akınlar düzenlemişlerdir. Hunların saldırıları yoğunlaştıkça, batıya ve güneye doğru büyük göç başladığında, bu tip kavimler doğallıkla bu büyük göçe katılmışlardır.


Hangi kavimin nerelerden geçerek nerelere göç ettiği, hangilerinin nerede Roma orduları i
le savaştığı, hangi krallıkların kurulup hangilerinin yıkıldığı tarih kitaplarında yazıyor.

Bu kısa derlemede vurgulamamız gereken, farklı nedenlerden dolayı Cermen Kavimlerin
güneye ve batıya yaklaşık 200 yıl süren göçüyle, Roma imparatorluğunun ikiye bölünme süreci hızlanmış ve ortaya çıkan Batı Roma İmparatorluğu da başka bir Cermen kavim olan  Vizigotlar tarafından yıkılmıştır.

Klasik antik çağa son vermişler, Ortaçağa giden yolu açmışlardır. Roma kültürü ve Hıristiyanlık ile yakınlaşmışlardır.

Bu göçler sonunda Avrupa'nın başka bölgelerinde yaşayan yerel halklar ile karışarak yeni milletlerin oluşumunda ilk ve en önemli adımı aşamayı gerçekleştirmişlerdir.

Kavimler göçünden en kazançlı çıkan kavim Franklar olmuştur. Roma imparatorluğu ile anlaşarak Ren nehrinin batısına geçmişler. Ağırlıklı olarak bugünkü Fransa ve İsviçre'nin kuzeyi ile Belçika'ya yerleşmişlerdir.