Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

29 Nisan 2016 Cuma

Günün anektodu: Fin generali Adolf Ehrnrooth'dan

Günün anektodu: Soğuk Savaş’ın hüküm sürdüğü 1970”li yılların ortasında, Fin generali Adolf Ehrnrooth (isme dikkat!) İngiltere’yi ziyaret ederken, bir İngiliz generali, Fin-Sovyet sınırında, tahminen kaç tane Sovyet askerinin konuşlandığı sorar. Ehrnrooth’un cevabı, “Bir kaç yüzbin tane” şeklindedir. İngiliz general, “Aman Tanrım. Peki nerelerde konuşlandırıldığını biliyor musunuz?” deyince, Ehrnrooth, “Tüm sınır boyunca, toprağın 6 fit altında!” der.

26 Nisan 2016 Salı

Günün kitabı: Hitler'in Müslüman askerleri / M. Sami Sert

Bugün tanıtmak istediğim kitap, hem bildiğim kadarıyla, dilimizde kendi alanında tek, hem de yazarı ile kitap basılmadan önce, bizzat tanışma imkanı bulduğum bir eser.

Sami Sert, gerek biz Türkleri, gerekse Müslümanları, ilgilendiren bir konuya ilgi duymuş. 2. Dünya Savaşı'nın ikinci yarısında, Wehrmacht'da kurulmuş olan Müslüman/Türk kökenli tümenleri ele alan bir kitap yazmış.

Bilge Karınca Yayıncılık tarafından 2012 yılında piyasaya sürülen kitap, 494 sayfadan oluşuyor ve benim o zaman ki alış fiyatım, 25.- TL.


Yazının başında da belirttiğim gibi, kitap, bildiğim kadarıyla, kendi alanında bir ilk. Doğal olarak, kendisine örnek alabileceği bir çalışma yok. Sami beyle konuştuğumda, bu konuda, elimde bir kaç adet, Alman araştırmacı tarafından yazılmış kitap olduğundan tavsiye etmemin pek bir anlamı kalmamıştı. Çünkü, hem kitap basım aşamasındaydı, hem de kendisi Almanca bilmediğini söylemişti.

Kaynakça kısmında, çok az sayıda yabancı dilde esere yer verilmiş. Buda, her ne kadar bir eksiklik olsa da, kitabı okurken, bunun ortaya çıkan esere bir zarar verdiğini söyleyemem.

Araştırmacı/yazar, konuya gerçekten, mümkün olan bir çok açıdan ve derinlemesine analizlerle yaklaşmış. Almanya, Sovyetler Birliği, Türkiye, Afganistan, İran, Japonya ulusal ve uluslararası politikalar bazında ele alınmış.

Bunun yanında, Sovyet topraklarında yaşayan bir çok Türk kökenli kavmin, Sovyet devriminden başlayarak, 2. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar olan süreç içerisinde, hem Sovyet Rusya sınırlarında, hem de sürgün/iltica/kaçma şeklinde farklı nedenlerle yerleştikleri ülkelerde ki faaliyetleri, kitabın önemli bir kısmını kapsıyor. Kısacası, yazar, konuyu bir kontekst/bütün içerisinde aktarmak için, 3 sene boyunca araştırmış ve eline geçen bilgilerin çoğunu kitaba aktarmış.

Doğal olarak, bu kadar yoğun bir bilgi birikimini, bir kitap içinde derlemeye kalktığınızda, anlatım akışının bazı bölümlerde düşmesi, ya da gereksiz tekrarların oluşması kaçınılmaz. (Bazı bilgilerin, farklı bölümlerde tekrarlanması, konunun bütünlüğü açısından gerekli!)

Ancak, beni daha çok rahatsız eden konu, kitap baskısında kullanılan kağıdın kalitesi, daha doğrusu, kalitesizliği. "Saman kağıt" dediğimiz standarttan, biraz daha yüksek kalitede bir kağıt kullanılmış. Maliyeti ve buna bağlı olarak satış fiyatını mümkün olduğu kadar düşük tutmak için, böyle bir karar verilmiş olması ülkemiz koşullarında anlaşılır bir gerçek. Ama, kitapta kullanılan fotoğraflar bundan çok olumsuz etkilenmiş. Kağıdın "sarımsı" rengi, basım esnasında, fotoğraflara da yansımış.

