Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

22 Haziran 2017 Perşembe

Günün sözü: Heinz Guderian'dan!

1940 Mayıs Batı Seferinde, Alman Genelkurmayının hazırladığı ana plana göre, Sedan'ı ele geçiren Panzer tümenleri, durup, geriden gelen piyade birliklerini bekleyecekti.

Ancak, Guderian, Sedan'ı ele geçirdikten sonra, yazılı bir dur emrine rağmen, kendi tümeni ile birlikte Kanal kıyısına ilerleme emri verir. Geriye kalan 2 panzer tümeni de doğal olarak onu takip ederler.
Böylece, harekât kendi iç dinamiğini kazanır ve bir açıdan Panzer tümenleri Genelkurmayın kontrolünden çıkar. Doğal olarak, yaya Alman piyade tümenleri Panzer tümenlerinin gerisinde kaldıklarından, onların kanatlarını olası düşman karşı saldırılarına karşı koruma görevini yerine getiremezler.
Bu tehlike kendisine hatırlatıldığında, Guderian’ın verdiği cevap: „En iyi kanat koruması, düşmanda yaratılan şaşkınlıktır. (Der beste Flankenschutz ist die Verwirrung des Feindes.)“ demiştir. Tabii ki, bundan kastı, hızla hareket eden kendi birliklerinin düşman hatlarında yarattığı kargaşadır.



19 Haziran 2017 Pazartesi

Günün belgeseli: Alman "ZDF-İnfo" kanalında yayınlanan "SS-Tarihsel bir uyarı" isimli belgeselin beşinci bölümü!

Alman "ZDF-İnfo" kanalında yayınlanan "SS-Tarihsel bir uyarı" başlıklı 6 bölümlük ve ilk defa 2002 yılında yayınlanan belgeselin ikinci bölümünü ekliyorum.

Hazırlayıcısı, Guido Knopp isimli 1980'lerden itibaren devlet kanalı olan ZDF için çalışan bir tarihçi-gazetecidir. Öncesinde "Frankfurter Allgemeine Zeitung" ve "Welt am Sonntag" gazetelerinde (ortanın sağı olarak nitelendirebileceğimiz) çalışmıştır. Devletten aldığı destekle özellikle Nasyonal Sosyalizm tarihi üzerinde uzmanlaşmış çok üretici bir yazardır.


Kitapları ve bunlardan üretilen belgeselleri çok geniş kaynaklara dayanır ve anlatımı/sunumu akıcı ve kolay anlaşılır bir tarza sahiptir. Diğer bir deyişle, Almanya'da popüler tarih yaratıcıları arasında en ön sıralarda yer alır. Belgesellerinde ki sorun, her ne kadar bir kaç bölümden oluşsa da, neredeyse 30 yıla yakın bir dönemi anlatırken doğal olarak oluşan bilgi patlaması ve dönemsel atlamalardır. Bir nevi bilgilerin kısıtlı zaman dilimine sıkıştırılması sonucu oluşan bir bombardıman ve bunun sonucu seyirci de kopmalar yaşanır. Bundan dolayı, kitaplarını okumak daha verimlidir.

6 bölümlük bir belgeselden geniş alıntılar yapmak tabii ki mümkün olmadığından buraya "youtube"'da bulduğum Almanca versiyonun linkini ekliyorum. (DİKKAT: Bu bölümden itibaren ALMANCA!)


SS / Guido Knopp / Almanca / Bölüm 5

Belgeseli takip edenler, Knopp'un konuya ağırlıklı olarak sosyal, ekonomik ve politik açılardan yaklaştığını göreceklerdir. Waffen-SS'i ön plana çıkardığı ve bu birliklerin savaş alanında ki performanslarını incelediği kısımlar çok azdır.

"Devlet kanalı" olan ZDF için çalıştığı gerçeğini hiç bir zaman unutmayalım. "Resmi kaynaklara" dayalı bir popüler tarihçilik yapmak zorunda kalmış, "Holocaust", savaş öncesi uluslararası politika, 2 savaş arası dönemde ki ideolojik çatışmanın Avrupa siyasetine ve Alman iç politikasına etkileri, 1. Dünya Savaşı'nın mirası gibi konulara belirli bakış açılarından yaklaşmıştır. Yine de çok verimli ve seyretmesi/okuması her zaman öğretici bir tarihçi/gazetecidir. 


