Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

31 Aralık 2014 Çarşamba

2014'ü bitirirken!

2014 yılının şu son saatlerinde, yeni yılın, hekes için daha sağlıklı, mutlu ve başarılı olmasını dilerim.


Bloğumuzun konusu "askeri tarih"; ama, "savaş" olgusunun Dünya'dan silindiği bir yeni yıl umuduyla...

19 Aralık 2014 Cuma

"Militaer & Geschichte" / askeri tarih dergisi!

Bugün Almanya'da 2001 yılından beri satılmakta olan en uzun süreli askeri tarih dergisini tanıyalım. 



Dilimize "Askerlik ve Tarih" olarak tercüme edebileceğimiz bir başlıkla, ilk sayısı 2001 yılında piyasaya çıkan dergi, 14. yılını tamamladı. "Resimler/Gerçekler/Nedenler" alt başlığı altında, 2 ayda bir çıkan dergi, ortalama olarak, 50 sayfadan oluşuyordu.

2014 yılında GeraMond yayınevi tarafından satın alındı. (Clausewitz dergisini çıkaran yayınevi! Daha ayrıntılı bilgi için: http://savasvetarih.blogspot.de/2015/07/clausewitz-dergisi-askeri-tarih-dergisi.html) Bu yıl çıkan, 5. sayısından itibaren, sayfa sayısını, %33 arttırarak, 66 sayfaya çıkarttı. Doğal olarak fiyatı da, 3,50 Avro'dan, 4,20 Avro'ya çıktı.

"Clausewitz" dergisinde olduğu gibi, askeri silahlar ve araç-gerecin gelişimi, kullanımı, tarihe damgasını vurmuş komutanlar ve muharebeler, ele alınan temel konular arasında. Her bir sayıda, ortalama 10 civarında makale yer alıyor. Bu makalelerin ele aldığı konular, antik çağlardan günümüze kadar geniş bir yelpazeden seçiliyor. Ama, doğal olarak, her sayıda, Alman tarihinden bir muharebe, savaş veya komutanın incelendiği bir veya birden fazla makaleye rastlanıyor.

Bunun yanında, "Kişiler", "Kitaplar", "Tarihe damgasını vurmuş konuşmalar", "Maketler", "Dün ve Bugün" gibi, süreklilik kazanmış köşe yazıları var.

2015 yılı itibariyle, baskı sayısı yaklaşık olarak, 50.000 adet. Bunun yaklaşık 27.000 adedi satılıyor.

16 Aralık 2014 Salı

Günün sözü: Kanunî Sultan Süleyman'dan adalet üzerine...

Günün sözü:

"Ordu olmadan devlet, para olmadan ordu, memnun vatandaslar olmadan para, adalet olmadan memnun vatandaslar olmaz; o halde adalet olmadan devlet olmaz."

Kanunî Sultan Süleyman


13 Aralık 2014 Cumartesi

Günün belgeseli: Alman "ZDF-İnfo" kanalında yayınlanan "Hitler'in yardımcıları" isimli belgesel dizisinin altıncı bölümü "Albert Speer: Mimar"!

Alman "ZDF-İnfo" kanalında yayınlanan "Hitler'in yardımcıları" başlıklı 12 bölümlük ve ilk defa 1996 yılında yayınlanan belgeselin altıncı bölümünü ekliyorum.

Hazırlayıcısı, Guido Knopp isimli 1980'lerden itibaren devlet kanalı olan ZDF için çalışan bir tarihçi-gazetecidir. Öncesinde "Frankfurter Allgemeine Zeitung" ve "Welt am Sonntag" gazetelerinde (ortanın sağı olarak nitelendirebileceğimiz) çalışmıştır. Devletten aldığı destekle özellikle Nasyonal Sosyalizm tarihi üzerinde uzmanlaşmış çok üretici bir yazardır.

albert speer ile ilgili görsel sonucu

Kitapları ve bunlardan üretilen belgeselleri çok geniş kaynaklara dayanır ve anlatımı/sunumu akıcı ve kolay anlaşılır bir tarza sahiptir. Diğer bir deyişle, Almanya'da popüler tarih yaratıcıları arasında en ön sıralarda yer alır. Belgesellerinde ki sorun, her ne kadar bir kaç bölümden oluşsa da, neredeyse 30 yıla yakın bir dönemi anlatırken doğal olarak oluşan bilgi patlaması ve dönemsel atlamalardır. Bir nevi bilgilerin kısıtlı zaman dilimine sıkıştırılması sonucu oluşan bir bombardıman ve bunun sonucu seyirci de kopmalar yaşanır. Bundan dolayı, kitaplarını okumak daha verimlidir.

12 bölümlük bir belgeselden geniş alıntılar yapmak tabii ki mümkün olmadığından buraya "youtube"'da bulduğum İngilizce versiyonun linkini ekliyorum.

Hitler'in yardımcıları / Guido Knopp / İngilizce / Bölüm 6

Knopp belgesellerini takip edenler, Knopp'un konuya ağırlıklı olarak sosyal, ekonomik ve politik açılardan yaklaştığını göreceklerdir. "Devlet kanalı" olan ZDF için çalıştığı gerçeğini hiç bir zaman unutmayalım. "Resmi kaynaklara" dayalı bir popüler tarihçilik yapmak zorunda kalmış, "Holocaust", savaş öncesi uluslararası politika, 2 savaş arası dönemde ki ideolojik çatışmanın Avrupa siyasetine ve Alman iç politikasına etkileri, 1. Dünya Savaşı'nın mirası gibi konulara belirli bakış açılarından yaklaşmıştır. Yine de çok verimli ve seyretmesi/okuması her zaman öğretici bir tarihçi/gazetecidir.