Göze hemen çarpan diğer bir unsur, bir kısım fotoğrafların çok küçük basılmış olması. Neredeyse, büyüteç gerekiyor.

Ancak, konu ile ilgilenen herkes, saydığım bu unsurları, gözardı ederek kitabı okumalı.

23 Nisan 2016 Cumartesi

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun!

Bir kere daha, ATAM'ızı anıp, onun kurduğu Cumhuriyet'i teslim ettiği çocuklara (ve hepimize!) "İyi Bayramlar" dilerim.




20 Nisan 2016 Çarşamba

Günün anektodu: Orduların modernizasyonu üzerine Japon Takashima'dan!

Japon askeri tarihine damgasını vuran reformculardan birisi olan Takashima, 1841 yılında, Avrupa ordularının talimlerini, üst düzey Samuraylara ilk defa gösterdiğinde, kendisiyle dalga geçilmiştir.

Yüzyıllardır, kapalı (aslında, belirli kişi ve kastlara tanınan ticaret olanakları vardı!) bir sosyo-ekonomik ve kültürel hayatın hüküm sürdüğü Japon askeri sisteminde hâlâ egemen olan Samuray savaş kültürü, özünde göğüs göğüse savaşmaya, bireysel cesaret ve kabiliyetler temeline dayanmaktaydı.


Aynı anda ve aynı biçimde silahlarını doldurup, bir komutla kaldıran ve ateş eden bu insan topluluğu, Samuraylara komik gelmişti. "Sanki, bir çocuk oyunu" şeklinde tanımladıkları, bu yeni silahların gerektirdiği disiplin ve organizasyon, ileriki yıllarda, Samurayları tarihten silecekti. Ancak, modernizasyonun ilk adımları, bir çok kültürde olduğu gibi, Japonya'da da alay ve tepki ile karşılanacaktı.


17 Nisan 2016 Pazar

Günün filmi:Tuskegee Airmen!

Bugünkü filmimiz 2. Dünya Savaşı'nda, Amerikan Hava Kuvvetleri'nde (USAF) görev yapmış ilk zenci pilotların hikayesini anlatıyor.

Savaşın acımasızlığına rağmen, A.B.D.'de hüküm süren "ırkçılık", savaşa katılan askerler arasında bile halâ etkisini gösteriyor. 2002 yılında, belgesel tarzında başka bir filmin çekilmesine de önayak olan bu film 1995 yapımı.


2 saat 46 dakikalık filmin başrollerinde oynayan aktörlerden birisi, Laurence Fishburne, yönetmeni ise, Robert Markowitz.

Filmi youtube'da izleyebileceğiniz link:

https://www.youtube.com/watch?v=RlIYNY9KCjQ

Film hakkında daha fazla bilgi almak isteyenler için:

http://www.imdb.com/title/tt0114745/?ref_=fn_al_tt_1

13 Nisan 2016 Çarşamba

Günün kitabı: Lawrence Efsanesi / Orhan Koloğlu

Bugün tanıtmak istediğim kitap, ünlü gazeteci-yazar Orhan Koloğlu’nun Yeditepe Yayınları’ndan piyasaya verilen son eseri. Yazar, “Lawrence Efsanesi” başlığıyla, yakın tarihimize damgasını vurmuş en önemli düşman karakterlerinden birisinin hayatı ve kişiliğini konu edinmiş. 1. Dünya Savaşı’nda, sadece bizde değil, Arap, İngiliz ve Fransız tarihinde kendisine, aslında hak ettiğinden çok daha fazla bir yer isim ve yer edinmiş bu karakter hakkında yazılanları bir kaç dilde araştıran Koloğlu, anlatılanların ne kadarının gerçek, ne kadarının efsane olduğunu saptamaya çalışmış.


