Öne Çıkan Yayın

Günün sözü: "Fransa'ya, "Liberté, égalité, fraternité", "süvari, piyade, ve topçuluk"'dan daha az rehberlik etmiştir."

"Liberté, égalité, fraternité" özdeyişi dilimize "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" olarak çevrilebilir. Bu üçlemenin ne a...

26 Eylül 2016 Pazartesi

"Günün sözü", her iki Dünya savaşı arasında ki bağlantıya vurgu yapıyor!

A.J.P. Taylor, blokta daha önce değindiğimiz, "2. Dünya Savaşı'nın kökenleri başlıklı kitabında, 1. Dünya Savaşı'nın, 2. Dünya Savaşı'nı açıkladığını vurgular.

Hatta, 1. Dünya Savaşı'nın, ikincinin nedeni olduğunu yazar. İtiraf edeyim, askeri tarihle ilgilenmeye başladığımda, benim de ilk önce ve en çok 2. Dünya Savaşı çekmişti. Tabii ki, bunda, eldeki görsel ve yazılı malzemenin çokluğu, o tarihlerde (1980'ler) hayatta olan bir çok savaşa katılmış askerle yapılan röportajlar, savaşın politik etkilerinin devam etmesi gibi güncel etken rol oynuyordu.

Zamanla, özellikle, 1. Dünya Savaşı'nın 100. yıl kutlamaları yaklaştıkça ve yüksek lisans çalışmam nedeniyle, 19. yüzyıl askeri tarihi ile araştırma yaptıkça, (19. yüzyılda ki teknolojik ve askeri gelişmelerin 1. Dünya Savaşı'na etkisi büyük!) aslında, 1. Dünya Savaşı'nın önemini ve doğurduğu sonuçları fark etmeye başladım.

Her iki savaş arasında bir neden-sonuç ilişkisi olduğu kesin. Aralarında ki küresel açıdan politik, sosyal ve ekonomik bağlantılar çok yönlü ve derin.

Sözü A.J.P. Taylor'a bırakalım:

"Almanya, İkinci Savaş'ta, birincisinin hükümlerini bozmak ve savaşı takiben kurulan düzeni yıkmak için savaşmıştır."

diyen, yazara, sanırım, her askeri tarih meraklısı katılır.

Bu arada, özellikle vurgulamak isterim ki, "Her iki savaşın çıkış nedeni olarak, Almanya'nın agresifliğini gösterenlere katılmıyorum." Çünkü, herşeyden önce, 2 Dünya Savaşı'nın çıkışını bu kadar kolay açıklamak mümkün değildir.

Neyse, önemli olan, 1. Dünya Savaşı tarihini ve hatta öncesini, gözardı etmeyin.

A.J.P. Taylor hakkında diğer yazılar:
A.J.P. Taylor

23 Eylül 2016 Cuma

Günün kitabı: KUNU-Rİ (KORE) MUHAREBELERİ VE GERİ ÇEKİLMELER (26.XI.1950-24.I.1951) / Bahtiyar YALTA

Daha önce farklı bir şekilde, ilk defa, yazarı tanıyan ve kitabı okuyan üyelerimizin yazdıklarını bire bir yansıtarak, tanıttığımız kitabın ayrıntılı künyesi:

KUNU-Rİ (KORE) MUHAREBELERİ VE GERİ ÇEKİLMELER (26.XI.1950-24.I.1951) , XVI. Dizi-Sayı 102, 2005 basımı, 848 sayfa, Yazarı Bahtiyar YALTA


Kitabın tanıtımından:

Halkın çektiği acılar, katlandığı sıkıntılar, uğradığı kayıplar ve vuruşan askerlerin fedakârlıkları ile kayıpları... Onca kan, onca gözyaşı ve bir ülkenin yerle bir olması... Barışın, dostluğun, kültür ile uygarlığın ve eşitlikle zenginliğin değerini savaşmış askerler kadar kimse bilemez. Türk askerinin gösterdiği başarıların değerini de kamuoyu tam olarak bilememiştir. Kore gazisi olan yazarın bizzat tutuğu günlüklerden, vuruşanlardan ve savaşı yönetenlerin anılarından yararlanarak kaleme aldığı bu benzersiz eser, "Kutup Yıldızı" olarak ünlenen Türk Tugayının stratejik bir mihver üzerinde, çok hareketli ve çok sert geçen Kore Kunu-ri Muharebeleri ile iki büyük çekilmesinin hikayesidir.

İÇİNDEKİLER:
"ÖNSÖZ
KISALTMALAR
TAKTİK İŞARETLERİ
KAYNAKÇA
KRONOLOJİ
TÜRK TUGAYI’NIN KOMUTA YERLERİ
TEŞEKKÜR
BİRİNCİ BÖLÜM
TAŞLAR YERİNDEN OYNAYINCA

I.              DÜNYA EGEMENLİĞİ ÇABALARI
II.            BARIŞ VE YAYILMA
III.           KORE YARIMADASI ÜZERİNDE HESAPLAR
IV.           ABD’NE SALDIRI
V.            İKTİDAR VE MUHALEFET
VI.           TUGAYIN OLUŞTURULMASI
VII.         KORE’YE HAREKET
VIII.        KORE’YE VAKTİNDE VARABİLECEK MİYİZ?

İKİNCİ BÖLÜM
ORTADOĞU’DAN UZAKDOĞU’YA

I.              İSKENDERUN’DAN PORT SAİD’E
II.            PORT SAİD’DEN ADEN’E
III.           ADEN’DEN KOLOMBO’YA (SRİLANKA)
IV.           KOLOMBO’DAN SİNGAPUR’A
V.            SİNGAPUR’DAN PUSAN’A
               
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KORE’Yİ TANIYALIM

I.              KORE’NİN TARİHİ (Özet)
II.            KORE COĞRAFYASI (Özet)
III.           KORE’NİN JEOPOLİTİĞİ (Özet)
IV.           KORE’NİN GRÎ YÜZÜ
V.            TEAGU’DAKİ GÜNLERİMİZ
VI.           ALAYIN LAĞV EDİLMESİ
VII.         KUTUP YILDIZI

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
AŞAMADAN AŞAMAYA BİR SAVAŞ
I.              KORE’Yİ BÖLER MİSİNİZ?
II.            KORE SAVAŞI’NIN AŞAMALARI
III.           CCF’NİN KORE’DE BMK’LERİ İLE SAVAŞA TUTUŞMASI
               
BEŞİNCİ BÖLÜM
ADIM ADIM SAVAŞA DOĞRU

I.              TÜRK TUGAYI KUZEY KORE’DE
II.            ÇETELERLE VURUŞMA
III.           CHOTAN’DAN KUNU-Rİ’YE
IV.           KUNU-Rİ’DEYİZ
V.            BÜYÜK TAARRUZDAN ÖNCE TARAFLARIN KUVVETLERİ
VI.           I. PİYADE TABURUNDA SUBAY TOPLANTILARI
VII.         CEPHEDE BİR ŞEYLER OLUYOR
VIII.        25. PİYADE TÜMENİNİ DESTEKLEYEN TOPÇUMUZ

ALTINCI BÖLÜM
SAVAŞ GÖREVİ

I.              TÜRK TUGAYINA SAVAŞ GÖREVİ VERİLİYOR
II.            KUNU-Rİ TOKCHON YÜRÜYÜŞÜNÜN PLÂNLANMASI
III.           TUGAYIN KUNU-Rİ-TOKCHON YÜRÜYÜŞÜ
IV.           WAWON-SOCHONG YÜRÜYÜŞÜ
V.            NE YAPMALI
VI.           IX. KOLORDUDAN TUGAYA GELEN EMİR
VII.         TUGAYIN WAWON’A ÇEKİLMESİ
               