Dilimize 2 kitabı tercüme edilmiştir. Daha önce tanıtmıştım. Her iki kitabın tercümesi güzeldir. Fiyatları uygundur. Baskı kalitesi ülkemiz koşullarındadır.

Diğer bölümlere bu linkden ulaşabilirsiniz:
https://savasvetarih.blogspot.de/search/label/Guido%20Knopp

10 Aralık 2014 Çarşamba

Günün sözü: Erich von Manstein!

Günün sözü, Wehrmacht'ın dahi stratejisti Manstein'a ait:
Sovyet ordusu, 19 Kasım 1942 tarihinde başladığı, Uranüs Harekâtı ile, 3 gün gibi kısa bir sürede, Stalingrad'da, şehir muharebeleri bataklığını batmış olan 6. Orduyu kuşatır.

Durumu düzeltmesi için, 24 Kasım 1942 tarihinde, Kırım fatihi Manstein, Don Ordular Grubu komutanı olarak atanır. (Aslında, ortada bırakın "orduları", tam teşekküllü ordu bile yok!)
Manstein, kuşatmayı, "Wintergewitter" (Kış Fırtınası) kodlu bir
harekâtla, dışarıdan yarmayı planlar. Plana göre, 6. Ordu'da, aynı zamanda, içeriden kuşatmayı yarmak için saldırıya geçecektir. Gerekli kuvveti bir araya getirmesi, neredeyse 3 hafta sürer.


General Hoth komutasında ki, 4. Tank ordusuna, 2 Romen ordusunun destek verdiği harekât, 12 Aralık günü başlar. Ancak, yetersiz askeri güç, kötü hava koşulları, güçlü Sovyet direnişi, harekâtın, Stalingrad'a 48 km. kala, 23 Aralık günü durmasına neden olur. (Bunda, Hitler'in, 6. Ordu'nun yarma harekâtı yapmasına izin vermemesi de, çok önemli bir rol oynar.)
O gün Manstein'ın yorumu: "Die Lage ist beschissen; aber nicht hoffnungslos!"
"Durum boktan, ama umutsuz değil!"

7 Aralık 2014 Pazar

Günün kitabı: 20. yüzyıl başlarında Osmanlı-Alman İlişkileri / Golç Paşa’nın Hâtıratı

Bugünkü kitabımızın ismi, “20. yüzyıl başlarında  Osmanlı-Alman İlişkileri / Golç Paşa’nın Hâtıratı”.
 
Kitapla ilgili, bir değerlendirme yapmadan önce, vurgulamam gereken bir nokta var. Bilgi Üniversitesi’nde yaptığım üst lisans tezimin konusu, “Osmanlı ordusunun 19. yüzyıl sonunda modernizasyonu” idi. Bunu incelerken, kendime dayanak noktası olarak aldığım kişide, “Colmar von der Goltz” paşadır. Diğer bir deyişle, Goltz paşa başta olmak üzere, Prusya/Alman-Osmanlı ilişkileri, Alman askeri yardımı, 18. ve 19. yüzyılda silah teknolojisinde ki ve ordu organizasyonlarında ki gelişim ve değişim, orduların yabancı askeri danışmanlar tarafından modernizasyonu, hakkında yazılmış bir çok kitap ve bilimsel makale, ana araştırma konumu oluşturdu. Bu bağlamda, Goltz paşanın yazmış olduğu bir çok makale ve mektup ile kendisi hakkında yazılmış kitapları okudum

1883-1895 yılları arasında, çeşitli görevler üstlenen Goltz Paşa, diğer tipik Alman subaylardan farklı olarak, Şark kültürünü anlamaya çalışmış ve atandığı bu görevi en iyi biçimde yerine getirmek için çevkle çabalamıştır.
1885 yılından itibaren, Osmanlı ordusunu modermize etmek için kurulan Alman Heyeti'nin başkanlığına getirilmiştir. Öncelikli hedeflerinden birisi, Harp Akademisi'ni modernize etmekti, İlk adım olarak, o güne kadar, Osmanlı askeri eğitimine hakim olan Fransız ekolünü kaldırdı. Berlin Harp Akademisi'ni kendisine örnek aldı. Çok sayıda kitabın tercümesine, bizzat kendisi katkıda bulundu. Amacı, modern bir orduyu yönetebilecek bilgi ve tecrübeye sahip, bir "komuta ve kontrol" heyeti kurmaktı. Diğer bir deyişle, Alman Genelkurmayı'nın benzerini oluşturacak bir "kurmay subay kitlesi" yaratmayı planlamıştı.
 
Tekrardan kitaba dönersek, İz Yayıncılık tarafından, 2012 yılında basılan kitap, 175 sayfadan oluşuyor. Yayına hazırlayan isim Faruk Yılmaz.
 
Kitap aslında, 2 bölümden oluşuyor.
 
Birinci bölüm, Colmar von der Goltz Paşa’nın, 1897 Yunan Harbi’nden sonra yazdığı bir makalenin, sadeleştirilmiş ve kısatılmış bir halinden oluşuyor.
 
Başlığı, “Devlet-i Aliyye’nin Zaaf ve Kuvveti” olan bu makalede Goltz, 1897 Yunan Harbi’nin askeri açıdan bir değerlendirmesini yapmıştır. Buradan yola çıkarak, Osmanlı askeri sisteminin gelişimini kısa bir özetle analiz etmiş, imparatorluğun o an içinde bulunduğu durumu, özellikle askeri ve  politik açıdan değerlendirerek, geleceğe yönelik bir takım öngörü ve tavsiyelerde bulunmuştur. Orijinali, Berlin’de yayınlanan, “Deutsche Rundschau” dergisinde, 1897 yılının Ekim ayında yayınlaşmış olan bu makale, 1908 tarihinde, Zaimzâde Hasan Fehmi tarafından Osmanlıca’ya tercüme edilmiş ve Kahire’de basılmıştır.
 
Bu bölüm, kitabın 23 ilâ 58. sayfalarını kapsıyor.
 
İkinci bölümde, Salih Mayakuşu’nun derlediği ve 1932 yılında, “Askeri Matbaa” tarafından basılan, “Golç Paşa’nın hatıratı” isimli kitaba yer verilmiş. Bu kısımda da, Faruk Yılmaz, bazı bölümleri günümüz Türkçesi’ne uyarlayarak, orijinal eserin kısaltılmış bir halini sunmuş. Kitabın bu bölümü, 59. sayfadan başlayarak, sonuna kadar devam ediyor.



Kitap temelde, Osmanlı ordusunun modernleşme çabalarının, Prusya/Alman ekolü tarafından yönlendirildiği dönemde, Colmar von der Goltz isimli subayın, anılarına yer veriyor. Yukarıda belirttiğim gibi, ilk bölüm, Osmanlı askeri sisteminin, ana hatlarıyla, bir makale halinde analizini içeriyor.

İkinci bölümde ise, 1914 Kasım ayından itibaren, Enver Paşa'nın askeri müşaviri olarak, Osmanlı imparatorluğuna yeniden gönderilen Goltz Paşa'nın mektuplarına, ağırlıklı olarak yer verilmiş. Bazı kısımlarda, aynı tarihlerde, Alman askeri ve politik heyetinde görevli olan başka Alman subay ve sivil görevlilerin anıları da yer alıyor. Goltz Paşa, 19 Nisan 1916 tarihinde Bağdat'ta vefat edene kadar, değişik cephelerde, farklı görevler üstlendi. Gerek kişisel, gerekse mesleki mektuplarından yapılan alıntılar, hem savaşın gelişimini hem de Osmanlı ordusunun durumunu ve savaş gücünü ayrıntıları ile anlatmaktadır.

Derleyen Dr. Faruk Yılmaz, bilhassa, İz Yayıncılık kapsamında, uzun süredir, çok eser vermiş bir isim. Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra, çalışırken yazdığı kitaplar yanında, sonrasında da derlediği bir çok eser var. Daha çok, “derleme” ve “sadeleştirme” şeklinde çalışma yapıyor.
 
20. yüzyılın ilk yarısında yazılan Türkçe eserlerin hem grameri, hem de üslubu farklı olduğundan, bu eserlerin, günümüz Türkesine tercümesi uzun ve yorucu bir çalışma ve araştırmayı gerektirir. Bu çalışma esnasında gerçekleştirilen, sadece basit bir tercüme değildir. O devirlerde ki yazı dilini, günümüz  gramerini uygulayarak tercüme ederken, varolan üslubu kaybetmemek, ustalık ister. Bilhassa, son 10 yıldır, dilimizin geçirdiği değişim (Evrim demeye pek dilim varmıyor!), 19. yüzyıl sonu ve 20. Yüzyılın ilk yarısında ki “âdalı” dilden tercümeyi, bence, çok daha zahmetli bir hale getiriyor.
 
Bilhassa, “sadeleştirme” yanında, “kısaltma” yapılan eserlerde, dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta, hangi bölümlerden, hangi paragraf veya cümlelerin çıkartılabileceğidir. Şunu asla unutmamak gerekir ki, her kitap bir “konteks/bütün”’ü anlatır. Bir eserin bu özelliğini bozmamak için, nerede, hangi ölçülerde kısaltma yapılabileceğini anlamak lazımdır. Bunun içinde, her şeyden önce, eseri çok iyi kavramak gerekir.
 
Faruk Yılmaz’ın yaptığı derlemeleri bu gözle değerlendirirsek, yaptığı için zorluğunu daha iyi anlar ve daha gerçekçi eleştirilerde bulunabiliriz. Kendisine, gösterdiği tüm bu çabalar ve verdiği eserler için teşekkürler..

4 Aralık 2014 Perşembe

"Atlas Tarih" dergisinin, 31. sayısı (Aralık 2014 / Ocak 2015) çıktı!

Bu ay tarih meraklıları için bereketli bir ay; çünkü “Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin yanında, tanıtmak istediğim ikinci bir dergi daha var.

O da “Atlas Tarih”. İki ayda bir yayınlanan bu süreli yayının 31.sayısı (Aralık2014/Ocak2015)çıktı.

Bu ayki sayfa sayısı 146 olan derginin, satış fiyatı 14.- TL.

Gazete bayiine.. (En azından eskiden öyleydi!)

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

tarihdergileri 

1 Aralık 2014 Pazartesi

“Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 7. sayısı (Aralık 2014)!

Her ayın, olmazsa olmaz, süreli yayını, “Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 7. sayısı (Aralık 2014) çıktı.
Bu ayki sayfa sayısı 116 olan derginin, satış fiyatı 10.- TL.

Her ay olduğu gibi, yine “dolu dolu“ bir dergi okunmayı bekliyor.
Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

22 Kasım 2014 Cumartesi

Günün sözü: Napolyon Bonapart

"Savaş alanı, sürekli karmaşa halindedir. Hem kendisinin hem düşmanının karmaşasını yöneten savaşı kazanır."

"The battlefield is a scene of constant chaos. The winner will be the one who controls that chaos, both his own and the enemies."

Napoleon Bonaparte


19 Kasım 2014 Çarşamba

Günün belgeseli: Alman "ZDF-İnfo" kanalında yayınlanan "Hitler'in yardımcıları" isimli belgesel dizisinin beşinci bölümü "Heinrich Himmler: Cellat"!

Alman "ZDF-İnfo" kanalında yayınlanan "Hitler'in yardımcıları" başlıklı 12 bölümlük ve ilk defa 1996 yılında yayınlanan belgeselin beşinci bölümünü ekliyorum.