Mart 2016 tarihinde piyasaya çıkan 224 sayfalık kitap, 15 bölümden oluşuyor. “Bibliyografya” ve “dizin” bölümleri haricindekiler, şu başlıklar altında toplanmış:

-Bireysel değil, toplumsal bakış
-Lawrence’in yaşamı, kişiliği
-Hicaz demiryolu
-İyi Türk
-Kutûl-Amâre sendromu
-Lawrence cephede (!)
-Medeniyete karşı bedevi
-Çöl ekonomisi ve talan
-Altının dinamizmi
-Marjinal savaşçılar
-İkili oyunlar
-ÇirkinTürk
-Eşcinsel ve Sado-Mazoşist
-Propagandanın gücü
-Lawrence’in tasfiyesi


Başlıklardan da anlaşılabileceği gibi, Koloğlu, sadece farklı kaynaklardan yararlanmamış; aynı zamanda, Lawrence’i sadece kişisel olarak değil, politik, ekonomik ve uluslarası politika boyutunda incelemiş. Özellikle vurguladığı bir olgu, bizim her zaman çok zayıf olduğumuz, iç ve dış propaganda yoluyla, bir Lawrence efsanesinin yaratılması olmuş.

Orhan Koloğlu, çok sayıda ülkenin yabancı kaynakları incelerken,  5 yabancı dil bilmesinin faydasını çok görmüş. Yıllarca yaptığı gazetecilik faaliyetinin yanında, yurt dışında “Tanıtma ve Basın Ataşesi” olarak çalışan Koloğlu, çok sayıda kitabı ve tarih dergilerinde sürekli çıkan yazılarıyla, ülkemiz tarihçileri arasında, tartışılmaz bir yere sahip.

Satış fiyatı 20.- TL olan kitap, sadece askeri tarihe ilgi duyanlara değil, yakın tarihimizle ilgilenen her tarih okuyucusuna hitap ediyor.

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

10 Nisan 2016 Pazar

Askeri terimler: Palanga veya Palanka!

Bugün değinmek istediğim, askeri terim, "palanga" veya "palanka" olarak isimlendirilen, küçük kaledir.

Toprak setlerin, kesilen ağaçlardan inşa edilen duvar veya engellerle desteklendiği, bir nevi küçük kaledir.



Özellikle, Doğu Avrupa ve Balkan coğrafyasında, Rus, Ukrayna, Macar, Sırp ve Makedonyalılar tarafından sıkça kullanılan bir askeri yerleşimdir. Bu bölgeleri fetheden Osmanlı kuvvetleri de, uygun gördükleri yer ve zamanlarda, bu küçük askeri tesisleri kullanmışlardır.

Hem maliyeti düşüktür; hem de yapım süresi, bakımı ve tamiri daha kolay olur ve az zaman ister.

Özellikle stratejik noktalara kurulan taş kalelerin yanında, daha kısa mesafelerde kurulabilen bu palankalarla, bölge halkının korunması ile kontrolü daha iyi ve sürekli olarak sağlanır.

Sınırların korunması yanında, yeni fethedilen bölgelerde ki taş kalelerin tamiri veya yeniden inşası devam ederken, düşmanın karşı saldırı ve/veya yeni fethedilen bölgede ki halkın ayaklanması ihtimaline karşı, konuşlandırılması gereken çok sayıda birlik, hızla inşa edilen çok sayıda plankaya yerleştirilirdi.

Diğer bir deyişle, sadece "savunma" değil, aynı zamanda "fetih" amaçlı "saldırı"
fonksiyonunu da üstlenen, bir askeri yerleşim tesisiydi.

Bugün hala, bazı yerleşim yerlerinin isimlerinde kullanılır. Brza Palanka, Banatska Palanka (Sırbistan), Kriva Palanka (Makedonya) gibi...  

7 Nisan 2016 Perşembe

"Atlas Tarih" dergisinin, 40. sayısı (Nisan/Mayıs 2016)!

Bu ay tarih meraklıları için bereketli bir ay; çünkü “Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin yanında, tanıtmak istediğim ikinci bir dergi daha var.

O da “Atlas Tarih”. İki ayda bir yayınlanan bu süreli yayının 40. sayısı (Nisan-Mayıs 2016) çıktı.
Bu sayıda askeri tarih meraklılarına hitap edebilecek bir makale olarak, benim gözüme İbrahim Dizman’ın yazdığı, 4 sayfalık, “Fatih’e karşı İstanbul’u savunan şehzade: Orhan Çelebi” başlıklı yazı çarptı. 600 kişilik bir birliğe komuta ederek, Bizans’lıların yanında, sonuna kadar çarpışan şehzade Orhan Çelebi’nin öyküsü, özellikle bizim gibi, zaferler ve kahramanlarla dolu bir tarih anlatımının hâkim olduğu ülkede, doğal olarak arka planda kalmış.