Dilimize 2 kitabı tercüme edilmiştir. Daha önce tanıtmıştım. Her iki kitabın tercümesi güzeldir. Fiyatları uygundur. Baskı kalitesi ülkemiz koşullarındadır.


Diğer bölümlere bu linkden ulaşabilirsiniz:
https://savasvetarih.blogspot.de/search/label/Guido%20Knopp

16 Haziran 2017 Cuma

Günün sözü: Herman Göring

"Günün sözü" köşesini, bugün, Nazi Almanya'sı Alman Hava Kuvvetleri komutanı Hermann Göring'e ayıralım.

09 Mayıs tarihinde, savaşın bitiminden bir kaç gün sonra, Amerikalı general Robert I. Stack, Hermann Göring'e onu tutuklamaya geldiğini söylediğinde, Göring'in yorumu: "Wenigstens 12 Jahre anständig gelebt!" (En azından 12 yıl boyunca, hayatın tadını çıkararak yaşadım.)
["anstaendig" kelimesi Almanca'da, çok geniş bir anlamda kullanılır. "Dürüst"den, "aklı başında"'ya kadar farklı şekillerde dilimize tercüme edilebilir. Göring'in burada kastettiği, "belirli bir seviyenin üstünde ki yaşam kalitesidir.] " At least I have 12 good years." şeklinde İngilizce'ye tercüme edebiliriz.
1923 yılında ki, Münih Birahanesi Darbesi esnasında, yaralandıktan sonra, İsveçli karısıyla birlikte, İnnsbruck'a kaçmayı beceren Göring'e, burada ki tedavisi esnasında, günde 2 defa morfin verilir. Burada edindiği morfin bağımlılığı, Göring'in hayatında bir dönüm noktasıdır. Artık, 1. Dünya Savaşı'nda ki cesur ve atak asker gitmiş; onun yerine, karakterinin sinirli, bencil ve narsist yönleri ön plana çıkmıştır.



1933 yılından itibaren, Hitler'in yükselişinde, özellikle, politika ve endüstri alanlarında ki bağlantılarıyla, önemli rol oynamıştır. Bu bağlamda, yüksek sosyete ve gece hayatı, onu zevk ve sefâ dolu bir yaşam stiline sürüklemiştir. (Kişisel yapısının da, buna uygun olduğu gerçeğini, unutmayalım.)

13 Haziran 2017 Salı

"The German Blunder at Dunkirk" - videosu!

1940 Batı Seferi hakkında yazdığımız yazılara ek olarak, youtube'dan bu videoyu seçtim. Her ne kadar başlığı "The German Blunder at Dunkirk" olsa da, Batı Seferini başından sonuna kadar güzel bir özet şeklinde derlemiş.

Sunucunun İngilizcesi aksansız ve istenirse İngilizce altyazı seçeneği var.



10 Haziran 2017 Cumartesi

Heinz Guderian'ın takma ismi olan "Schnelle Heinz" / "Hızlı Heinz" nasıl ortaya çıktı?

2. Dünya Savaşı'nda, Nazi Almanyası Kara Ordusu (Heer) tarafından uygulanan (Blitzkrieg) Yıldırım Savaşı'nı uygulayan bağımsız zırhlı birliklerin yaratıcısı olan Heinz Guderian'ın takma ismi "Schnelle Hein / Hızlı Heinz'dır. Bugün kısaca, bu takma ismin oluşum hikayesine değinelim.

Askeri tarihçilerin çoğuna göre, 1940 Batı Seferinin en önemli dönüm noktalarından birisi, Guderian kontrolünde ki 19. kolordunun Meuse nehrinin geçişidir. 

Harekât öncesi yapılan planlarda, nehir geçildikten sonra, Manş Kanalına varıncaya kadar zırhlı birliklerin durmadan ilerlemesi öngörülmüştü. (Liddel Hardt'ın kitabından, Guderian'ın sözleri!) 


Ancak, Müttefik kuvvetler gibi, Alman üst düzey komuta kademesi de, Meuse nehrinin bu kadar hızlı ve az kayıpla geçilmesini şüpheyle karşılamaktaydılar. Bunun yanında, nehri geçen birliklerin, onları yeniden nehre dökmeyi amaçlayan bir karşı-saldırı ile karşılaşmamış olması daha da hayret vericiydi.