Hazırlayıcısı, Guido Knopp isimli 1980'lerden itibaren devlet kanalı olan ZDF için çalışan bir tarihçi-gazetecidir. Öncesinde "Frankfurter Allgemeine Zeitung" ve "Welt am Sonntag" gazetelerinde (ortanın sağı olarak nitelendirebileceğimiz) çalışmıştır. Devletten aldığı destekle özellikle Nasyonal Sosyalizm tarihi üzerinde uzmanlaşmış çok üretici bir yazardır.


Kitapları ve bunlardan üretilen belgeselleri çok geniş kaynaklara dayanır ve anlatımı/sunumu akıcı ve kolay anlaşılır bir tarza sahiptir. Diğer bir deyişle, Almanya'da popüler tarih yaratıcıları arasında en ön sıralarda yer alır. Belgesellerinde ki sorun, her ne kadar bir kaç bölümden oluşsa da, neredeyse 30 yıla yakın bir dönemi anlatırken doğal olarak oluşan bilgi patlaması ve dönemsel atlamalardır. Bir nevi bilgilerin kısıtlı zaman dilimine sıkıştırılması sonucu oluşan bir bombardıman ve bunun sonucu seyirci de kopmalar yaşanır. Bundan dolayı, kitaplarını okumak daha verimlidir.

12 bölümlük bir belgeselden geniş alıntılar yapmak tabii ki mümkün olmadığından buraya "youtube"'da bulduğum İngilizce versiyonun linkini ekliyorum.


Knopp belgesellerini takip edenler, Knopp'un konuya ağırlıklı olarak sosyal, ekonomik ve politik açılardan yaklaştığını göreceklerdir. "Devlet kanalı" olan ZDF için çalıştığı gerçeğini hiç bir zaman unutmayalım. "Resmi kaynaklara" dayalı bir popüler tarihçilik yapmak zorunda kalmış, "Holocaust", savaş öncesi uluslararası politika, 2 savaş arası dönemde ki ideolojik çatışmanın Avrupa siyasetine ve Alman iç politikasına etkileri, 1. Dünya Savaşı'nın mirası gibi konulara belirli bakış açılarından yaklaşmıştır. Yine de çok verimli ve seyretmesi/okuması her zaman öğretici bir tarihçi/gazetecidir.


Dilimize 2 kitabı tercüme edilmiştir. Daha önce tanıtmıştım. Her iki kitabın tercümesi güzeldir. Fiyatları uygundur. Baskı kalitesi ülkemiz koşullarındadır.

Diğer bölümlere bu linkden ulaşabilirsiniz:
https://savasvetarih.blogspot.de/search/label/Guido%20Knopp

16 Kasım 2014 Pazar

Günün kitabı: Deliler / Abdullah Turhal

Bugünkü kitabımız, grubumuzun üyelerinden Abdullah Turhal'ın eseri olup, "Deliler" başlığını taşıyor.

Şubat 2011 tarihinde piyasaya sunulan kitap, 224 sayfalık bir eser.

Abdullah Turhal, Osmanlı ordusunun az bilinen birimlerinden birisi olan Deliler Ocağı’nı, yerli ve yabancı kaynaklardan araştırarak gün yüzüne çıkarmış.


"Deliler" adı verilen bu askeri birlikler kimlerden oluşuyordu?

İlk ne zaman ortaya çıkmışlardı?

Ne giyerler, nasıl yaşarlardı?

Nasıl savaşırlardı?

Batı ordularını nasıl etkilemişlerdi?

Abdullah Turhal bu sorulardan yola çıkarak, yerli ve yabancı kaynaklardan elde ettiği tüm kaynaklarla bilgi dolu bir eser ve görsel bir şölen sunmuş.

Bugünü kadar 2 kitabını tanıttığımız, Abdullah Turhal'ı kısaca tanıyalım:

1973 Ankara doğumlu.
1996’da Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezunu.
Akademik çalışmalarına doktora seviyesinde 1998-2006 arasında, önce ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde, ardından Britanya’da bulunan Kraliyet Askeri Bilimler Kolejinde (Royal Military College of Science- RMCS) devam etti.
Halen Londra merkezli bir stratejik risk firmasına siyasi ve güvenlik danışmanlığının yanı sıra tarih, güvenlik politikaları ve askeri tarih konularında araştırmalar yapmakta, Türk tarihinden savaşçı karakterlerinin dünya standartlarında maketlerini üretmekte ve savaş oyunları tasarımları hazırlamaktadır.
İngilizce ve Rusça bilir.
Askeri Tarih Topluluğu (ABD) ve H. G. Wells Topluluğu (Britanya) üyesidir.
Maket Dünyasına İlk Adım (2005) ve Gök Tonga (2009) adlı kitapları vardır.

13 Kasım 2014 Perşembe

Günün kitabı: Kaybedilen zaferler / Erich von Manstein

Nazi Almanya'sının, ordusu "Wehrmacht"'ın en başarılı stratejik dehası olarak kabul edilen, Erich von Manstein'ın, 1955 yılında basılan "Verlorene Siege" (Kaybedilen Zaferler) isimli kitabı, 7 yıl gibi kısa bir süre sonra, dilimize tercüme edilmiş.
1962 yılında, Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstanbul Askeri basımevi aracılığıyla piyasaya sunulan kitabın, Türkçe baskısı, 657 sayfa.
2. Dünya Savaşı boyunca, Polonya seferinden, 30 Mart 1944 tarihine kadar Doğu cephesinde görev yapan Manstein'ın anıları, konuya ilgi duyan herkes için vazgeçilmez bir eserdir.
Kara Kuvvetleri'nin yaptırdığı tercüme, aradan geçen 52 yıl içerisinde, günümüz Türkçe'si ile kıyaslandığında, bazı bölümlerde doğal olarak zorluyor. Ancak, kitabın içinde ki haritaların da çok özenli bir biçimde dilimize tercüme edildiğini özellikle vurgulamak gerekir. Piyasada bulunması gerçekten zor ve doğal olarak pahalı bir kitap. Bulup alabilenler kıymetini bilsinler.