Doğrudan olmasa da, dolaylı yoldan “savaş” konusunu irdeleyen diğer bir makale, Kader Elveren tarafındna 8 sayfada kaleme alınmış. “Büyük savaş çığlık çığlığa geldi.” başlığını taşıyan makalede, 2. Dünya Savaşı sonrasında kadar, “Büyük Savaş” olarak adlandırılan, 1. Dünya savaşı’nın gelişini, sanatçıların önceden algılayışlarını kendisine konu edinmiş. Farklı sanatçıların bu öngörüyü eserlerine aktarışlarından örnekler verdiği makale, savaşın ana konusu olan, strateji, silah, muharebeler ve komutanlardan farklı olan bşr konuya odaklanmış. Bu değişik yaklaşım, kaçırılmaması gereken bir yazı ortaya çıkarmış. 

Kapak konusu olarak, “Sarayın en güçlü kadınları“ başlığı ile Hürrem, Nurubanu, Safiye, Kösem sultanlar seçilmiş. Ayşegül Parlayan, tarihçi Necdet Sakaoğlu ile onun kaleminden çıkan “Bu mülkün kadın sultanları” isimli eseri bağlamında, 12 sayfalık röportajda, Osmanlı sarayında iz bırakan güçlü kadınlar ve onların yaşadığı dönemi aktarmış.


Bu sayıda, ağırlıklı olarak, sanat tarihine ve bu bağlamda, tiyatro tarihine ağırlık verilmiş.

Sheakspeare’in, dilimize ilk tercümesinin 140 yıl önce yapılışı, Erol Üyepazarcı tarafından 8 sayfada ele alınmış.
Bu sayıda, tiyatro sanatına ayrılan ikinci yazıda, Cengiz Kahraman, 5 sayfalık makalesinde, “Otello Kamil” lakaplı tiyatro sanatçısının hayat hikayesini anlatmış. Bu bağlamda, ülkemizde, sanata ve sanatçıya verilen değeri bir kez daha gözler önüne getirmiş.
Ülkemizde tiyatro tarihi bağlamında yer verilen üçüncü yazı, Emre Aracı’nın 8 sayfada yazdığı, “Versailles operasının İstanbul’da ki eşiydi.” başlığını taşıyan makale. Tiyatro sanatına ilgi duyan sultan Abdülmecit tarafından yaptırılan Saray tiyatrosunun öyküsü anlatılmış.
Dergide yer alan diğer yazılar arasında benim dikkatimi çekenler:
1870’lerden itibaren, İstanbul Üniversitesi bahçesinde yer alan tutukevinin tarihini, Ahmet Tetik,  “Her muhalif önce Bekirağa bölüğüne gelir.” başlığıyla 8 sayfada derlemiş.
Bu makalenin devamı olarak kabul edilebilecek bir sonraki yazı, İngiliz işgali sırasında aynı tutukevinden alınıp, Malta’ya sürgüne gönderilen İttfakçılar üzerine, gazeteci-yazar Orhan Koloğlu tarafından yazılmış. “İttihatçılar sürgünde” başlığı ile Koloğlu, derginin sabit sayılan sayfa adedi olan, 8 sayfada konuyu her zamanki akıcı üslubu ile sunmuş.
Bu ayki sayfa sayısı 146 olan derginin, satış fiyatı 12.- TL.
Gazete bayiine...(En azından eskiden öyleydi!)

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

4 Nisan 2016 Pazartesi

Günün kitabı: Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya / Erich von Falkenhayn

Bugünkü kitap köşemizde, „Birinci Dünya Savaşı'nda Almanya / Erich von Falkenhayn“ başlıklı kitaba yer veriyoruz.
İz Yayıncılık tarafından 2012 yılında piyasaya verilen kitap 216 sayfa. Kitabın ilk tercümesini, ülkemizde modern askeri tarih öncüsü olarak kabul edilen, Kurmay Albay Bursalı Mehmet Nihat tarafından gerçekleştirmiş. (Maalesef, tarihi hakkında herhangi bir bilgi yok.) Yayına hazırlayan Faruk Yılmaz, "sunuş" kısmında, Osmanlıca'dan Türkçe'ye ikinci bir tercüme yapmanın gerektiğini özellikle vurguluyor ki, şahsen ben, bilhassa genç nesiller açısından bunu kaçınılmaz görüyorum.
(Gerek Faruk Yılmaz, gerekse orijinal eserleri "derleme ve sadeleştirme" konusunu şu yazıda değinmiştik:

Faruk Yılmaz ve sadeleştirme!