Özellikle, B Ordular Grubu komutanı olan Rundstedt, rakibi Fransız generali Gamelin'in, en azından, Manş Kanalı'na ilerlemeye başlayan Guderian komutasında ki zırhlı birliklere güneyden bir karşı saldırı düzenleyeceğini düşünüyordu.

Cepheye daha yakın olan ve üst düzeyde komutanlar arasında bir stratejik otorite olarak kabul edilen Rundstedt'in bu endişesi, Hitler'i çok etkiler. Bunun sonucu olarak, Hitler Meuse nehrini aşan Guderian'a ilk "Dur!" emrini vermiştir. (Halder muhalefet ederken, Brauchıtsch pasif kalır.)



Deliye dönen Guderian, Zırhlı Grup Komutanlığına giderek üstü general Kleist'la tartışmış, bir sonuç alamayınca görevden alınmasını istemiştir. Bir gün sonra, B Ordular Grubu Komutanlığından gelen 12. Ordu komutanı general List, Guderian'ı tekrar görevine iade etmiş ve kendisini, ('reconnaissance in force') "kuvvetli bir keşif gücüne" komutasına vermiştir. Guderian, bu "keşif" görevinin, o güne kadar olan anlam ve kapsamını genişleterek, 2 gün boyunca durmadan Manş Kanalı'na doğru ilerlemeye devam etmiştir. Bu keşif, Rommel'in komuta ettiği 7. Zırhlı Tümen, Arras'da BEF (British Expedition Force) karşı saldırına uğrayınca durmuş, daha doğrusu, bunun sonucunda verilen ikinci "Dur!" emri ile kesinlikle durdurulmuştur.



Ama, aradan geçen bu süre içerisinde, dost ve düşman hiçbir subayın hayal bile edemeyeceği bir hızla düşman birlikleri arasında ilerleyen Heinz Guderian'a, "Schnelle Heinz" takma ismi uygun görülmüştü. (Emrinde ki asker ve subaylar, kendisinin sürekli olarak, "Schnell, schnell!" dediğini vurgulamışlardır.)

7 Haziran 2017 Çarşamba

Neden Luftwaffe Dünkerk'de başarısız oldu?

10 Mayıs 1940 tarihinde Alman Silahlı Kuvvetleri "Plan Sarı" doğrultusunda Belçika, Hollanda ve Fransa'ya saldırıya geçtiğinde, Luftwaffe'nin bu harekât için ayırdığı uçak sayısı, yaklaşık olarak  2900 civarındaydı.

24 Mayıs günü, Hitler'in ünlü "Dur!" emri ile Dünkerk'e çok yaklaşmış olan zırhlı birlikler ilerlemelerini durdurunca, o cepte sarılmış olan Müttefik kuvvetleri imha etme emri Luftwaffe'ye verildi. Her zaman ki kendini beğenmişliği ile Göring, emri altında ki hava kuvvetlerinin bu işin altından rahatlıkla kalkacağını düşünüyordu. Ancak, geride kalan 14 günlük çarpışmalar içerisinde Luftwaffe 640 uçak kaybetmişti. Bu savaş başında ki mevcudun % 25'e yakın bir rakamdı. Daha da önemlisi, bazı filoların uçmaya hazır uçak sayısı % 50'ye düşmüş durumdaydı.


Çoğu zaman gözden kaçar, ama, harekât esnasında  Belçika ve Fransa'nın işgal edilen bölgelerinde Alman bombardıman uçaklarının bakım, tamir ve yüklemelerinin yapılabileceği havaalanları inşa edilmemiş durumdaydı. Ele geçirilen havaalanları da tamir ve bakıma ihtiyacı olduğundan kullanıma hazır değildiler. Bundan dolayı, Dünkerk bombardımanına katılan filoların çoğu Dünkerk'e ortalama olarak 200 km. uzaklıkta ki havaalanlarında konuşlandırılmışlardı.


Özellikle yakın taktik destek amacıyla üretilmiş olan Stuka bombardıman uçaklarının kısa menzilli olması bu bombardımanda verimlerini çok düşürmüştür. Eldeki kaynaklara dayanarak Dünkerk tahliyesi boyunca Luftwaffe'nin bombardıman filolarının kabaca 1600 ilâ 1800 saldırı düzenlemiştir. Bu saldırıların %40 isabet oranı yüksek olan Stuka pike bombardıman filolarınca gerçekleştirilmiştir. (İsabet oranının yüksekliğinin bir kanıtı olarak, Royal Navy'nin elinde ki en yeni destroyerleri bu tahliye operasyonuna göndermemesi gösterilidir.)


Diğer taraftan, Dynamo harekâtına katılan gemi sayısı 1.000 civarındadır. (Bunların arasında, kruvazörden, balıkçı teknesine kadar çok değişik boyutta ve farklı mürettebata sahip olanlar vardır.) Teknelerin boyutları küçüldükçe, Alman uçaklarının isabet oranının düştüğünü de unutmamak lazım!

Alman avcı uçakları destek ve keşif amaçlı 2.000 sorti gerçekleştirmiştir. Bu saldırıları önlemek ve  tahliyeyi desteklemek için RAF'ın avcı uçaklarının sortisi 2.400'e yakındır.

Bu arada, RAF bombardıman filolarının Dünkerk civarında bulunan Alman kara kuvvetlerine karşı 600 civarında sorti yaptığını da vurgulayalım.


Her iki tarafın kayıplarına gelince:
Luftwaffe'nin kayıpları toplamda 220 ilâ 250 uçak iken,

RAF kayıpları 200 avcı uçağı civarında, ancak, bombardıman uçağı kayıplarına dair bir bilgi bulamadım.

Genel olarak tahminler her iki tarafın kayıplarının birbirine yakın olduğu şeklindedir.


Dinamo Operasyonu boyunca İngilizlerin gemi kaybı tonaj farkına bakılmadan 240 adet olarak açıklanmıştır. Bunlardan 9 tanesi destroyerdir.

Genel olarak bir değerlendirme yapılırsa, Luftwaffe'nin tüm tahliye boyunca başarısız olduğu söylenebilir.
Herşeyden önce hava koşullarının kötü olması önemli bir engel teşkil etmiştir.
Diğer taraftan, hava filolarının Dünkerk'e uzak mesafelerde bulunması hem uçakların menzilini arttırdığından, Dünkerk üzerinde etkin oldukları süreyi azaltmış, hem de gün içerisinde yapılan sorti sayısını kısıtlamıştır.
Bunun yanında, savaşın diğer cephelerde devam etmesi, Luftwaffe'nin bütün gücüyle Dünkerk operasyonuna odaklanmasını engellemiştir.

Her ne kadar İngiliz Hava ve Deniz Kuvvetlerinin çok sayıda personel ve araç kaybına yol açsa da, Dünkerk'e sadece Luftwaffe ile saldırmak yanlış bir stratejik karar olarak tarihe geçmiştir.

4 Haziran 2017 Pazar

Dynamo Harekâtı / Dünkerk tahliyesi 26.05. - 04.06.1940!

10 Mayıs 1940 tarihinde başlayan Batı seferinde Nazi Almanyası Silahlı Kuvvetleri, Hollanda, Belçika, Lüksemburg ve Fransa’ya Manstein'ın hazırladığı "Orak kesimi "(Sichelschnitt) planı doğrultusunda saldırırlar. İngiliz B.E.F. ve Fransız ordularının Belçika sınırında bekleyen kısmı, Müttefiklerin Dyle planına uygun bir karşılık vermek için, Belçika topraklarına girerek batıya ve kuzeye doğru ilerlemeye başlarlar.



Manstein'ın hazırladığı plan, Alman saldırı gücünün ağırlık noktası olarak dağlık ve ormanlık Ardenler bölgesini seçmiş. Ordunun vurucu gücünü oluşturan zırhlı birlikler Müttefiklerin bir saldırı beklemedikleri bu bölgeden hücuma geçmişlerdi. Belçika içlerine doğru ilerleyen Müttefik kuvvetler, Guderian’ın hızla ilerleyen zırhlı tümenlerinin Manş kıyısına ulaşması ile tuzağa düşmüşlerdi.