Kitabın Almanca orijinalinin 2009 baskısının kapak resmi:



İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

7 Kasım 2014 Cuma

Günün kitabı: Osmanlı askeri tarihi / Mesut Uyar / Edward J. Erickson

Bazı kitaplar vardır, kelimenin tam anlamıyla, başucunuzdan ayıramazsınız. (Bundan dolayı da, "başvuru eseri" olarak isimlendirilmiş olabilirler!) İşin şakası bir yana, bazı eserler, inceledikleri konu hakkında, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, referans kitap olarak kalırlar. Bugün tanıtmak istediğim kitap, bu özelliğe sahip.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan Ekim 2014 tarihinde piyasaya sunulan kitap, Mesut Uyar ve Edward J. Erickson tarafından yazılmış ortak bir çalışma. Orijinali, "A military history of the Ottomans from Osman to Atatürk" başlığıyla,2009 yılında, Praeger Publishers yayınevince piyasaya sunulmuş. Kitabın, dilimize tercümesini, yazarlardan Mesut Uyar'ın yapmış olması, ender rastlanan diğer avantajlardan birisi.

Kitap 673 sayfa ile, okuru uzunca bir süre meşgul edecek nitelikte. Bence, en büyük özelliği, her iki akademisyenin de emekli muvazzaf subay ve askeri tarih konusunda uzman olmaları.


Mesut Uyar'ın "Türkçe baskıya önsöz" kısmına yazdıkları, ülkemizde "askeri tarih" konusuna getirilen en gerçekçi ve güncel yaklaşımlardan birisini içermektedir.

Diğer taraftan, bu bölümde vurguladığı gibi, orijinal kitabın Türkçe tercümesini yapmak yerine, büyük ölçüde, yenisini yazmıştır.

Kitap, 5 ana bölüme ayrılmış.

1- Erken dönem: Ortadoğu askeri sistemi ve Osmanlı ordusunun kuruluşu (1300- 1451)
2- Klasik dönem  (1451-1606)
3- Dönüşüm ve reform çabaları (1606-1826)
4- Hayatta kalma mücadelesi (1826-1858)
5- Sonun başlangıcı (1861-1918)

Konuyu, sadece askeri tarih meraklılarının değil, Türk tarihine ilgi duyan herkese tavsiye ederim. Öyle bir kaç günde bitirebileceğiniz bir kitap değil. Ancak, akıcı anlatımı ve berrak üslûbu ile rahatlıkla okunan bir eser.

En büyük özelliği ise, zaman içerisinde, konu açıldıkça, elinize alıp tekrar tekrar karıştıracağınız bir başvuru eseri olması. Kaçırmayın, sonra, bulamayıp üzülürsünüz.

Günün sözü John Keegan'dan...

"Günün sözü" köşemizde, bu sefer, tek bir cümleye yer vermiyoruz. Çünkü, ele alınan konunun, tasviri çok boyutlu bir yorumu gerektiriyor. Bu yorumu yapanda, John Keegan olunca, kısa bir tanımlama zaten zor ve yetersiz olur.

"Askerler, diğer insanlara benzemez. Kuramcıların (Burada, öncelikli olarak Clausewitz'i kastediyor!) tanımladığı gibi, savaşın hiç kuşkusuz, ekonomi, diplomasi ve politikayla bağlantısı vardır; ama bu bağlantı, bir benzerlik yaratmak için yeterli değildir."

"Savaş, kesinlikle diplomasi ya da politikaya benzemez; çünkü, değer yargıları ve yetenekleri politikacılar ve diplomatlardan çok farklı insanlar tarafından yaşanır."

"Bu insanların yaşamı, diğerlerinin günlük yaşamlarına paraleldir, ancak, kesinlikle bağlılık göstermez."

"Savaşçı sınıfın kültürü, uygarlığın kültürü ile aynı olamayacağından, arada ki bu mesafe hiçbir zaman kapanmaz."

İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
Günün sözü

4 Kasım 2014 Salı

"Atlas Tarih" dergisinin, 29. sayısı (Ekim/Kasım 2014) çıktı!

Bu ay tarih meraklıları için bereketli bir ay; çünkü “Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin yanında, tanıtmak istediğim ikinci bir dergi daha var.

O da “Atlas Tarih”. İki ayda bir yayınlanan bu süreli yayının 29. sayısı (Ekim-Kasım 2014) çıktı.
Bu ayki sayfa sayısı 146 olan derginin, satış fiyatı 14.- TL.

Gazete bayiine.. (En azından eskiden öyleydi!)

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

tarihdergileri

1 Kasım 2014 Cumartesi

“Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 6. sayısı (Kasım 2014)!

Her ayın, olmazsa olmaz, süreli yayını, “Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 6. sayısı (Kasım 2014) çıktı.
Bu ayki sayfa sayısı 116 olan derginin, satış fiyatı 10.- TL.

Her ay olduğu gibi, yine “dolu dolu“ bir dergi okunmayı bekliyor.
Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

29 Ekim 2014 Çarşamba

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!

Atatürk'ün önderliğinde, TBMM’nin 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet yönetimi ilan etmesi anısına...


26 Ekim 2014 Pazar

Günün belgeseli: Alman "ZDF-İnfo" kanalında yayınlanan "Hitler'in yardımcıları" isimli belgesel dizisinin dördüncü bölümü "Hermann Göring: İkinci adam"!

Alman "ZDF-İnfo" kanalında yayınlanan "Hitler'in yardımcıları" başlıklı 12 bölümlük ve ilk defa 1996 yılında yayınlanan belgeselin dördüncü bölümünü ekliyorum.

Hazırlayıcısı, Guido Knopp isimli 1980'lerden itibaren devlet kanalı olan ZDF için çalışan bir tarihçi-gazetecidir. Öncesinde "Frankfurter Allgemeine Zeitung" ve "Welt am Sonntag" gazetelerinde (ortanın sağı olarak nitelendirebileceğimiz) çalışmıştır. Devletten aldığı destekle özellikle Nasyonal Sosyalizm tarihi üzerinde uzmanlaşmış çok üretici bir yazardır.


Kitapları ve bunlardan üretilen belgeselleri çok geniş kaynaklara dayanır ve anlatımı/sunumu akıcı ve kolay anlaşılır bir tarza sahiptir. Diğer bir deyişle, Almanya'da popüler tarih yaratıcıları arasında en ön sıralarda yer alır. Belgesellerinde ki sorun, her ne kadar bir kaç bölümden oluşsa da, neredeyse 30 yıla yakın bir dönemi anlatırken doğal olarak oluşan bilgi patlaması ve dönemsel atlamalardır. Bir nevi bilgilerin kısıtlı zaman dilimine sıkıştırılması sonucu oluşan bir bombardıman ve bunun sonucu seyirci de kopmalar yaşanır. Bundan dolayı, kitaplarını okumak daha verimlidir.

12 bölümlük bir belgeselden geniş alıntılar yapmak tabii ki mümkün olmadığından buraya "youtube"'da bulduğum İngilizce versiyonun linkini ekliyorum.


Hitler'in yardımcıları / Guido Knopp / İngilizce / Bölüm 4

Knopp belgesellerini takip edenler, Knopp'un konuya ağırlıklı olarak sosyal, ekonomik ve politik açılardan yaklaştığını göreceklerdir. "Devlet kanalı" olan ZDF için çalıştığı gerçeğini hiç bir zaman unutmayalım. "Resmi kaynaklara" dayalı bir popüler tarihçilik yapmak zorunda kalmış, "Holocaust", savaş öncesi uluslararası politika, 2 savaş arası dönemde ki ideolojik çatışmanın Avrupa siyasetine ve Alman iç politikasına etkileri, 1. Dünya Savaşı'nın mirası gibi konulara belirli bakış açılarından yaklaşmıştır. Yine de çok verimli ve seyretmesi/okuması her zaman öğretici bir tarihçi/gazetecidir.


Dilimize 2 kitabı tercüme edilmiştir. Daha önce tanıtmıştım. Her iki kitabın tercümesi güzeldir. Fiyatları uygundur. Baskı kalitesi ülkemiz koşullarındadır.

Diğer bölümlere bu linkden ulaşabilirsiniz:
https://savasvetarih.blogspot.de/search/label/Guido%20Knopp

19 Ekim 2014 Pazar

Günün kitabı: Die 101 wichtigsten Fragen. Der zweite Weltkrieg / Jörg Echternkamp

Bugün tanıtacağım kitap Almanca...

İsmi: Die 101 wichtigsten Fragen. Der zweite Weltkrieg

Yazarı: Jörg Echternkamp

Yayınevi: C. H. Beck

Daha önce, Gerhard Schreiber’in yazdığı “der zweite Weltkrieg” isimli kitabı basan C.H.Beck yayınevi, bir kaç sene önce,  “Beck’sche Reihe” isimli bir yeni seri başlattı.

155 sayfalık, “cep kitabı” boyutunda ki bu eserin, ilk basım tarihi “17 Şubat  2010”.

Bu seride, artık, klasik olarak isimlendirebileceğimiz, ilk seri gibi, “cep kitabı” formatında.


1950 ve 1960 doğumlu olan okuyucular daha iyi hatırlar, ülkemizde de, “100 soruda” diye bir seri vardı. Konuyu, soru-cevap şeklinde ele alan bu seri, yayınevi tarafından basılmaktaydı.

Konunun, bu şekilde işlenmesi, hem okumayı daha kolaylaştırıyordu. Hem de, konuya yabancı olanların bile, kitabın  içeriğini, daha iyi ve çabuk bir biçimde anlamalarını sağlıyordu.

Okurken, istenilen sorudan başlanılabilmesi ve her biri, bir özet şeklinde sunulan cevapların daha akılca kalıcı olması, diğer avantajlardandı.

Beck yayınevi, konuyu 101 soruda ele alan bir uygulama yapmayı tercih etmiş. Sorunlar gruplar halinde, belirli konuları incelemek amacıyla sorulmuş ve kendi içlerinde tutarlı bir biçimde birbirlerini tamamlıyorlar.

Kitabın yazarı olan, Jörg Echternkamp, Potsdam’da ki, “Alman Silahlı Kuvvetleri, Askeri Tarih Araştırma Kurumu”’n da uzun senelerdir görev yapmaktadır.

Bu yeni serinin amacı, ele alınan konuyu, “temel bilgiler çerçevesinde, akıcı bir dille, konuya yeni başlayanlara” aktarmak olduğundan, gerek sayfa sayısı, gerekse sunumun içeriği bakımından hiç bir eksiği yok.

2 sayfalık bir önsözden sonra, 10 ana bölüm var. Bunlar, sırasıyla,

-Savaşa giden yol
-Avrupa’da savaş
-Dünya Savaşı haline gelmesi ve dönüm noktası
-Alman Silahlı Kuvvetleri
-Topyekûn savaş
-Almanya’da cephe gerisinde günlük yaşam
-Olaylar
-Kişiler
-Savaş(ların) bitişi
-Savaşın sonuçları

Benim gözüme çarpan eksiklik, kitabın sonunda, “kaynaklar” ve bilhassa, “tavsiye edilecek destekleyici eserler” bölümlerinin olmayışıydı.

Bu açıdan bakıldığında, fiyatı olan 9,95 Euro, Avrupa koşullarında rahatlıkla ödenebilecek bir tutar.

16 Ekim 2014 Perşembe

Günün filmi: Zulu / 1964

"Savaş filmleri klasikleri" adı altında ki bölüme, bugün eklemek istediğim film, "Zulu"

1964 yapımı, "Diamond Film" isimli İngiliz film şirketi tarafından çekilmiş, 138 dakikalık fimin başrollerinde, Stanley Baker, Jack Hawkings ve Michael Cain oynuyor. Yönetmenliğini Cy Endfield'in yaptığı film gerçek bir askeri çatışmayı anlatıyor. (Küçük bir not: Oyuncular arasında yer alan, günümüzün yıldız sinema sanatçısı Michael Cain, o tarihlerde, çok ünlü değil.)


"Rorke's Drift" adı verilen çiftlikte 22 - 23 Ocak 1879 tarihlerinde, Britanya ordusuna mensup Royal Engineers alayından yaklaşık 140 askerin, sayıları tahminen 3.000 ila 4.000 arasında değişen Zulu savaşçısını karşı direnişlerini anlatır.

Çatışmanın sonunda, tahminen Britanya ordusu kayıpları, yarısı ölü olmak üzere 35 civarındadır. Zuluların verdiği kayıplarda, yaklaşık yarısı ölü olmak üzere 800 civarında dır.

Kıyafetlerden, silahlara kadar kullanılan eşyalarda orijinalliğe dikkat etmeleri, filmin büyük bir kısmını, orijinal mekanlarda  çekmeleri ve Zuluları oynayanların gerçek Zulu kabilesinden olması, bence, filmi "Klasikler" arasına sokmaya yetmiştir. Bu arada, müziğini de unutmayalım.

İngilizce bilenler için, aşağıda youtube'dan bir link. Bilmeyenler, Türkçe montaj veya Türkçe altyazılısını rahatlıkla bulabilirler.

Film hakkında daha ayrıntılı bilgi için IMDB sayfası:

13 Ekim 2014 Pazartesi

Gustav Adolf ve "askeri standartlaştırma"!

Askeri tarih yazımında, klasik olarak kabul edilen eserlerin büyük bir kısmı, “Batı uygarlığı” diye isimlendirdiğimiz bölgeden çıktığını daha önceki  yazılarda vurgulamıştım. Buna yol açan en önemli neden, yazılı malzemenin büyük bir çoğunluğunun, bu coğrafyada, çok daha iyi koşullarda korunmuş olmasıdır.

Batı ve Orta Avrupa askeri tarihçileri, diğer bir deyişle, Anglo-Amerikan yaklaşım, 16. yüzyıl sonunda Maurice von Nassau’yu, modern askeri mekanizmaların başlangıcı olarak kabul eder.
Moğollar kalıcı kurumsal yapılar kurmadıklarından, Çinlilerse çok uzak bir coğrafya da yer aldıklarından, söz konusu değerlendirmeye dahil edilmezler.

Hollanda’da Maurice von Nassau askeri birimlerin disiplinli birer kurum olmasını sağlayan düzenlemeler ve taktik reformları yapmıştır.

İsveç kralı Gustav Adolf, süvari ve özellikle topçu birliklerinin donanımı ve taktik bazda kullanımı konusunda yeni bir örgütlenme gerçekleştirmiştir. Her iki birimde muharebelerde daha esnek bir düzende kullanılarak, etkinlikleri arttırılmıştır.

Her ikisi de temelde, kendisine, İspanyol "tercio"'ların organizasyonel yapısını örnek olarak almıştır.

Bugün, elinde ki küçük bir ordu ile, 17. yüzyıla damgasını vurmuş olan İsveç kralı Gustaf Adolf’dan bahsedeceğim.

İsveç kralı Gustaf Adolf, 17. yüzyılda, gerçekleştirdiği askeri reformlarla, sayısal açıdan küçük bir ordusu olan İsveç’i, o devrin önemli askeri güçleri arasına sokmuştur.
Elinde ki gücün sayısal açıdan sınırlı bir kapasiteye sahip olduğunu kavrayarak, bu dezavantajı giderecek önlemler almıştır. Herşeyden önce, ordunun ateş gücünü arttırmıştır. Buna paralel olarak, topçu ve piyade birliklerinin harekât kabiliyetini yükseltmiştir. Bu iki unsuru birbiriyle kombine etmiş, böylece, düşman kuvvetlerine, muharebe alanında, hızlı hareket eden birlikleri ile birçok yerden, yüksek bir ateş gücüyle büyük kayıplar verdirmiştir.

O devrin muharebe taktikleri doğrultusunda, hareketli bir orduya sahip olmanın birinci koşulunun eğitim ve disiplin olduğunu kavramıştır. Piyadelerinin muharebe koşullarında gerekli hareketleri, düzenlerini bozmadan yapabilmeleri için, onların çok sıkı bir eğitime tabii tutmuştur. Az sayıda askere sahip olmanın getirdiği dezavantajı, birliklerin mevcudunu azaltıp, birlik sayısını arttırarak çözmüştür. Daha az sayıda askere sahip bir birliğin azalan ateş gücünü 2 yöntemle arttırmıştır.

Yüksek düzeyde disiplin, askerlerin dakika başına atış oranını arttırırken, verilen eğitim, isabet oranını yükseltmiştir. Kullandığı ikinci yöntem ise, muharebe taktikleri açısından askerlik tarihinin dönüm noktalarından birini oluşturdu. Topçunun kullandığı top ve mermileri standartlaştırarak, tarihinin en etkili “sahra topçusunu” yaratmıştır. Topçularını, atlı çekicilerle desteklemiş, yine bu çekicilere takılı, mermileri taşıyan cephane arabaları yaptırmıştır. Bu sayede, topçuları hem hızla muharebe alanı çevresinde ve içinde hareket etmiş, hem de o güne kadar görülmemiş yükseklikte bir atış hızına sahip olmuşlardır. Top çekicilerine eklenen cephane arabaları sayesinde, muharebe esnasında, topçunun o güne kadar sık sık karşılaştığı, cephane sorunu da çözülmüştü.

Gustav Adolf, bu niteliklere sahip sahra topçusunu, piyadelerine yakın destek vermeleri için kullanınca, düşman kuvvetlerinin belirli noktalarında, muharebenin başlamasından kısa bir süre sonra, yüksek kayıplar nedeniyle, saflar bozulmuştur. Bu deliklerden, hücum eden İsveç birlikleri, düşmanın arkasına sarkarak, kendilerinden kat kat üstün kuvvetlerin geri çekilmelerini veya bozgun halinde kaçmalarını sağlamışlardır.

Bir sonuca bağlamak gerekirse, Gustaf Adolf’un başarısının temelinde yatan nedenler, küresel olan, askeri disiplin ve askeri eğitim yanında, silah ve cephane konusunda gerçekleştirdiği “standartlaştırma” olgusudur.

10 Ekim 2014 Cuma

"Atlas Tarih" dergisinin, 30. sayısı "Özel Sayı" olarak çıktı!

Bu ay tarih meraklıları için bereketli bir ay; çünkü "Atlas Tarih" dergisinin, bir "özel sayı"'sı piyasaya verilmiş.

Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşı'na katılışının 100. yılı nedeniyle, tammiyle bu konuya ayrılan bir sayı yayınlanmış.


7 Ekim 2014 Salı

Askeri tarihçiler: John Keegan

Ünvanı ve göbek adıyla birlikte, John Desmond Patrick Keegan 15 Mayıs 1934 – 2 Ağustos 2012 tarihleri arasında yaşamış İngiliz bir askeri tarihçidir. 14. – 20. yüzyıl savaş tarihi , savaşın doğası, özellikle savaş psikolojisi üzerine uzmanlaşmıştır.

Ülkemizde en çok tanınan ve bir kaç defa basılan kitabı, “Savaş Sanatı Tarihiismini taşıyan, orijinal başlığı “A History of Warfare” olan, bir başvuru eseridir. Orijinal kitabın baskı tarihi 1993 olup, ülkemizde 1995 yılında , Sabah Yayınları tarafından piyasaya sunulmuştur. O dönemde, kalın cilt ve büyük boy formatla piyasaya giren yayınevi, seçtiği eserlerle de bayağı isim yapmıştı

Doruk Yayımcılık tarafından, Aralık 2007 yılında, piyasaya tekrardan sunulan eser bu sefer, 429 sayfadan oluşan klasik formatta basılmıştır. Bu baskıda ki tercümeyi  Selman Koçak yapmış.
Keegan’ın savaş tarihi konusunda ki temel tezi, „Savaşı yaratan temel nedenler, toplumların kültürel gelişiminde yatar.“ şeklinde özetlenebilir. Diğer bir deyişle, Keegan, savaş olgusunun kültürel tarafında ön plana çıkarır. Doğal olarak, Clausewitz’in, „Savaş, politikanın, başka araçlarla devamıdır.“ teziyle, çoğu yerde çatışır ve onu neredeyse, her fırsatta eleştirir.

Savaşa neden olan, önemli politik nedenlerin varlığını reddetmez. Ancak, temel katalizatörün, kültür olduğunu iddia eder.

Bu kitabın da, neredeyse, insanlığın, bilinen ilk çağlarından Nükleer Çağa kadar, savaş tarihini inceleyerek, sadece askeri tarih meraklılarına değil, her tarih okuyucusuna hitap eden, bir başvuru eseri yaratmıştır.

Araştırmalarının temelinde, her ne kadar silah teknolojilerine ve muharebe taktiklerine de yer verse, tezinin temelinde her zaman kültür; yani insan olgusu yatar. Bu bağlamda, toplumların sosyo-kültürel olguları ile, orduların organizasyonel yapısı, toplumu ve bir topluluk olarak orduyu bir arada tutan moral, grup psikolojisi, gibi beşeri öğeleri yaptığı analizlerde ön planda tutar.

„The face of battle“ (Muharebenin yüzü“) isimli kitabında, bu analiz metodunu kullanarak, askeri tarihin, 3 önemli muharebesinde , Agincourt, Waterloo ve Somme, çatışma alanını, sıradan askerin gözünden anlatır. Bu yaklaşımı ile, yayınlandığı 1976 yılında, çığır açmıştır; dersek, fazla abartmış olmayız.

Keegan’a göre, „savaşın doğasıdiye bir şey yoktur. Bir savaşın kökeni, herşeyden önce, kültürel farklılara dayanır. Antropolojinin, askeri tarihi anlama konusunda, önemli bir bilim dalı olduğunu savunmuş ve eserlerinde buna sıkça yer vermiştir.

Savaş Sanatı Tarihibaşlıklı kitabın bölümleri:
-İnsanlık tarihinde savaş
-Taş devri
-Hayvanlar
-Demir
-Ateş
başlıkları altında toplanır. Her bölümün sonunda, „ara bölümadını verdiği, bazı açılardan bağımsız, bazı açılardan, o „anabölümde anlattıklarına değindiği, ekstra bir kısım daha var.

Şahsen, kendi içinde kapalı bir değerlendirme yaptığı bu bölümleri, ben birer bilgi deposu olarak çok büyük bir zevkle okudum.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:
JohnKeegan