YEDİNCİ BÖLÜM
KUNU-Rİ MUHAREBELERİ

I.              KARİLLYONG BASKINI
II.            WAWON MUHAREBESİ
III.           TUGAYIN WAWON’DAN SİNNİM-Nİ’YE ÇEKİLMESİ
IV.           TUGAY ARTÇISININ MUHAREBESİ
V.            SİNNİM-Nİ HATTINDA MEVZİLENME
VI.           SİNNİM-Nİ BASKINI
VII.         SİNNİM-Nİ’DE VURUŞANLAR
VIII.        KAECHON’DA SIKINTILI ZOR SAATLER
IX.           2. PİYADE TÜMENİ İLE TÜRK TUGAYI’NIN  İLİŞKİLERİ
X.            ATEŞİ KESİN
XI.          SİNNİM-Nİ’YE KARŞI TAARRUZ
XII.        SİNNİM-Nİ’DEN KAECHON’A ÇEKİLME
XIII.       KAECHON’DAN EMİRSİZ ÇEKİLMELER
XIV.       KAECHON’DAN EMİRLE ÇEKİLENLER
XV.        TÜRKLERLE AMERİKALILAR SAVAŞTA
XVI.       TÜRK TUGAY KARARGÂHI
XVII.      HA ELLİBİN! HA BEŞBİN!
XVIII.    TUGAY ARTÇISI’NIN MUHAREBESİ VE ÇEKİLMESİ
XIX.       YONGBONG-Nİ ÇEMBERİ
XX.        YONGBONG-Nİ ÇEMBERİNDEN ÇIKIŞ

SEKİZİNCİ BÖLÜM
BMK’NİN İKİ BÜYÜK ÇEKİLMESİ

I.              İLK BÜYÜK GERİ ÇEKİLME
II.            TÜRK TUGAYI’NIN BİRİNCİ BÜYÜK ÇEKİLMESİ 
III.           SOSA-Rİ’DE BİR HAFTA
IV.           TÜRK TUGAYI KUMPO YARIMADASINDA
V.            BMK’NİN İKİNCİ BÜYÜK ÇEKİLMESİ
VI.           TÜRK TUGAYININ İKİNCİ BÜYÜK ÇEKİLMESİ

DOKUZUNCU BÖLÜM
ÇATIDAKİ BUNALIM

I.              KORE’DE EN KARANLIK GÜNLER
II.            KORE’DE BUNALIM EN YÜKSEK NOKTADA
III.           SAVAŞIN DÖNÜM NOKTASINA DOĞRU
IV.           TÜRK TUGAYI’NA KEŞİF GÖREVİ VERİLİYOR

DİZİN"

Ülkemizin yakın tarihine ilgi duyanların ve askeri tarih meraklılarının kaçırmamaları gereken bir eser.
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

20 Eylül 2016 Salı

Günün kitabı: KUNU-Rİ (KORE) MUHAREBELERİ VE GERİ ÇEKİLMELER (26.XI.1950-24.I.1951) / Bahtiyar YALTA

Kitap tanıtımlarımda, doğal olarak, okuduğum veya yeni aldığım kitapları tanıtıyorum. (Bazen, blog üyelerimizin kendi tanıtımları oluyor!)

Bugün, bir istisna yapıp, daha elime bile geçmeyen bir kitabı tanıtmak istiyorum. Tanıtım içinde, grubumuzun üyeleri tarafından yapılan yorumlar ekliyorum. Bence, bir kitap için en iyi tavsiye, sizinle aynı ilgi alanını paylaşan kişi ve kişilerin, bahsi geçen kitap hakkında yaptıkları yorumlardır. Hele, bir de, bu örnekte olduğu gibi, yazarı bizzat tanımışlarsa; daha fazla düşünmeyin, kitabı alın! 

Sözünü ettiğimiz eser, Bahtiyar Yalta'nın eseri olan, "KUNU-Rİ (KORE) MUHAREBELERİ VE GERİ ÇEKİLMELER (26.XI.1950-24.I.1951)"



2005 basımı, 848 sayfalık kitap, Türk Tarih Kurumu tarafından basılmış.

Kitabın konusu, isminden de anlaşıldığı üzere, ülkemizin de katıldığı Kore Savaşı ve 26 Kasım 1950 tarihinde gerçekleşen tarihi Kunu-ri Muharebeleri.

Tanıtımı üyelerimizin yorumlarına bırakalım:

Erhan Çiftçi: "Bahtiyar Yalta ile tanışmak, mülakat yapma imkanı bulmuştum. Geçtiğimiz Temmuz ayı sonunda vefat etmiş kendisi. 15 Temmuz olaylarından dolayı hiç haberimiz olmadı maalesef. Mekanı cennet olsun. Askerliği çok iyi bilen bir kurmay subaydı. Talay Aydemir olayları esnasında Harp Okulu'nda tabur komutanı olduğu için kurmay binbaşıyken emekli edildi. 1947 neşetlidir. Kore'de de ilk tugayda 4'üncü Bölük'te görev yapmıştı teğmen olarak. Kore Savaşı üzerine yazdığı kitap tartışmasız en iyisidir alanında. 900 sayfayı bir solukta okutur insana. Çok büyük bir kayıp gerçekten."