Böylece Fransız ordusunun en iyi birlikleri ile İngiliz B.E.F. birliklerinin çok büyük bir kısmı Dünkerk (Dunkerque) limanı yakınlarında, otuz kilometrelik bir cepte sıkışıp kaldı.



Alman öncü birlikleri Dünkerk liman kentini gözle görecek kadar yaklaşmışlardı. Hollanda 14 Mayıs'ta, Belçika 28 Mayıs'ta (Dynamo Harekâtı başladıktan 1 gün sonra) teslim olmuş, iki büyük Müttefik ordu kuşatılmış durumdaydı.

Almanların büyük bir zafer kazanmalarına ramak kalmışken, İngiliz ordusu yetişmiş subay ve astsubay kadrolar ile muvazzaf erlerinin büyük bir kısmını yitirme tehdidi ile karşı karşıya kalmıştı. Personel kaybı, teçhizattan çok daha önemliydi. (Savaşın gidişatı da bunu kanıtlamıştır.)

Hitler'in ünlü "Dur!" emri ile 23 Mayıs günü Dünkerk’e 16 kilometre yaklaşan Alman zırhlı birlikleri ilerlemelerini 27 Mayıs tarihine kadar durdurmak zorunda kalmışlardı.

Aradan geçen üç gün içerisinde Müttefikler Dünkerk civarında bir savunma hattı oluşturarak,
Alman birliklerinin ilerlemesini yavaşlatacak bir direniş başlattılar. Almanlar, ancak on
gün sonra Dünkerk’e girdikleri zaman, Müttefik orduları Dünkerk mucizesini yaratıp birliklerinin büyük bir kısmını tahliye etmişlerdi.

Bugünkü konumuz işte, bu "Dünkerk tahliyesi!

Müttefik ordularının Belçika'da düştüğü tuzağın farkına varıp, olası bir tahliye için plan yapılması çabalarında öne çıkan 2 isim vardır.

Birisi, İngiliz seferi kuvvetinin komutanı Lord Gort, diğeri ise Amiral Bertram Ramsay idi. Yapılan plana göre, 2 günde toplam 45.000 bin kişinin tahliye edilmesi bekleniyordu. 2 günden fazlası düşünülmemişti, çünkü Dünkerk'i savunan Müttefik kuvvetlerinin Alman saldırılarına daha fazla dayanamayacakları düşünülüyordu.

Her ne kadar 26 Mayıs tahliyenin başladığı gün olarak vurgulansa da, planlanan kurtarma filosunun limana varışı 27 Mayıstır.

1 kruvazör, 8 destroyer ve 26 adet yardımcı gemiden oluşan bu filonun 2 açıdan yetersiz kaldığı saptanmıştır.

Birincisi, yükleme için yüksek pruvaya sahip olan bu tip gemiler tahrip olan liman tesislerinden faydalanamamaktaydılar. Diğer taraftan, tüm liman ve civarı Alman ağır bombardımanına tutulmaktaydı.
İkincisi, Almanların ilerlemesinin beklendiğinden yavaş olduğu ve tahliye işleminin tüm olumsuzluklara rağmen hesaplanandan daha hızlı ilerlediği saptandı. Her ne kadar İngiliz Kraliyet Donanması çok sayıda gemiye sahip olsa da, bunlar tüm Dünya denizlerine dağılmış biçimde farklı görevler yüklenmişlerdi. Bunların hepsini tahliye için çağırmak imkansızdı.

Bunun üzerine, İngiltere'nin Manş Denizi sahillerinde bulunan her tip ve tonajda gemi ve teknenin tahliyeye katılması çağrısı yapıldı.

Böylece, "Dünkerk'de ki küçük gemiler" efsanesi doğdu. Yük gemilerinden, özel yatlara, römorkörlerden balıkçı teknelerine, hatta irice sandallara kadar her tip ve boyutta gemi ve tekne İngiltere sahillerinden Fransa kıyılarına doğru yola çıktılar. Burada vurgulamamız gereken nokta, bu teknelerin çoğuna tahliye nedeniyle, donanma tarafından el konulduğu ve teknelerin donanma personeli tarafından kullanıldığıdır. (Balıkçı tekneleri ile bir-iki istisna haricinde!)