Kitabın orijinali, "die Oberste Heeresleitung: 1914-1916 in İhren wichtigsten Entschliessungen" (Genelkurmay Başkanlığı: 1914-1916 yılları arasında verilen en önemli kararlar çerçevesinde!) başlığıyla, 1920 yılında basılmış. İçinde, maalesef, Türkçe tercümesinde yer almayan 12 adet harita var. İlgilenenler için linki:
"Falkenhayn'ın anıları" kitabının Almanca orijinali

Kitapta yer alan beklenmedik sürpriz bilgi ise, ülkemizin ilk modern askeri tarihçisi, "Bursalı Mehmet Nihat bey" hakkında ki bölüm. 1886-1928 yılları arasında yaşayan Mehmet Nihat bey, ülkemizde, ilk defa bilimsel metotlarla askeri tarih araştırmaları yaparak, kısa hayatına bir çok eser sığdırmıştır. (Şahsı ve eserlerine, ayrı bir yazıda değinmek gerekir!)

Kitapta, "Bursalı Mehmet Nihat bey", „Sunuş", "Mütercimin Önsözü“ ve „Erich von Falkenhayn kimdir?“ kısımları haricinde, 9 ana bölüm var.

-1914-1916 yıllarında Alman ordusu başkomutanlığı kararları
-1914 Eylül ortalarında durum
-İzer ve Luç çarpışmaları
-1914-1915 arası dönem
-Gorlice-Tarnow yarması ve sonuçları
-1914 yazında Rusya'ya karşı harekât ve denizaltı savaşının ertelenmesi
-1916 sonbaharında Batıda yarma teşebbüsü ve Sırbistan seferi
-1915 sonu ve 1916 başı
-1916 çarpışması

Kitabın sonunda yer alan, "Ek" bölümünde, "Kuvvetlerin mukayesesi" adı altında, Doğu ve Batı cephelerinde savaşan Alman - Rus ve Avusturya/Macaristan kuvvetlerinin dökümü yapılmış. Batı cephesi dökümünde, tablonun başına, "Almanlar" ve "Düşmanlar" tanımlamalarını eklemeyi unutmuşlar.

Kitabın tercümesi ve sunumunda benim gözüme tek çarpan eksiklik, orijinal eserde yer alan krokilere ve son sayfalarında yer alan haritalara yer verilmemesi. Daha önce, başka tercüme edilmiş eserler içinde yazmıştım, askeri tarih incelemelerinin "olmazsa olmazı" görsel malzemelerdir. Stratejik ve taktik bazda alınan kararları ve muharebelerle, savaşın gelişimini izleyebilmenin birincil koşulu budur.

İlgilenen arkadaşlar için, orijinal kitabın taranmış halini bulabileceğiniz linki ekliyorum. Kitabın sonunda 7 harita var. Bölümlerin arasına eklenmiş 5 haritanın/krokinin sayfa sayılarını da "İçindekiler" (İnhaltsverzeichnis) kısmının son sayfasında bulabilirsiniz.

"Falkenhayn'ın anıları" kitabının orijinal taraması

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

1 Nisan 2016 Cuma

“Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 23. sayısı (Nisan 2016)!

Her ayın, olmazsa olmaz, süreli yayını, “Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 23. sayısı (Nisan 2016) çıktı.


Kapak konusu olarak,“Osmanlı devleti öncesi beylikler dönemi Anadolu rönesansı“  ele alınmış. „Biz kimseye kin tutmayız, Kamu âlem birdir bize“ başlığı ile kapak resmi konuya ithaf edilmiş. Sinan Çuluk, Ahmet Kuyaş, Murat Toklucu, Emin Nedret İşli, kapak konusu hakkında yazan bir kaç isim.
Derginin içinde yer alan konulardan üçünü, kapağın alt kısmında tanıtmışlar.

Kutülamare-100. Yıl: 1. Dünya Savaşı’nda son osmanlı zaferi

İlk dedektifler: Eski kanun kaçağı, yeni kanun adamı

İnönü stadyumu:Türk futbolunun unutulmaz mabedi
Bence, bu sayıda yer alan en önemli makalelerden birisi, İlber Ortaylı’nın yazdığı, „Krizleri aşmak için seçkinci eğitim şart“ başlığını taşıyor. İlber hoac, tüm Dünya’yı 2008 yılından beri sarsan ve artık giderek sertleşen küresel krizi atlatabilmemiz için, hemen her alanda, çok iyi yetişmiş  elemanlara sahiip olmamız gerektiğini vurgulayarak, eğitimin ve uzman yönetici kesimin önemine değinmiş.
Bu sayıda, askeri tarih meraklılarını ilgilendiren makale ise, Tanju Akad tarafından „Harb Tarihi“ köşesinde, „Kut Savaşı – 100. Osmanlıların son taktik savaşı“ başlığıyla yer alıyor. 8 sayfa boyunca, Irak cephesinde, Britanya ordusuna karşı kazandığımız bu son zaferin askeri açıdan gelişimi ve sonrasında hem bizim hem de özellikle müttefiğimiz Almanların propagandası ışığında anlatılmış.
Askeri tarih okurlarına hitap eden diğer bir yazı, „Tıp-Sanat“ köşesinde, “Anna C. Ladd: Savaşın yüzüne kadın dokunuşu” ismiyle okuyuculara sunulmuş. Enis Batur’un kaleme aldığı 3 sayfalık makalede, savaşın cephe gerisine yer verilmiş. 1. Dünya Savaşı’nda ağır yaralanarak, vücudunun farklı kısımlarında, bu yaraların izlerini taşımak zorunda kalan askerlere, aslında başarılı bir heykel sanatçısı olan Anna C. Ladd tarafından uygulanan tedaviye yer verilmiş. Uzuvlarını kaybeden insanlarda protez kullanımı açısından atılan ilk ve en önemli adım olan, bu uygulamaya,   sayfa ayrılmış.
“Fotoğrafik hafıza” bölümü, yakında vefat eden gazeteci Kurtul Altuğ’a,  “Cumhurbaşkanlığı döneminde Turgut Özal” başlığı altında, onunla yaptığı ilk röportaja ayrılmış.

Derginin kapağında tanıtılan konulardan birisi olan, “İnönü stadyumu:Türk futbolunun unutulmaz mabedi” yazısı, spor tarihinin bir parçası olarak Murat Toklucu tarafından 8 sayfaya yayılmış.
"Albüm" kısmı "Nazım’ın evinde Vera’nın sofrasında" başlığı ile, ünlü şairimiz Nazım Hikmet’e ve eşi Vera’ya ayrılmış. 8 sayfayı kapsayan görsel bölümde, Nazım Hikmet’in ölümünden sonra, evin müze haline getirilişi ve ülkemizden ziyaret edenler şahısların çektiği fotoğraflar yer alıyor.
Kapak altında ki başlıklardan birisi olan, “İlk dedektifler: Eski kanun kaçağı, yeni kanun adamı” isimli makale “Kriminoloji” bölümünü kapsıyor. 9 sayfalık makalenin yazarı, Ayşen Gür.
„Edito“ başlığı altında, editör Gürsel Göncü’nün yazısı, „interaktif“ kısmında, okuyuculardan gelen, e-postalar, fotoğraflar, soru ve cevaplar, Kasım ayında, gün ve gün, Dünya tarihinden seçmeler, bilmece ve çoktan seçmeli 10 soru, ajanda, gastro tarihi, kurmaca, hafıza-ı beşer, gezgin göz, isimli bir çok bölüm daha, farklı konularla okunmayı bekliyor.
"Zamanın izinde“ kısmında, bu ay, „Çin kaynaklarında Türk" başlığıyla, İsenbige Togan, „tarihten ders almak“ deyiminden yola çıkarak, Orta Asya Türk devletlerine değinmiş.

Bu ayki sayfa sayısı 116 olan derginin, satış fiyatı 12.- TL.

Her ay olduğu gibi, yine “dolu dolu“ bir dergi okunmayı bekliyor.