Mehmet Tanju Akad: "Kore ile ilgili Tahsin Yazıcı'nın, Celal Dora'nın ve Genelkurmay'ın kitaplarını okumuştum. Fakat olayı çözmem Bahtiyar Yalta'nın kitabıyla mümkün oldu. Niçin olduğunu kitabı okuyunca anlarsınız. Harika bir kitap. Dora Kunuri olayını anlaşılmaz kılmış, Yazıcı ordunun şerefini hem sahada hem de kitapta korumuş ama bunun için yeterince açık olamamış, Genelkurmay ise bazı şeyleri genel geçmişti. Yalta'da her şey apaçık ortaya çıktığı gibi, olayların akış şekli de kavranıyor. Keşke emekli edilmeseydi de orduya sahip çıksaydı."

Erhan Çiftçi: "Kore Savaşı'nda 1. Tugay'da Yazıcı-Dora çekişmesini Tahsin Yazıcı kitabında hassaten ele almaya çalıştım. Üzerinde pek durulmayan fakat çok önemli bir olaydır. Bu çekişme ve Dora'nın Kunuri'den "kaçışı" hakkında Tahsin Yazıcı'nın kendisinden ve kendisi ile beraber Seoul'e kadar çekilen subaylardan istediği savunmaların belgelerini de ilk kez yayınlamak bana kısmet olmuştu. Kitapta çok sayıda belgeye yer vermeye çalıştım. Türk askerî tarihinin en hazin olaylarından biridir bana göre. Bir alay komutanı alayına bağlı taburlardan birini düşman çemberi içerisinde kaderine terk ederek geri çekilmek istemiş, kendisine kalması telkin edilince de bunu dinlemeyerek cephe alanını terk etmiştir. Bunun dışında, Yalta'nın kitabı Kore'de sadece Kunuri Muharebeleri'ni ve çekilme safhasını ele alıyor maalesef. Ama gerçekten çok iyi hikâye etmiştir o süreci. Kore'deki genel panorama ile ilgili en iyi çalışma ise Turgut Sunalp'in raporudur. Bir kurmay ancak bu kadar künhüne inebilir savaştaki doğru ve yanlışların. Savaşın hemen sonrasında Hizmete Özel basıldığı için bulmak kolay olmuyor ne yazık ki. Ama Sunalp'in tespitleri muazzamdır. "

Gürsel Göncü: "Yalta'nın kitabı Kunuri'yle ilgili tek "harp tarihi" çalışması. Zira sadece göz tanıklığına değil, aynı zamanda o korkunç günler boyunca bizzat aldığı notlara dayanıyor. Bununla da kalmıyor. Geri çekilme sırasında kendisinin bulunmadığı noktalarda görev yapan ve hayatta kalan hem subay hem erlere, daha tugay gemide dönüş yolundayken tanık olduklarını yazmalarını istiyor (Maalesef bu belgelerin bir kısmı Talat Aydemir hadiseleri sırasında evi basıldığında tarumar oluyor). Kısacası, olaylardan sonra oturup Türk usulü "hatırat" veya "resmi rapor" yazmış değildir. Ayrıca Talat Aydemir darbe girişimlerine dair kitabı hazırlamış, yayınevine vermişti. Umarım kısa zamanda basılır. Tarihin bir cilvesi, 15 Temmuz akşamı rahatsızlandı ve darbe girişiminin duyulmasından birkaç saat öncesinde yoğun bakıma kaldırıldı. Müstesna bir insan, müstesna bir askerdi."

Sanırım, bu yorumlar bile, kitabı almaya yeter...

Not: (Grup herkese açık olduğundan, tekrardan her birinden izin alma gereği duymadım.)
İlginizi çekebilecek diğer yazılar:

17 Eylül 2016 Cumartesi

Polonya Seferi'nde (Fall Weiss) Alman Hava Kuvvetleri'nin (Luftwaffe) yeri!

01 Eylül 1939 tarihinde başlayan Polonya Seferi'nde, Alman Hava Kuvvetleri'nin (Luftwaffe) oynadığı rol, çoğu zaman göz ardı edilir. Alman ve Polonya Hava Kuvvetleri arasında, sayısal ve nicelik açısından, yapılan bir karşılaştırma da, Alman tarafının, tartışılmaz bir üstünlüğü vardır. Her iki ülkenin, nüfus, ekonomi, askeri sanayi üretimi ve teknoloji düzeyini gösteren veriler düşünülürse, bu sonuç, çok doğaldır.

Değişik kaynaklardan edindiğimiz farklı rakamlara dayanarak, her iki Hava Kuvvetlerinin tahmini toplam uçak sayılarının ortalamasını alarak (uçak tiplerinin ayrıntılarını girmeden!) karşılaştırırsak:
Almanya    2.000 (Farklı kaynaklardan bulduğum rakamlar 1929 ile 2152 arasında değişiyor.)
Polonya        680 adet uçağa sahipti. (463 ile 900 arasında değişiyor.)


Sovyet Polikarpow I-16

Gerek Polonya Hava Kuvvetleri'ne ait uçakların eski nesil olması, gerekse, Polonyalı pilotların eğitim ve deneme uçuşları bakımından zayıflığı  hava savaşının sonucunu belirleyen çok önemli unsurlardı. (İspanya İç Savaşı'nda, görev alan Alman pilotların edindiği tecrübeler, onlara, İngiltere Hava Savaşı'na kadar, önemli avantajlar kazandırmıştır.)

Luftwaffe, neredeyse, savaşın ilk haftasının sonunda, Polonya hava sahasında üstünlüğü tamamıyla ele geçirmiştir. İşin ilginç tarafı, savaşın ilk iki günü, hiç bir operasyon planlandığı gibi, gerçekleştirilememiştir.


Stuka Ju-87

Alman Genelkurmayı, her zaman ki mükemmeliyetçiliğiyle, hava operasyonlarını en ince ayrıntısına kadar planlamış ve 31 Ağustos akşamı, tüm uçak filoları, savaşa hazır hâle getirilmişti. Ancak, 01 Eylül sabahı, hava koşullarının yarattığı sis ve yetersiz görüş, tüm harekât planlarını geçersiz hale getirir. Buna bağlı olarak, Alman ordusu Polonya saldırısını başlattığı ilk saatlerde, uçak desteğinden yoksundur. (Diğer taraftan, Polonya Hava Kuvvetleri de, aynı hava koşulları nedeniyle, hava alanlarına mıhlanmıştır; ama, Luftwaffe'nin, "ilk vuruş" imkanını kaçırmış olması daha önemlidir.) Aynı gün, öğle saatlerinde, biraz düzelen hava koşulları sayesinde, bir kaç Alman uçak  filosu, bazı, havaalanlarına saldıra düzenlese de, beklenen sonucu elde edemez. Çünkü, Polonyalılar, uçaklarını, Alman uçaklarının bombardıman saldırısı ihtimaline karşı, hava alanlarından aceleyle düzenlenmiş uçuş pistlerine taşımışlardı.

İlk bir kaç gün, bu taktikle, her ne kadar, Polonyalılar uçaklarını tahrip olmaktan kurtarsalar da,  havaalanları, sürekli Alman bombardımanı sonucunda, kullanılmaz hale gelir. Üstün körü inşa edilen diğer uçuş pistleri ise, özellikle iniş anlarında bir çok Polonya uçağının  hasar görmesine neden olur. Luftwaffe'nin kara ve demiryollarını sürekli bombalaması sonucunda, lojistik ağı tamamıyla çöktüğünden, zarar gören uçaklar tamir edilemez. Bunun doğal sonucu olarak, Ya hızla ilerleyen Alman birliklerinin eline geçer ya da Polonyalılar tarafından bunun engellenmesi için imha edilir. Hava savaşı bakımından bunun anlamı, Alman Kara Kuvvetlerinin, ya hiç, ya da çok az düşman uçakları saldırısına uğrayarak, harekâtına devam etmesi demekti.


Heinkel He-111

Luftwaffe bombardımanlarında çok az direnişle karşılaşır. Polonya Hava Kuvvetlerinin ana avcı uçakları olan PZL P-11 modeli,  Messerschmitt Bf.-109 için bir rakip olmaktan çok uzaktır. Ancak, yakın destek bombardıman uçağı olarak çok sık kullanılan Ju-87, bu eski model avcı uçakları karşısında bile avcı desteğine ihtiyaç duyuyordu. (Bu zayıflığın bedelini, Stuka personeli, İngiltere Hava Savaşı'nda, büyük kayıplarla ödeyecekti.)   

Luftwaffe, hava egemenliğini ele geçirdikten sonra, hafif ve orta bombardıman uçakları (Ju-88, Heinkel 111) düşman hatlarının gerisine akınlar düzenleyerek, ikmal yollarını ve depoları tahrip etme konusunda, kendilerine düşen görevi rahatlıkla yerine getirdiler. Özellikle demiryolları ve önemli tren istasyonları birincil hedef konumundaydılar. Bazı Polonya birlikleri trenlerden inerken baskına uğrayıp, büyük kayıplar verdiler. İlerleyen günlerde, geri çekilen Polonya birlikleri, cepheye doğru giden destek kuvvetleri ile karşılaşıp, büyük bir karmaşa yarattılar. Bu tipte büyük asker toplulukları, Luftwaffe için ideal hedeftiler.

Hava üstünlüğünü 1 hafta gibi, çok kısa bir sürede ele geçiren Luftwaffe, bu koşullarda, kara birliklerine yakın destek, keşif ve ikmal görevlerine odaklandı. İşin ilginci, Panzer tümenlerinin, planlanandan daha hızlı ilerlemesi, neredeyse, düşman direnişinden daha büyük sorunlara yol açtı. Hava Kuvvetlerinin destek birlikleri, ele geçirilen düşman havaalanlarını tekrardan işler hale getirmekle görevlendirilmişlerdi. Havaalanının olmadığı durumlarda, uçakların iniş-kalkışına uygun topraklarda, "geçici pistler" inşa etmekle yükümlü olan bu birliklerin, günde 8 km. ilerleyebilecekleri tahmin edilmişti. Bazı günler, bunun neredeyse 5 katı bir mesafeyi kat eden bu lojistik birimler, her şeyden önce, yakıt problemi ile karşı karşıya kaldılar. Bu durumda, Luftwaffe'nin, hava yoluyla ikmal görevine daha fazla uçak ve pilot ayırması gerekti. Düşman hava direnişinin neredeyse var olmadığı bir savaşta, Luftwaffe bu görevi başarıyla yerine getirdi.

Kara kuvvetleri ile (özellikle Panzer tümenleri) sürekli iletişimde yaşanan kopukluklar, Polonya seferinin en göze batan sorunuydu. Bu eksiklik, yakın destek ve ikmal açısından, sorunlar çıkartarak, ya Panzer tümenlerinin ilerleyişine sekte vuruyor; ya da "havadan bombardıman" desteği olmadan saldırıya geçen bu birliklerin kayıplarını arttırıyordu.

Bu eksiklikten çıkartılan tecrübeyle, sonra ki harekâtlarda, her bir Panzer tümenine, birer adet Luftwaffe muhabere birimi eklendi.

Sonuç olarak, Luftwaffe, 260 civarı uçak ve 750 pilot kaybetti. Diğer bir deyişle, harekât başlamadan önceki, uçak mevcudunun % 25'ini yitirdi.

Polonya Hava Kuvvetleri'nin, tüm savaş boyunca, neredeyse hiç bir direniş gösterememesi, Luftwaffe komuta kademesinin 2 yanlış çıkarımda bulunmasına neden oldu.

1-Stuka'ların yakın yer desteği sağlamak için yaptıkları dalış ve sonrasında ki yükseliş esnasında, düşman uçaksavarlarına ve avcı uçaklarına kolay hedef olduklarını 
saptayamadılar. Ayrıca, sürekli bir Alman avcı uçağı koruması gerektiğini anlayamadılar.

2-Dornier ve Heinkel gibi orta menzilli ve sınırlı bomba yükü taşıyabilen bombardıman uçaklarının daha büyük ordulara karşı ve daha geniş coğrafyalarda yapılacak savaşlarda yetersiz kalabileceğini göz ardı ettiler. Bunun sonucunda, savaş öncesinde rafa kaldırılan "stratejik bombardıman" kavramı ve buna bağlı üretim planları tozlu raflarda kirlenmeye devam etti.

15 Eylül 2016 Perşembe

12 Eylül 2016 Pazartesi

İyi Bayramlar!

Herkese, sevdikleriyle beraber, huzur ve mutluluk dolu bir Kurban Bayramı dilerim. (Kitap okumak için, çok iyi bir fırsat!)

10 Eylül 2016 Cumartesi

"Atlas Tarih" dergisinin, 42. sayısı (Ağustos/Eylül 2016) çıktı!

Ağustos ayında tanıtımını yaptığımız bir tarih dergisi, 2 ayda bir çıktığından, geçen ay gözden kaçırmış olan okuyucular için bu ay bir tekrar yapıyorum:

O da “Atlas Tarih”. İki ayda bir yayınlanan bu süreli yayının 42. sayısı (Ağustos/Eylül 2016)çıktı.

Bu ayki sayfa sayısı 146 olan derginin, satış fiyatı 14.- TL.

Gazete bayiine.. (En azından eskiden öyleydi!)

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

tarihdergileri 

7 Eylül 2016 Çarşamba

Tarih kitaplarında verilen bilgilerin farklılığı!

01 Eylül 2016 tarihinde, Polonya seferi hakkında kısa bir yazı yazmak istediğimde, elimde ki kitapları gözden geçirip, bugüne kadar, sadece tanıtımını yaptığım, fakat alıntı yapmadığım bir kitabı seçtim.

Söz konusu yazı:

2.-dünya-savaşının-başlangıcı-fall-weiss

Linkte ki yazının sonuna, yazarın "Farklı kaynaklarda, söz konusu rakamlar hakkında, farklı verilere rastlanmaktadır." notunu ekledim.

Bir gün önce, "Facebook"'da ki grubumuzda yayınlanan başka bir yazıda, Tanju Akad hocamız, ilginç bir ek yaptı: "Bunca senedir okurum, hâlâ yeni bilgiler öğreniyorum." diye.

Bu iki cümleden yola çıkarak, elimde ki, konu ile ilgili kitaplardan bir kaçını karıştırdım ve sadece, "Polonya seferi"'ne katılan iki ordunun askeri güçlerine dair şu verilere ulaştım:

Jörg Echternkamp / 101 önemli soruda 2. Dünya Savaşı / 2010:

57 Alman tümeni,

Varşova'nın teslim olması / düşmesi 28 Eylül

Gerhard Schreiber / 2. Dünya Savaşı / 2002 (son baskı 2007):

54 Alman tümeni,

Polonya ordusu 37 tümen ve 13 tugay

Varşova'nın teslim olması / düşmesi 27 Eylül

R.A.C. Parker / 2. Dünya Savaşı / 1989

55 Alman tümeni,

Polonya ordusu 40 tümen ve 12 tugay

Varşova'nın teslim olması / düşmesi 27 Eylül

Polonya kökenli bir kaynak olarak gösterebileceğimiz:

Janusz Piekalkiewicz / Krieg der Panzer 1939- 1945 / 1981

54 Alman tümeni,

Polonya ordusu 38 tümen ve 12 tugay

Resmi Alman kaynaklarından alıntı / 2009:

53 Alman tümeni,

Polonya ordusu 37 tümen ve 13 tugay...

Şu yaptığımız bir kaç alıntı bile, en basit bir konuda, ne kadar farklı rakamlara ulaşabileceğimizi gösteriyor. Şunu da unutmayalım ki, tank, uçak, top sayısı gibi daha ayrıntılı konulara değinmiyoruz, bile.

Bu kısa yazıdan yola çıkarak, tarih okurken, "kullanılan kaynaklar ve eldeki veriler" konusunda, hep şüpheci bir yaklaşıma sahip olmamız, sanırım, çok doğal...

4 Eylül 2016 Pazar

“Bugünü anlamak için, #tarih“ dergisinin, 28. sayısı (Eylül 2016)!

#tarih dergisinin, bu ay ki sayısı gerçekten, "Oku oku bitmez!" sözüne bir örnek temsil ediyor. Tanju hocamızın, daha önce yazdığımız, "Türk ordusunda reformlar ve modernleşme miti" başlıklı yazısı yanında, "Dinden siyasete şeyhler ve şövalyeler" konulu ikinci bir yazısı daha var.

Grubumuz üyelerine hitap eden diğer yazılar, sayın Necdet Sakaoğlu tarafından yazılan "500. yılında Mercidâbık savaşı ve Sultan Selim gerçeği", sayın Serhan Güngör tarafından yazılan "Salt'ta direnen Mehmetçiğin hazin kronolojisi" ve sayın Gürsel Göncü tarafından yazılan "Bahtiyar Yalta: 'Savaşırken yazılan tarih'in kahramanı" başlıklı yazılar.

Günümüzün popüler deyimi ile, "Dergi, daha doğrusu dergiyi çıkaranlar ve dergiye yazı yazanlar, kendilerini aşmışlar.". Her birine bu düşündüren ve araştıran makaleler için teşekkürler...


Bu ayki sayfa sayısı 116 olan derginin, satış fiyatı 12.- TL.
Her ay olduğu gibi, yine “dolu dolu“ bir dergi okunmayı bekliyor.

Ilginizi çekebilecek diğer yazılar:

1 Eylül 2016 Perşembe

2. Dünya Savaşı'nın başlangıcı / Fall Weiss!

1 Eylül 1939 sabahı, Alman donanmasına ait SMS Schleswig Holstein isimli dretnot zırhlısı, Danzig limanında ki, Westerplatte yarımadası üzerinde yer alan, Polonya ordusuna ait bir cephane deposunu bombalayarak, 2. Dünya Savaşı’nı başlattı. (Fall Weiss)

2 Ordular Grubuna dahil, 6 adedi tank tümeni olmak üzere, 54 Alman tümen, kuzey, batı ve güneyden yaklaşık 1.500.000 askerle Polonya’ya saldırdı. Münih antlaşması ile başlayan toprak kaybı sonucu, işgal edilen Çekoslovakya’dan ayrılarak, kukla bir devlet kuran Slovaklar da, 3 tümenle güneyden saldırıyı desteklediler.

Polonya’yı savunan 37 tümen ve 13 tugay yaklaşık olarak, 1.300.000 askerden oluşuyordu. Gerek zırhlı araç, gerekse top ve anti-tank donanımları eski olan Polonya ordusu, Almanların uyguladığı, “Blitzkrieg” stratejisi karşısında fazla dayanamadılar. Deniz Kuvvetlerinin neredeyse hiç rol oynamadığı bu harekâtta, Polonya Hava Kuvvetlerinin eski tip uçakları, kısa sürede hava egemenliğini kaybettiler.


Savaşa kaybetmek üzere olduklarını anlayan, Polonya Hükümeti 17 Eylül tarihinde, ülkeyi terk ederken, aynı gün, Sovyet birlikleri, 23 Ağustos 1939 tarihinde imzalanan “Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı” gizli maddeleri doğrultusunda, Polonya’nın doğu sınırlarından saldırıya geçer.

27 Eylül’de, başkent Varşova düşer. 6 Ekim tarihinde, Polonya ordusundan geriye kalan birlikler teslim olur. Savaşın son haftalarında yaklaşık olarak, 90.000 Polonyalı asker, o tarihlerde Romanya ile olan sınırdan kaçarak, değişik yollardan, Fransa ve İngiltere’ye sığınır. 300.000 civarında, asker Sovyet ordusuna esir düşer.

Bu askerler, İngiltere ve S.S.C.B’de, “Bağımsız Polonya ordusu” olarak isimlendirebileceğimiz birliklerin kurulmasında yer aldılar. Savaşın sonuna kadar, Fransa ve İtalya cephelerinde savaştılar.
Yaklaşık 68 ay sürecek olan, 2. Dünya savaşı, bundan 77 yıl önce, bugün başladı.

Not: Bu yazıda ki bilgiler, Gerhard Schreiber'in "Der Zweite Weltkrieg" (2. Dünya Savaşı) isimli kitabından alınmıştır. Kendisi de, "Farklı kaynaklarda, söz konusu rakamlar hakkında, farklı verilere rastlanmaktadır." notunu düşmüş.

Bloğumuzda, kitabın tanıtımını yapmıştık:

Gerhard Schreiber: 2.Dünya Savaşı