Liman tesislerinin büyük bir kısmı tahrip olduğundan dolayı, tahliye ancak gemilerin sahile yanaşması ile mümkün oluyordu. Ancak, Dünkerk civarında ki sahiller sığ olduğundan dolayı, buralara ancak bahsettiğimiz derinliği az olan tekneler yaklaşabildi. Bunların bir kısmı birbirine bağlanarak, daha büyük tonajlı gemilere ulaşılmasını sağlayan ponton köprüler oluşturuldu.


Fransız donanmasının yardımıyla da 27 Mayıs ile 4 Haziran tarihleri arasındaki dokuz günde,  yaklaşık olarak 340.000 kurtarılacaktı.

Gerek tahliyeye katılan gemi ve tekne sayısını gerekse tahliye edilenlerin kesin rakamını bilmek bence mümkün değildir. Fransa'dan da yardıma gelen teknelerle sayının 1.000'in üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

İngiliz Hava Kuvvetleri de dokuz günde 200'e yakın yitirmelerine rağmen, 250 civarında Alman uçağı düşürerek tahliye donanmasını koruma görevini başarıyla yerine getirmişlerdir.
Luftwaffe, 2. Dünya Savaşı başladığından beri ,ilk defa hava üstünlüğünü tamamıyla eline geçirememiştir. Bunda, ilk  defa çok sayıda görevlendirilen yeni Spitfire avcı uçaklarının rolü de büyüktür.
İngilizler verdikleri uçak, gemi, pilot, denizci kayıplarına rağmen 100.000' e yakını Fransız olmak üzere, 340.000 askeri İngiltere’ye taşıyarak, İngiltere'nin savaşa devam etmesini sağlamışlardır.

Bu rakam, yapılan tüm hesaplamaların ve beklentilerin  üstündeydi.

Dynamo Harekâtı bittikten sonra, Hitler, Haziran ayı boyunca İngilizlerin barış anlaşması yapmasını bekledi.

Kısacası, çok bekledi.

1 Haziran 2017 Perşembe

“Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 37. sayısı (Haziran 2017)!

Her ayın, olmazsa olmaz, süreli yayını, “Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 37. sayısı (Haziran 2017) çıktı.


Bu sayının kapak konusu “Atatürk silinemez." başlığı ile büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'e ayrılmış. Kendilerine "tarihçi" ünvânı veren bir grup Cumhuriyet düşmanı tarafından yapılan aşağılık saldırılara cevap vermek ve Atatürk'ün tarihimizde ki sarsılmaz yerini vurgulamak için, derginin bu sayısı doğal olarak büyük öndere ayrılmış.

Sadece bu özelliği bile, derginin bu sayısına koleksiyon değeri katacakken, büyük usta İlber Ortaylı ile bu konuda yaptıkları söyleşi derginin önemini bir kat daha arttırmış.

Ana konu bile, başlı başına dergiyi almak için bir neden iken, bunun yanında öne çıkan diğer alt başlıklar şunlar:
"II. Beyazıt: Oğlunun ihanetine uğrayan tek padişah", "A.B.D.'de içki yasağı: Alkol yasak oldu, mafyaya gün doğdu." ve "El Clasico: Dünya derbisi: Sahadan taşan 115 yıllık rekabet" konuları yer alıyor.  
Derginin bu sayısında askeri tarih meraklılarına hitap eden makale ise, 1950 - 1953 yılları arasında gerçekleşen Kore Savaşı üzerine. Doğal olarak, ordumuzun katıldığı bu savaşı, "Kore Savaşı ve Türk askeri: Ateşkes imzalandı, ama savaş bitmedi." başlığıyla irdelemiş.


"Edito“ başlığı altında, editör Gürsel Göncü’nün yazısı, „interaktif“ kısmında, okuyuculardan gelen, e-postalar, fotoğraflar, soru ve cevaplar, Kasım ayında, gün ve gün, Dünya tarihinden seçmeler, bilmece ve çoktan seçmeli 10 soru, ajanda, gastro tarihi, kurmaca, hafıza-ı beşer, gezgin göz, isimli bir çok bölüm daha, farklı konularla okunmayı bekliyor.
Bu ayki sayfa sayısı 116 olan derginin, satış fiyatı 15.- TL.
Her ay olduğu gibi, yine “dolu dolu“ bir dergi okunmayı bekliyor.

İlginizi çekebilecek diğer yazılar: