Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

12 Mart 2015 Perşembe

1940 Batı Seferi'nde Alman ordusu çok mu üstündü? (Raymond Cartier'in klasik eseri ışığında!)

Raymond Cartier'in klasik eseri "2. Dünya Savaşı Ansiklopedisi" ışığında, 1940 Batı/Fransa seferi hakkında bir değerlendirme yapmak istersek, karşımıza farklı bir tablo çıkıyor.

1940 Mayıs’ında Fransa’ya saldıran Alman ordusunun, sayı ve kalite bakımından, Fransız ordusundan üstün olduğu düşüncesi, çok yaygındır.

Gerçek, aslında hiçte öyle değil.

Göz ardı edilen ilk unsur, BEF (British Expeditionary Force:Britanya Sefer/Harekât Birliği) ve RAF (Royal Air Force:Kraliyet Hava Kuvveti) güçlerinin katkıları.

Bu iki unsur hesaba katılmasa bile o tarihlerde Fransız ordusu, sayısal olarak Alman ordusundan üstün durumda. Kaliteye gelince, durum daha karışık.

Asker sayısı, piyade silahları, araç-gereç, malzeme ve mühimmat açısından hiçbir eksikleri yok, tam tersine birlikler donanımlı.

Raymond Cartier, 1 Mart 1940 tarihinde yapılan sayımda, Fransız kara ordusunun mevcudunun, 415.000 asker olarak saptandığını yazar.  Savaş başladığında, 108 tümen/müstahkem mevzi kurulur. (Türkçe tercümede “müstahkem mevzi” ile ne kastedildiği pek açık değil!) Kurulan bu tümenlerin kaç tanesinin hangi nitelikler (Hangi hizmet gruplarında görev yapacak!) taşıdığını ayrıntıları ile belirtmiş. Bir örnek vermek gerekirse, “tank taburu”ndan,  “teleferik bölüğü”ne kadar geniş bir yelpaze var.

Burada bu kadar ayrıntıya gerek yok. Ancak, önemli olan bir bilgi, tüm bu tümenlerin nitelik/kalite bakımından ikiye ayrılmış olmaları. “A sınıfı” denilen muharip (diğer bir deyişle, savaşa hazır!) ve “B sınıfı” denilen “eğitime muhtaç tümenler” şeklinde bir ayrım yapılmış. Bu tip bir ayrımda gösteriyor ki, önemli olan sadece sayı değil, aynı zamanda nitelikte!

Fransız topçu birlikleri, sayısal olarak üstün durumdalar. Ancak, kullandıkları toplar 1. Dünya savaşı’ndan kalma, eskimiş toplar. Daha da önemlisi, kullanılan topların çoğunluğu, 1. Dünya Savaşı’nın “siper savaşına uygun” nitelikteler. Yani, kısa ve orta menzilli, küçük kalibreli  havan topları ile, uzun menzilli, tahrip gücü yüksek, ancak, manevra kabiliyeti çok düşük olan obüslerle ve ağır toplarla donatılmışlar. Söz konusu topların, büyük bir kısmının Maginot hattı boyunca mevzilenmiş olduğu da diğer bir önemli nokta.

19. yüzyıla damgasına vuran sahra toplarını üreten Fransız sanayisi ve ordusu, 1940 yılında, bu ünvanını çoktan kaybetmiş. 1940 Fransa savaşı öncesinde, ordunun elindeki sahra toplarının sayısı hem az hem de kullanılanların kalibreleri düşük. Buna karşılık, Alman ordusunun topçu birimleri, orta menzilli sahra toplarında ve ağır toplarda sayıca ve kalite bakımından üstünler. Fransa seferi boyunca, bu beklenmedik bir avantaj olacak.

Fransa’ya yapılan saldırının, hiç beklenmedik bir biçimde “Blitzkrieg”’e dönüşmesinde hayati rol oynayan zırhlı ve mekanize birliklerin karşılaştırmasına gelince, çoğu kişinin şaşırdığı bir sonuç çıkar karşımıza.

Raymond Cartier’in verdiği rakkamlara bakarsak, Alman ordusunun 2.574 tankı varken, Fransız ordusu 4.000 küsur tanka sahip. (Almanya'da, elime geçen, en güncel rakkamlar, Clausewitz dergisinin, Temmuz/Ağustos 2015 sayısından: Almanlar 2.450 adet, Müttefikler, 4.200 adet tanka sahiplerdi. (Not: Bazı belgesellerde, Alman ordusunda ki, tankların 1.400 tanesinin, aslında, makinalı tüfek taşıyan zırhlı araçlar olduğu vurgulanırken, Müttefiklerin tank sayısının 3.300 olduğu vurgulanmış!) 

Bunların arasında “modern” sayılabilecek olanları karşılaştırdığımızda ise, Fransızların üstünlüğü daha da artıyor.
800 modern Fransız-İngiliz tankına karşılık, 300 küsur modern Alman tankı olduğunu vurguluyor. (Ansiklopedide bahsettiği “otomatik makinalı” olanları hesaba katmadan!)

Sadece bu sayısal üstünlüğe bakarak, “Plan Sarı” adı verilen Alman saldırısının temposunu belirleyen zırhlı birliklerin başarısını açıklayamayız. (Her ne kadar Almanca orijinal ismi olan  “Fall Gelb”, dilimize “dava sarı” diye tercüme edilebilirse de, “plan sarı” çok daha mantıklı bir tercümedir.)

Toplamda, Fransız tankları zırh ve silah gücü bakımından üstünler. Alman tankları ise, onlardan daha hızlılar, büyük bir çoğunluğunda telsiz bulunduğundan  muharebe alanında daha yüksek bir manevra kabiliyetine sahipler. Diğer bir deyişle, çatışma anında daha iyi organize olabiliyorlar, bu da tank birliklerinin “vurucu gücünü” arttırıp onlara üstünlük kazandırıyor.

Zaten, başarıyı sağlayan birden fazla unsur var.

En önemlisi, Almanların tank/zırhlı güçlerini bir arada tutarak, yüksek bir tahrip gücüne sahip  vurucu bir kuvvet oluşturmaları.

Fransız askeri felsefesinde, “tank” hâlâ piyadeyi destekleyen bir “araç” olarak görülüyor.

Müttefiklerin, sayı ve kalite bakımından kesinlikle zayıf oldukları alan havacılık.

Fransız Hava Kuvvetlerinin sahip oldukları uçak sayısı hem daha az, hem de modası geçmiş uçaklara sahipler.

Her ne kadar, RAF sayısal olarak bir katkıda bulunsa da, bilhassa Spitfire avcı uçaklarının, ağırlıklı olarak, Kanal ve İngiltere’nin savunması ile görevlendirildikleri bir gerçek. Fransa üzerindeki hava savaşına Fransız hava kuvvetlerini destekleme açısından ağırlıklı olarak bir katkıda bulunduklarını söylemek zor.

Bu konu daha çok su kaldırır, ama, biz, bu makaleye burada, ara verelim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder